
“Her şeyin özelleştirildiği, müştereklerden ve ortak yaşam alalarından ve kaynaklarından yoksun bir toplumsal yaşam sürdürülebilir değildir. Çünkü müşterekler toplumu bir arada tutan tutkallardır.”
Fikret Başkaya
Pek çok insan ülkemizde yaşananlara bakıp tarafsız olmak gerektiğinden söz eder. Oysa bu hayatın gerçeğiyle uyuşmaz, o nedenle pek de olası değildir. Çünkü ne olursa olsun herkes bir şekilde taraftır. Aldığı ücret, hayat içindeki bulunduğu yer, aldığı eğitim, insan ilişkileri bakımından mutlaka bir taraftadır. Tarafsız olamaz, öyle olduğunu zanneder.
Bir partinin üyesi olmayı taraf olmak gibi düşünecek olursak en tarafsız olması gerekenler bilim insanlarıdır. Örneğin onlar buluşlarıyla kendilerince tarafsızdırlar. Laboratuvarlarda üzerinde çalıştıkları ve geliştirdikleri her şey onlara göre tüm toplum ve tüm insanlık içindir. Oysa dünyayı avucunun içinde ve sermayesinin güdümünde tutan, büyük mülkiyet sahibi bir avuç insanın olduğu bir yerde son çözümlemede her şey onların güdümü ve kontrolü altındadır. Bilim insanları bir şeyi yalnızca bulup çıkarmaya, var etmeye çalışırlar. O şeyin kime yarayacağının hesabını yapmazlar. Veya tüm insanlığa yarayacağının hesabını yaparlar. Oysa bilimin çocuğu olan teknolojiyi elinde tutanlar onu da kendi çıkarları için üretir ve kullanırlar.
Bilim insanını ilgilendiren şey o bilimsel olgunun kendisidir. Çünkü bilim insanları bu yönüyle sınıf bilincine sahip değillerdir. (1) Mikrobu görebilmek için mikroskop gibi bir gözlüğü yapan bu insanların sınıfın varlığını görebilecek ve dikkate alacak gözlükleri yoktur. O nedenle de dinamit, atom gibi buluşları onların iradeleri dışında binlerce insanı öldürmek için kullanılmaktadır.
O nedenle diyoruz ki:
1- 2013/2018 arasında ülkemizde 50 halk kütüphanesi açılırken 3.392 cami inşa ediliyorsa,
2- Antalya’da bir kamu hastanesinde acil serviste insan köpek taraından ısırılıp, 24 saat hiç kapanmaması gereken acil servis gece yarısına doğru kapanıyor, bu insan bir başka hastaneye gitmek zorunda bırakılıyorsa,
3-Yine Antalya Kepez Devlet Hastanesi’nde son 2 yılda 274 çocuk doğum yapıyorsa,
4-Ülkemizde ormanlar yanarken THY’na bağlı uçaklar söndürme işinde kullanılamıyorsa,
5-Türkiye’nin 7 katı büyüklüğünde olup dünya oksijeninin %20’sini sağlayan Amazon Ormanlarının 2.000 kilometrekaresi yanıyorsa, dünya kamuoyu buna ilgisiz, tepkisiz kalıyorsa,
6-Atanamayan öğretmen, çocuğuna pantolon alamayan öğretmen kendini öldürürken milyarlarca liraya S-400 alınıyorsa
7- Lise açılır gibi üniversite açılıyor, ancak 273 bölümde akademisyen yok ise,
8-218.000 kişilik 353 cezaevi varken 88.000 kapasiteli 137 cezaevi daha yapılıyorsa,
9-“Ölüler altın takmaz” “Bu ülkenin üstü ALTın’dan daha değerlidir” denmesine karşın yabancı şirketler doğamızı talan ediyorsa,
10-Devletin kurumu TÜİK’in verilerine göre bile 4 milyonun üzerinde işsiz var ve bu işsizlerin dört kişisinden biri üniversiteyi bitirmiş kişilerden oluşuyorsa,
11-Bir ülkede 25 milyon dolayında ruhsatsız silah ve sahipleri serseri mayın gibi ortada dolaşıyor, devlet bu silanlarla cinayet işleninceye kadar kayıtsız kalıyorsa, bireysel ve ruhsatsız silah edinmeyi engellemiyorsa,
12-Kadın erkeklerle eşit haklara sahip bir birey olarak görülmeyip anne ol(a)madığında eksik sayılıyor, her gün 3-5 kadın öldürülüyorsa; insanlar cankurtaran veya polis çağırmak yerine durup cep telefonları ile cinayeti görüntülemeye çalışıyorsa,
13-Açlık sınırının 4 bin lirayı aştığı bir zamanda asgari ücret bunun yarısında tutulup ülkenin emeğiyle geçinen insanlarının büyük bir kısmı açlığa mahkum ediliyorsa,
14-G-7, G-8, G-20 gibi küresel güçler, dünyanın hiçbir sorununa hiçbir çözüm getirmediği halde, uluslararası kamu oyuyla dalga geçer gibi halen her yıl bu toplanmayı sürdürüyorsa,
Bu ve benzeri yüzlerce sorun demoklesin kılıcı gibi insanların kafasının üstünde sallanıp duruyorsa, DÜŞÜNEN VE SORGULAYAN BİR İNSAN TARAFSIZ OLAMAZ.
(1)- Ender Helvacıoğlu’nun 13 Haziran 2019 günkü ABC internet gazetesindeki “Bilim İnsanı ve Sınıf Bilinci” yazısı.