“Halkıma ve bütün insanlara sömürüsüz ve baskısız; özgürlük, bolluk ve mutluluk dolu bir gelecek sağlamak için mücadele etmeyi insanlığın ulaşabileceği en yüce ideal ve dava olarak görüyorum. Devrimcilik, insanın insanlığa sahip çıkmasıdır.” (Nasuh Mitap)

İnsanların idealleri olmalı. Bu idealler dinine, milliyetine, ırkına bakmadan tüm insanlığı içine almalı. Çünkü sömürünün, acının, ezilmenin, göz yaşının dini, milliyeti, ırkı ve rengi yok. Bir ayrım var kabaca: Sömürenler, sömürülenler; acı çektirenler, acı çekenler; göz yaşı döktürenler, göz yaşı dökenler. Yaşam bu diyalektik eksen üzerinde gidiyor. İnsanlığa sahip çıkma idealinin peşinde olanlara düşen de sömürünün karşısında olmak; ezilenin, acı çekenin, göz yaşı dökenin yanında olmak. Bunun mücadelesini de onlarla birlikte vermek. İnsanlığın kurtuluşunu sağlamanın başka yolu da yok. Ne kadar çok sayıda insan kendi hayatı için bu mücadelenin içinde olursa, başarıya ulaşma olanağı da o kadar mümkün olacak. Üretenlerin yönetime de talip olması; üretimin olduğu kadar yönetimin de en geniş ve en etkin bir şekilde tabana yayılması; bütün kararlara halkın katılması ve ortak edilmesi; olabildiği kadar şeffaf(açık) olunması bunun en ideal yolu. Fikri Sönmez’in kişiliğinde somutlaşan Fatsa Yerel Yönetimi bunun en güzel örneğiydi. Onun için, o dönemin başbakanı olan Süleyman Demirel, devletin istihbarat ve güvenlik kurumlarına, 1980 Temmuz’unda “Her yeri bırakın, Fatsa’ya bakın” demişti. Devlet, asker ve sivil bütün gücüyle Fatsa’ya yüklenmiş; orada gelişmeye başlayan halk iradesini yok etmişti. Çünkü egemenler, halkın kendi kendini yönetmesini istememekte; böylesi yerlere, kırmızı renk görmüş boğa gibi saldırmakta.

Hayatın pratiği göstermektedir ki, idealler kişilerle sınırlı değildir. İdeallerin içinde ve peşinde sınıflar, kitleler, guruplar vardır. Aynı zamanda idealler subjektif(öznel) olamaz; objektif(nesnel) olurlar. Öyle olursa kitlelerce benimsenir, gelişir ve maddi güç haline gelirler. İşte, Nasuh Mitap’ların devrimci yolu da bu temel üzerine gelişme ve eylem kılavuzu olma özelliği kazanmıştı.

Nasuh Mitap’ın sonsuz yolculuğa uğurlanışı gösterdi ki her son bir başlangıç özelliği yaşıyor. Bin üç yüz kilometre uzaklardan yola çıkan yirmi binin üzerindeki insan seli bize bu başlangıcı gösteriyor. “Bu daha başlangıç; mücadeleye devam” sloganı bunun ifadesiydi. Uğur Mumcu’yu, bu ülkenin güvercini Hrant Dink’i, kartal kanadı kaşlı çocuk Berkin Elvan’ı uğurlayan yüz binlerin hepsi bir başlangıcı anlatıyordu. Gezi’ler, Soma’lar, Ermenek’ler, Yırca’lar olduğu sürece bu başlangıçlar da hep olacak. Başka çare yok. Aç gözlüler, yalanlar, talanlar, yılanlar, çıyanlar, ekmeğimize göz koyanlar oldukça, bu başlangıçlar da olacak. Başka yolu yok.

Biz Nasuh Mitap’ları boşuna uğurlamıyoruz yıldızlara. Yok olmuyor onlar. Gökyüzünde bir yıldız gibi, sıkılı bir yumruk gibi duruyorlar. Biz ideallerini yıldız yapanlar görüyoruz onları. Oralardan, bir yerlerden ışık tutuyorlar bizlere. Biz asıl ideallerimize ve yıldızlara sahip çıkmadıkça ölüyor onlar.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here