
Antalya şehir merkezi ve ilçelerinde yaşanan sel ve taşkınlar, bir kez daha yaşamı felce uğrattı.
“…Manavgat’ta dün gece başlayan ve şiddetini artırarak gün boyunca devam eden sağanak yağış, yaşamı olumsuz etkiledi. Özellikle Aydınevler, Bahçelievler ve Sorgun mahallelerinde bazı ev ve iş yerlerini su basarken, bazı bölgelerde ulaşım güçlükle sağlanabildi….Alanya İlçesi’nde sağanak yaşamı olumsuz etkiledi. Su baskınlarının yaşandığı ilçede suyla dolan yollarda araçlar güçlükle ilerledi. Kaldırım üzerindeki bir çam ağacı ise rüzgarın da etkisiyle devrildi……”
Yanlış Politikaların Sonucu
Yetkililer ve yandaş medya diyerek sorumluluklarını gizlemeye çalışsalar da, yaşanan her kuvvetli yağışta benzer görüntülerin ortaya çıkması, meselenin sadece yağış miktarıyla açıklanamayacağını göstermektedir. Doğa olaylarını felakete çeviren, merkezi ve yerel yönetimlerin yanlış politikaları ve uygulamalarıdır. Giderek daha sık ve yakın aralıklarla yaşadığımız bu felaketler karşısında gerekli önlemler alınmadığı takdirde, çok daha acı sonuçlar doğuracaktır.
Her şeyden önce bilinmelidir ki, yerleşim yerlerinde yaşanan sel felaketlerinin temel nedenleri, iklim değişikliğinden ziyade, plansız ve çarpık kentleşme, yetersiz altyapı ile merkezi ve yerel yönetimlerin kentleri rant politikalarına teslim etmesidir.
Doğal Doku Ortadan Kaldırıldı
Başta metropoller olmak üzere, Türkiye’deki kent yapılaşması betonlaşma ve asfalt üzerine oluşturulmuştur. Yeşil alanların hızla yapılaşmaya açılması, kent ormanlarının yok edilmesi şehirlerimizin doğal dokusunu ortadan kaldırmıştır. Doğayla barışık olmayan bu kentsel yapılaşma nedeniyle, yağış ve yüzey suları toprak tarafından emilememekte, hızla akışa geçerek şehrin daha alçak kesimlerinde ve alt geçitlerde sel, taşkınlara ve su baskınlarına neden olmaktadır.
Yağmur suyunu tutması gereken yeşil alanlar birbiri ardına ortadan kaldırılırken, beton ve asfalt zeminde hızla akışa geçen suyu tahliye etmesi beklenen altyapı, drenaj ve kanalizasyon sistemleri de ihtiyacı karşılamamaktadır. Son yıllarda birbiri ardına yapılan çok katlı binaların ve kentsel dönüşüm uygulamalarının yükünü kaldırmaya uygun altyapı yenilenmesi yapılmamıştır.
Sorumlu yağmur değil, hükümet ve yerel yönetimler
Kentleri teslim alan bu rant politikaları, suların doğal akış yolları olan dere yataklarının ve taşkın alanlarının bile yapılaşmaya açılmasına neden olarak, felaketin boyutlarını daha da artırmaktadır. Plansız ve çarpık kentleşme, tarım arazileri üzerine kurulan yerleşim yerleri, yok edilen orman alanları, bilinçsizce müdahale edilen dere yatakları ve kıyılar yaşadığımız felaketlerin temel nedenidir. Sorumlusu da yağmur suları değil, hükümet ve yerel yönetimlerdir.
Daha büyük felaketler yaşanmaması için bugüne kadar sürdürülen ranta dayalı kentleşme anlayışı derhal sona erdirilmelidir. Yeterli altyapı ve doğayla barışık kentler inşa edilmelidir. Kent yönetimleri, belediye imkânlarını rant ve siyasi çıkarlar için değil, kentin ihtiyaçları için kullanmalıdır.
Bilimin ve aklın sesine kulak verilmeli
Merkezi ve Yerel yöneticilerin bu rant hırsı, ülkeyi felaketlere sürüklemektedir. Daha büyük felaketler yaşamamak için bir an önce bilimin ve aklın sesine kulak verilmelidir.