
76 yaşındaki Ümmühan Uysal’ın yaşam ve barınma hakkı gasp edildi. İlgili kamu idareleri ve yüklenici firma yetkililerinden bu insanlık ayıbını gidermelerini istiyoruz.
Isparta’nın Sütçüler, Antalya’nın ise Manavgat ilçesi sınırlarında, GÜLSAN A. Ş adında özel bir firma tarafından yapımı tamamlanan Kasımlar Barajı ve HES projesi, kamulaştırmayla ilgili yargı işlemleri tamamlanmadan su tutma işlemine başlandığı için 76 yaşındaki Ümmühan Uysal’ın evini tüm eşyalarıyla birlikte su altında bırakmıştır.
Baraj projesinin göl havzası içinde kalan Sütçüler ilçesine bağlı Darıbükü köyündeki evinde yalnız başına yaşamını sürdüren Ümmühan Uysal, evinden tek bir iğnesini bile almadan tedavisi için şehre gittiğinde göz göre göre evi suya gömülmüştür.
Annesinin ve başka pek çok köylünün yaşadığı mağduriyeti gidermek için aylardır çözüm üretmeye çalışan Ümmühan Uysal’ın oğlu Hasan Uysal’ın aktarımına göre projeyle ilgili yaşanan süreç şöyle gelişti:
“2012 yılında baraj inşaatı başladı. Proje başlamadan önce köylüye yönelik yapılan toplantıda, köylülerin asla mağdur edilmeyeceği, çevreye zarar verilmeyeceği, kamulaştırma işlemlerinin hukuka uygun biçimde yapılacağı ve kimsenin hak kaybına uğratılmayacağı taahhüt edildi.
Projeyle ilgili ‘acele kamulaştırma kararı’ alındı ve istimlak çalışmalarına başlandı.
Ancak kamulaştırma çalışmaları hakkında köylülerimize açıklayıcı bilgi verilmedi. Bir avukat köy muhtarıyla iletişim kurup, muhtarın yönlendirmesine göre köylülerin hareket etmesi istendi.
Kamulaştırma sürecinde şirketin avukatı, şirket yetkilileri ve köy muhtarı sürekli olarak “İtiraz ederseniz bu hakkınızdan da olursunuz, dava açmayın” telkininde bulundu.
Bu arada baraj projesi yüzünden evleri arazileri su altında kalacak olan köylülerin bir kısmı köyünden ayrılmak istemedi. Bu köylülerden biri de annem Ümmühan Uysal’dı. Bu köylülerden oluşan 24 aile için köyde yeni evlerin yapılması gündeme geldi ancak Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, 124 bin lira gibi bir bedel çıkartarak bu evlerin yapılabileceğini bildirdi.
Oysa kamulaştırma için köylülerin evlerine 15 ila 40 bin lira arasında değişen değerler biçilmişti ve bu yüksek tutarı ödemeleri, hiç geliri olmayan köylüler için mümkün değildi.
Bu yüzden köylüler kamunun bu önerisine olumlu bakmadı…
Bu arada şirket ile muhtar aracılığı ile söz konusu köylüler arasında yapılan bir sözleşme ile mülkiyet haklarından vazgeçmeleri koşuluyla bu evlerin yüklenici firma tarafından yapılması formülü gündeme geldi.
Ben şehirde yaşadığım için arada bir annemi ziyarete gittiğimde barajla ilgili duyduklarımı ve gördüklerimi üst üste koyunca yaşanan haksızlıklar karşısında hukuki olarak hakkımızı arama yoluna gitmeye karar verdim ve projeyle ilgili alınan acele kamulaştırma kararına dava açtık.
Çünkü köylüye söylenen hiçbir vaat yerine getirilmemiş, itiraz hakları bile olmadan dayatma yoluyla insanlar ata yurtlarından atılmak istenmişti.
Bizim dava açmamız üzerine köyümüzün muhtarı “Şirket siz dava açtığınız için sizin adınıza yapılan evi vermeyecek” dedi.
Annemin gidecek başka bir yeri yoktu. Antalya’da bulunan kardeşlerimin yanında bir süre, bir süre de Isparta’da benim yanımda kaldı ama alıştığı yaşamdan kopmak onun sağlığını bozmaya başladı.
O, alıştığı ocağını, evini ve bahçesini, kısacası yaşamını arıyordu…
Bunun üzerine Annemi köydeki evimize geri götürdük. Bu arada bizim açtığımız dava sonuçlanmadan ve projeyle ilgili kamulaştırma konusundaki hukuki süreç tamamlanmadan barajda 2016 yılı Mayıs ayında su tutulmaya başlandı.
Sular hızla yükselirken annem de nehir kıyısına oldukça yakın olan evimizdeki bekleyişini sürdürdü.
Bu arada bizler de yetkililere ve kamuoyuna burada bir sorun olduğunu, haklarımızın gasp edildiğini ve yargılama süreci tamamlanmadan, tapusu halen ailemin üzerineyken annemin evinden zorla çıkarılmak istendiğini anlatmaya çalıştık.
Başta Isparta Valiliği yetkilileri olmak üzere, Sütçüler Kaymakamlığı, DSİ ve ilgili birimlere hem yazılı hem de sözlü olarak çözüm üretilmesi için başvurduk.
Bütün bunlar olurken ilgili firma yetkilileri bir kez bile olsun bizimle iletişime geçip durum hakkında ne bir bilgi verdi ne de çözüm üretmeye çalıştı. Aksine dayatmacı ve insanları ve yaşamını hiçe sayan üsluplarını sürdürerek bizlerin kamu kurumlarına yaptığımız başvurulara verdikleri yanıtlarda, bizi “mağduriyet rolü oynayan ve bununla para koparmaya çalışan insanlar” olarak nitelendiren çirkin bir üslupla devletin kurumlarına yanıtlar verdiler.
Bütün bu süreç annemin sağlığını daha da bozdu ve tedavisi için geçtiğimiz Aralık ayında Isparta’ya götürdüm. Evimizden ayrıldığımızın ertesi günü, bir süredir bekletilen sular yükseltildi ve annemin tek bir iğnesini bile almadan çıktığı evi birkaç gün içinde tamamen suya gömüldü.
Yaşadığımız bu korkunç olay karşısında Kasımlar Jandarma Karakoluna suç duyurusunda bulunduk ancak gelip evimizin durumuna bakılmadı bile.
Köyümüzün camisi de içinde Cuma namazı kılındığı sırada su girmek suretiyle barajın sularına gömülmeye başlandı.
Şu anda köyümüz camisiz kaldı. Yenisinin inşaatı yarım kaldığı için köylülerimiz insan onuruna yakışmayan biçimde yol kenarına yerleştirilen bir konteynerde ibadetini yerine getirmeye çalışıyor.
Annem, evinden giysilerini bile almadan çıkmıştı ve şu anda Antalya’da ikamet eden kardeşimin evine sığınmak zorunda kaldı. Çok etkilendiği bu olanların ardından yaşama küstü, ruh sağlığı çok kötü yıprandı.
Evimiz ve içindeki tüm maddi manevi varlığımız hukuksuzca sulara gömüleli üç ay oldu. Bu arada gitmediğimiz kurum, çalmadığımız kapı kalmadı. Ancak her adımda kapılar yüzümüze kapandı.
Yazılı başvurularımıza da sadece ilgili projenin üretim lisansı tarihini, kamulaştırma kararını ve yönergeleri bir kez daha anlatarak yaşadığımız haksızlık ve gasp edilen yaşam alanımız hakkında tek bir kelime edilmemesi bizleri derinden yaralamaktadır.
Projeyle ilgili kamulaştırma işlemlerinden sorumlu olan EPDK’ya bizzat yaptığım yazılı başvuruya, söz konusu evlerle ilgili hiçbir sorumluluklarının olmadığı belirtildi.
Kasımlar Barajı ve HES projesinde, hassasiyetle yürütülmesi gereken kamulaştırma işlemlerinde köylüler haksızlığa uğratılarak mağdur edilmiş, bunu gidermesi gereken kurumların kapıları da birer birer yüzümüze kapanmıştır.
Bu en zor günümüzde devletimizin yanımızda olmasını, uğradığımız haksızlığı gidermesini ve yaralarımızı sarmasını diliyoruz.”
ÜMMÜHAN NİNE YALNIZ DEĞİLDİR
Biz aşağıda imzası bulunan sivil toplum kuruluşları temsilcileri yurttaşlar olarak, doğaya ve insan yaşamına etkileri açısından oldukça yıkıcı projelerle vahşi bir yerinden edilmeye maruz kalan kadınlarımızdan biri olan Ümmühan Uysal’ın adalet arayışına destek veriyoruz.
En temel insan haklarından mahrum bırakılarak ‘yaşama’, ‘barınma’ ve ‘sağlıklı bir çevrede yaşama’ hakkı elinden alınan 76 yaşındaki Ümmühan Uysal’a uygulanan ‘ekonomik büyüme’ şiddetinin bu türü, son yıllarda giderek artmakta ve en çok da acele kamulaştırma kararlarıyla yerinden edilen her yaştan kadınları etkilemektedir.
Sadece savaş koşullarında ve ülke savunması söz konusu olduğunda uygulanabilen bir kamulaştırma yöntemi olan ‘el koyma’ usulünün kurbanlarından yalnızca biri olan Ümmühan Uysal’ın 2012 yılından bu yana giderek artan dozda yaşadığı şiddete son verilmesini ve bir an önce bu insanlık ayıbının giderilmesini talep ediyoruz.
Ümmühan Uysal’ın ve diğer köylülerin uğradığı maddi ve manevi zararlar telafi edilmeden ilgili projenin üretime alınması kabulü yok hükmündedir.
Ümmühan Nine yalnız değildir..
İMZACILAR:
-Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği
-Antalya Kent İzleme Platformu
-Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Antalya Şubesi
-Yukarı Köprüçay Havzası Koruma Platformu
-Gündoğmuş Kayabükü Köyü Alara HES’e Hayır Platformu
-Karaman Sarıveliler Göktepe Beldesi Sularıma Dokunma Platformu
–Alakır Nehri Kardeşliği
-Cumhuriyet Kadınları Derneği Fethiye Şubesi
-Cumhuriyet Kadınları Derneği Marmaris Şubesi
-Cumhuriyet Kadınları Derneği İzmir Güzelbahçe Şubesi
-Cumhuriyet Kadınları Derneği İzmir Karşıyaka Şubesi
-Üç Beş Ağaç Kervanı
-Kaş Çevre Platformu
-Kaş Koruma Platformu
-Derelerin Kardeşliği Platformu Akdeniz