
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katıldığı bir televizyon programında bir soru üzerine “yatay şehirleşmeye öncelik verdik. Süleymaniye’nin etrafı şu anda yenileniyor. Tarihi eserler vs. Katar – Türkiye – KİPTAŞ işbirliğiyle yıkılıp aslına uygun şekilde inşa edilecek” ifadelerini kullandı.
Ülke yönetiminin en tepesindeki kişi tarihi eserleri yıkacaklarını ifade ediyor. Dinleyince dehşete düştüm. Diye bilirsiniz ki bir dil sürçmesi. Dil sürçmesi falan değil, akılda olanın dışa vurumu. Çünkü AKP iktidar olduğu günden bugüne tüm yatırımını inşaat üzerine kurmuş durumda. Baktıkları her yerde inşaat ve rant görüyorlar. Deprem toplanma alanlarından, SİT alanlarına, kentlerin içindeki yeşil alanlardan ormanlara kadar her yer ranta kurban gitmiş durumda. Tüm itirazlara, tepkilere rağmen Hasankeyf ve Allianoi antik kentleri üzerine baraj yapıldı. Phaselis antik kentine otel yapımı için izin verildi, tepkilerden sonra vazgeçildi. Birçok antik kentin üzerine AVM yapılmasına izin verildi. İçerisinde tarihi kalıntılar olan araziler imara açıldı. Tüm bunlar yapılırken iktidarda AKP ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan vardı. Hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı olarak.
Tüm bunlar ortadayken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beyanı bir dil sürçmesi veya yanlış bir ifade olarak geçiştirilemez.
Bir anlığına dil sürçmesi olarak kabul etsek bile, tarihi eser gerçekten yeniden canlandırılmak isteniyorsa o tarihi eser yıkılıp yeniden yapılmaz. Aslına uygun şekilde yeniden restore edilir. Bu restorasyonlar da işin uzmanlarınca yapılmalıdır. Ama ülkemizde restorasyon çalışmalarının nasıl yapıldığı da hepimiz biliyoruz. Ayrıca her tarihi eserde restore edilmek zorunda değil.
Şimdide yıkılıp yeniden yapılacak denilen tarihi yapıların KİPTAŞ adlı inşaat şirketi tarafından yapılacağını öğreniyoruz. İşin Katar bölümüne hiç girmiyorum bile. En son tank palet fabrikasının Katarlılara satışından sonra tarihi eserlerin yıkılması işinde de Katarlıların olması kimseyi şaşırtmıyor.
Birçok kez ifade etmeye çalıştım, bu iktidarın kendi ideolojisine uygun bir tarih anlayışı var. Tarihin bu anlayış dışında kalan bölümü de umurlarında değil. Bunu imara açılan SİT alanlarından, defineciliğe göz yummalarından, yanlış restorasyon sonucu tanınmaz hale gelen tarihi eser ve yapılardan anlayabilirsiniz.
Normal bir ülkede bir Cumhurbaşkanı tarihi eserleri yıkacağız dese yer yerinden oynar. Bakıyorum bizim ülkemizde özellikle Arkeologlar ve tarihçiler kafayı kuma gömmüş durumdalar. Bakalım bu olup bitenlere sessiz kalmaya daha ne kadar devam edecekler. Birgün Efes yada Perge antik kentlerinden biri rezidans yapılması için Katarlılara tahsis edilince de böyle sessiz kalmaya devam edecek misiniz? “Yok ya olur mu öyle bir şey” mi dediniz?