2013-2014 Eğitim Öğretim yılının başlaması dolayısıyla Eğitim-Sen Antalya Şube Yönetim Kurulu
sendika binasında bir basın toplantısı düzenledi.Açıklamayı okuyan Şube Başkanı Nurettin Sönmez, “Geçtiğimiz yıl eğitimde 4+4+4 dayatması ile eğitim sistemini kelimenin tam anlamıyla büyük bir kaosun içine iten Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), bir eğitim politikası olmaktan çok, hükümetin siyasal-ideolojik dayatması şeklinde uygulanmaya başlanan 4+4+4 ile ilgili anlamsız ısrarını ve dayatmalarını sürdürmektedir. “ dedi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim politikalarını uygularken temel amacının, piyasa değerlerini yücelten, bu değerleri sorgulamayan, sadece kendisine faydalı olanlarla ilgilenen ve beşeri sermaye olabilecek bireyler yetiştirmek olduğunu vurgulayan Sönmez“ Sınav ve dershane odaklı eğitime son verilmemesi bunun ispatıdır. Bu nedenle bir taraftan sisteme “itaatkâr” nesiller yetiştirilirken, diğer taraftan öğrencilerin ve velilerin birer müşteri haline getirilmek istenmesi asla kabul edilemez.” şeklinde konuştu.
2013-2014 Eğitim Öğretim Yılı Başladı. Sorunlar Derinleşiyor.
Geçtiğimiz yıl eğitimde 4+4+4 dayatması ile eğitim sistemini kelimenin tam anlamıyla büyük bir kaosun içine iten Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), bir eğitim politikası olmaktan çok, hükümetin siyasal-ideolojik dayatması şeklinde uygulanmaya başlanan 4+4+4 ile ilgili anlamsız ısrarını ve dayatmalarını sürdürmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın; bilim insanlarının, meslek odalarının, üniversitelerin ve sendikaların görüşlerine kulak tıkayarak 60-71 aylık çocukların okula başlamasını mecbur tuttuğu 4+4+4 uygulamasının en az birkaç nesli heba edeceği sendikamız tarafından defalarca ifade edilmiştir. Geçtiğimiz yıl 60 aylık çocukla 72 aylık çocuğu aynı sınıfa koyarak kendi ideolojik kaygıları için nitelikli eğitimi ve müfredatı kurban eden MEB, öğretmenleri de norm fazlasına ve alan değişikliklerine mecbur ederek zor durumda bırakmıştır.
MEB okula başlama yaşında kısmen geri adım atmasına rağmen 69, 70 ve 71 aylık çocuklar rapor dayatmasını sürdürmüştür. Yine alan değişikliği ile ilgi olarak hayata geçirilen keyfi uygulamalar bir kez daha yargı duvarına çarpmış, norm fazlası durumuna düşürülen öğretmenlerin zihinsel engelliler sınıf öğretmenliği ile teknoloji tasarım öğretmenliğine yapılan alan değişiklikleri Danıştay tarafından iptal edilmiştir.
12 Eylül darbesi sonrasında cunta eliyle başlatılan “Türk-İslam sentezi” merkezli eğitim anlayışı ve eğitimde ticarileştirme uygulamaları, AKP iktidarı ile birlikte, geçmişte olduğundan daha fazla oranda iç içe geçmiş bir şekilde hayata geçirilmekte, 4+4+4 düzenlemesi ile eğitim üzerinden din istismarı uygulamaları daha da arttırılmaktadır.
Zorunlu din dersleri uygulamasına ek olarak, 4+4+4 dayatması ile “zorunlu” seçmeli derslerin getirilmesi ve buna bağlı olarak eğitim müfredatında din derslerinin ağırlığının arttırılması, kılık kıyafet serbestliği konusunun hükümet ve yandaş sendikalar tarafından “özgürlük” adına istismar edilmesi, toplumu din üzerinden muhafazakârlaştırmanın en belirgin örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Okul dönüşümleri üzerinden imam hatip okullarının sayısının arttırılması ve okullarda ibadet yerleri açmaya yönelik düzenlemelerle dayatmacı tutumlar, eğitim sistemini dört bir yandan kuşatmış durumdadır.
Din dersinin Türkçe, matematik, yabancı dil gibi zorunlu sayılması, laik, demokratik eğitim anlayışıyla ve bilimsel eğitimle açıkça çelişmektedir. Okullarımızda, üstelik devlet aracılığıyla ve zorunlu olarak, yalnızca tek bir mezhep öğretilmektedir. Bu durum, Türkiye gibi çok kültürlü, çok dinli ve çok mezhepli toplumlarda, birçok sıkıntının doğmasına yol açmaktadır. Bu sıkıntıların önüne geçebilmek için dinin siyasallaşması ve siyasal çıkarlara alet edilmesinin engellenmesi gerekmektedir.
Sorunun, laiklik, din ve vicdan özgürlüğü açısından çözümü açıktır ve dünyanın pek çok ülkesinde de örnekleri uygulanmaktadır. Devlet, din işlerinden bütünüyle elini çekmelidir. Bütün dinlere ve inanmayanlara eşit mesafede durmalıdır.
Demokratik, laik ve bilimsel bir eğitim sisteminin oluşturulmasının öncelikli koşulu, eğitim biliminin temel ilkesi olan, her çocuğun kendi anadilinde eğitim almasıdır. Anadilinde eğitim, çocukların zihinsel gelişimlerinin, öğrenme yeteneklerinin ve sağlıklı bir kimlik edinmelerinin koşullarından birisidir. Bütün bilimsel gerçeklere rağmen AKP eğitim alanında ırkçı-şoven yaklaşımını sürdürmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim politikalarını uygularken temel amacı, piyasa değerlerini yücelten, bu değerleri sorgulamayan, sadece kendisine faydalı olanlarla ilgilenen ve beşeri sermaye olabilecek bireyler yetiştirmektir. Sınav ve dershane odaklı eğitime son verilmemesi bunun ispatıdır. Bu nedenle bir taraftan sisteme “itaatkâr” nesiller yetiştirilirken, diğer taraftan öğrencilerin ve velilerin birer müşteri haline getirilmek istenmesi asla kabul edilemez.
Türkiye’de eğitim sisteminden başlayarak düzeyler arası geçişler, okul türlerini tarif ve eğitim programları başta olmak üzere, eğitimin tüm tür ve düzeylerinin kamu tarafından ve kamusal kaynaklarla sunulması, insancıl ve demokratik bir okul iklimi oluşturma vb. gibi pek çok sorun varlığını sürdürmektedir.
Değerli Basın Emekçileri,
Antalya yerelinde yaşanan bazı önemli sorunları da kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.
Geçtiğimiz günlerde okul müdürü atamaya dönük yazılı sınavları kazanmış öğretmenler sözlü mülakat sınavına alındılar. Türkiye’nin genelinde olduğu gibi Antalya’da da sözlü sınavı sonuçları AKP’nin kayırmacı tutumunu göstermesi açısından önemlidir. Sözlü mülakat sınavları incelendiği zaman Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin yazılı notu ne olursa olsun sözlü mülakattan yüksek not aldığı görülmektedir. Yine Eğitim Bir Sen üyeleri sözlü mülakatta yüksek notla ödüllendirilmişlerdir. Eğitim Sen üyeleri ise yazılıdan yüksek not almalarına rağmen sözlü mülakattan çok düşük notlar verilerek atanmaları engellenmiştir. Bu tablo AKP’nin adalet anlayışını göstermesi açısından önemlidir. Liyakat üzerinden değil kayırma üzerinden yapılan atamalar ile eğitiminin başarılı olamayacağını bir kez daha vurgulamak istiyoruz.
Yine öğretmenlerimizin yaşadığı önemli hak gasplarından birisi de Muratpaşa ilçesinde gerçekleşmiştir. Muratpaşa İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde yaşanan promosyon sorunu eğitim emekçilerini mağdur etmektedir. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Eğitim Sen temsilcisinin onay vermediği bir promosyon anlaşmasını imzalayarak öğretmenlerin mağdur edilmelerini sağlamıştır. Şu anda birçok okulda öğretmenler bu anlaşmayı kabul etmeyerek bankada hesap açmamıştır. Bu promosyon anlaşması iptal edilmeli ve her okul kendi promosyon anlaşmasını kendisi yapmalıdır. İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri promosyon işinden elini bir an önce çekmelidir. Eğitim Sen olarak eğitim emekçilerinin haklarını her platformda demokratik yollarla arayacağız.
2013-2014 Eğitim Öğretim Yılında tüm öğrencilerimize ve eğitim emekçilerine başarılar diliyoruz.
Nurettin SÖNMEZ
Eğitim Sen Antalya Şubesi Başkanı