
“Herkesin bir umudu vardır
Bir savaşı, bir kaybedişi
Bir acısı, bir yalnızlığı
Bir hüznü…
Çünkü herkesin bir gideni vardır
İçinden bir türlü uğurlayamadığı.”
Turgut Uyar
Ne güzel şeydir umut, sıcak ekmek gibi. Bazen fırının dışından bile kokusu çeker sizi. Yemeye başlamadan bile varlığı yeter, doygunluk verir insana. Ve her gün yeniden üretilir, yoğurulur, mayalandırılır ve pişirilir.
Umut hem iyidir, hem de kötü. Huy gibidir. Derler ya ‘ Can çıkmayınca huy çıkmaz.’ Gerçekten de can çıkmayınca umut da çıkmaz. ‘Çıkmadık candan da umut kesilmez.’
Sonsuz bir ufuk çizgisidir umut. Parmağınızın ucu kadar yakın, Kaf Dağı kadar uzak. Yaklaştıkça uzaklaşan, hep ‘Buradayım! Buradayım!’ diye çağıran.
Umut Nazım Hikmet’in, Yaşar Kemal’in, Şükrü Erbaş’ın kalemidir. Yazarak çizerek insanlığı barışa, adalete, sevgiye özgürlüğe çağırır.
Umut kadındır: Dirençlidir yılmaz; kendini durmadan yeniden yeniden üretir. Ürettikçe çoğalır. Çoğaldıkça dağları, dereleri aşar. Önüne çıkan engelleri yıkar geçer.
Buket Uzuner’in dediği gibi ‘Nesnesi ortada yok iken arzulanan; arzulandıktan sonra da beklenendir umut.’
Devrimden bile güçlü bir duygudur umut. Devrim nesnel ve öznel koşulları olgunlaşmadan gerçekleştirilemez iken umut somut bir veri aramadan bile hep vardır. Yani devrimi bile hem umut ederiz, hem umutla besleyerek ancak var ederiz.
Umut, gökyüzünde bir tek bulut bile yok iken sağanak halinde yağmurun yağacağını düşünmektir. Hatta arkasından gökkuşağını beklemektir.
Umut kara kışın ortasında baharı düşlemektir. Çünkü diyor ya şair Ali İhsan Yalçın
“Kahırlanma gökyüzünün kararıp kaldığına
İnan gelecek günlerin güzel ve aydınlık olduğuna
Umutsuzluğa düşme sakın
Bakarsın bir yağmur başlar ansızın
Boşaltır bulutları
Bakarsın hiç belli olmaz
Tomurcuğunu patlatır
Kocaman bir çiçek
Doğar mor dağların ardından güneş”
23.08.2020
Umut nedir deseler; “İçimizde ölen bir şeyi diriltmeye çalışma gayretidir umut” derim. (MEY)
Umut uyanık insanların rüyasıdır.