Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP)Antalya İl Başkanı Fatma Kayaoğlu bir söyleşi gerçekleştirdik.

Devrimci olmak zaten bir cesaret ve iddia işi. Bugün sokakları esir alan karanlığa ve korkuya karşı biz sokakları geri alma iddiasındayız. Bunun için gereken birikimse tarihimizde de bugünkü inat ve kararlılığımızda da var.

-Başkanım sizi kısaca tanıyabilirmiyiz?
10/06/1966 Antalya doğumluyum. Turizm sektöründen emekliyim. Evliyim, bir oğlum var.
İşçi bir ailenin çocuğu olduğum için yoksulluk ve yoksunluk içinde büyüdüm. Devrimci bir damar vardı ailemde. Sorularımıza açıklıkla yanıt veren güzel abiler ve ablalarla büyüdük. Yoksulluğun kader değil bir sistem sorunu olduğunu, emeğin bu dünyanın en kutsal şeyi olduğunu öğrettiler; bana ve benim yaşımdakilere. Daha ortaokul başında Behrengi, Nazım , Sabahattin Ali ile tanıştık. Sonra Gorki ile. Dünyaya farklı bakmaya, insana farklı bakmaya başlıyorsunuz, Devrimcileri tanıdıktan sonra.

Okul bitiyor. İş hayatına başlıyorsunuz. Öğrendiğiniz her şey karşılığını buluyor. Dünya ya soldan başka bir yerden bakmak mümkün değil .

-Sizi hep mücadelenin içinde gördük. Turizm emekçisi olarak sendikal mücadele içinde, kadın olarak kadın hareketi içinde. Son olarak  ÖDP Antalya İl Başkanlığı görevini yürütüyorsunuz. Biraz sizi, mücadeleyi ve ÖDP’yi konuşalım.

Turizm sektöründe sendikal mücadele verdim yıllarca. İşten atılmalar, iş bulamamak gibi bedeller ödeyerek emekli oldum.

ÖDP’ye gelince, 1996 da ilk aşkımızla tanıştık. Özgürlük ve Dayanışma Partisi Aşkın ve Devrimin partisi. Kendini yeniden üreten, eşit, özgür, sömürüsüz ve sınıfsız bir dünya arayışı. Emekçilerin, ezilenlerin ve onlarla aynı saflarda yer almayı ve yeni bir dünya kurmayı isteyenlerin partisi.

-Birkaç ay içerisinde il kongreniz olacak . Tekrar aday olacakmısınız? Veya ÖDP’de adaylık süreci nasıl işliyor?

Arkadaşlarımız ne görevi verecekler inanın bilmiyorum. Şimdi adaylık süreciniz nasıl gelişti diye sordunuz ya, aslında ben aday olmadım, hiç düşünmüyordum da. Zaten siyasi yaşamım boyunca hiçbir zaman hiçbir yere aday olmadım, sadece verilen görevleri yaptım. Bunda da öyle oldu. Biz Antalya ÖDP’de uzun bir dönemdir bütün üyelerimizin, dostlarımızın katılımı ile her salı oturup birlikte kararlar alıp birlikte uyguluyoruz. Kongre öncesi salı günü olmadığım bu toplantıda arkadaşlar beni aday göstermeye karar vermişler.

ÖDP bir mücadele örgütü olarak çalışmalarını kitlelerin yaşam ve çalışma birimlerini esas alarak sürdürür. İşleyişimiz tam açıklığa, üyelerin eşitliği esasına dayanır. Herhangi bir nedenle ayrıcalık tanınamaz. Kolektif yönetim, kişisel sorumluluk esastır. Yöneticiler görevlere seçimle gelir. Seçimle gelenler, yasal zorunluluklar haricinde azledilemez. Seçenlerin seçtiklerini her zaman geri çağırma hakkı vardır. İç işleyişimizde demokrasi esastır. Çoğulculuğu, farklılıkların meşruiyetini ve azınlığın haklarını güvence altına alan bir seçim sistemimiz var.

-Elbette ülke genelindeki siyasetten ayrı düşünülemez. Antalya’da siyaset yapmanın ayrıca avantajları / dezavantajları var mı?

Ülkenin hiçbir yerinde siyaset yapmak kolay değil. Çünkü onlar gibi düşünmeyen herkesi bastırmaya, susturmaya çalışıyorlar. Yönetememe krizlerini OHAL adı altında meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Yaşamımızın her alanına top yekün bir saldırı var. Emek alanında cumhuriyet tarihinin en ağır kayıplarını yaşıyoruz. Laiklik sadece Anayasada yazıyor. Müftülük yasası , eğitimin içini boşaltıp islami referanslarla doldurmak KHK’larla insanları işinden , ekmeğinden etmek ,yaşam alanlarımızı yağmalamak, yargıyı kendine bağlamak , içte ve dışarda savaş politikaları vb..

-Antalya’daki diğer sol-sosyalist-devrimci güçlerle mücadele birlikteliğinizi nasıl? Bu konudaki düşüncelerinizi alalım.

Antalya da diğer sol sosyalist devrimci güçlerle ortak paydalarımızda bir aradayız. Yaşadığımız dönem bir arada durmayı ve yan yana olmayı dayatan bir süreç. Bu karanlığı ancak beraber aydınlığa çevirebiliriz.

-Antalya’nın somut temel sorunları neler ve siz bunlara dair neler yapmayı düşünüyorsunuz? Antalya’nın özel sorunları ve çözüm önerilerinizden bahsedermisiniz?

Antalya çok güzel bir şehir. Antalya’nın zamana yayılan temel sorunları ve acil çözüm bekleyen sorunları var. Bunların başında, mastır ulaşım planı, tarım alanlarının korunması, gecekondu ıslah planı, turizmden kaynaklı sorunlar geliyor.

Antalya‘da yaşayanların büyük bir kısmı eğitim, sağlık, barınma ve beslenme gibi temel haklardan yoksun bırakılırken, başta su, elektrik ve ulaşım olmak üzere temel kentsel altyapı hizmetleri ile eğitim, kültür, sağlık, çevre vb. alanlarda sağlanan sosyal hizmetler özelleştirilerek, ticarileştirilmekte; kamusal kaynaklarımız yerli ve yabancı tekellere aktarılmaktadır. Emekçilerin, yoksulların ve tüm ezilenlerin sosyal, ekonomik ve siyasal yaşamdan tümüyle dışlandığı yıkıcı bir ortamda yoksulluk ve yoksunluk derinleşerek sürmektedir.

Antalya‘nın, mekânsal ve çevresel bağlamda, sağlıksız büyümesinin ardında birçok etken ve neden bulunmaktadır. Bunlar en genel hatları ile piyasa güçlerinin kent ölçeğinde de tek egemen olduğu siyasal zeminin yaratılması, sadece arazi rantına endekslenmiş bir kent ekonomisi anlayışı, sürekli ve plansız büyüme, toplumsal alanda yaşanan sosyal ve kültürel yozlaşma olarak özetlenebilir. Ülkemizin en önemli turizm merkezi olan şehrimiz rant uğruna beton yığını haline getirilmiştir.

Ciddi bir trafik ve alt yapı sorunu var kontrolsüz büyüme nedeniyle. Turizmin başkenti ama AKP’ nin savaş politikaları yüzünden turizm bitme noktasında. Ve tabi ki işsizlik gibi bir sorunu da önümüze getiriyor bu durum. Çalışanların durumu da kölelik boyutunda.

AKP’nin tarım politikaları Antalya’da pamuk üretimini turunçgil üretimini bitirme noktasına getirdi. Seracılık artık çok pahalı (tohum ve kullanılan ekipman)Son kalan tarım alanlarını da Menderes Türel’in Çılgın projeleri bitirecek. Doğal sit alanlarını imara açarak, arkeolojik değerlerimizin üstüne AVM’ler yaparak, derelerimizi HES adı altında birilerine peşkeş çekerek topyekün bir saldırıya geçtiler. Bir yandan din kisvesi altında yaşamlarımızı dizayn etmeye çalışıyorlar bir yandan nefes aldığımız havayı kirletiyorlar.

-Partinizin genel anlamda yerel yönetimlere nasıl baktığını özetler misiniz?

Biz ÖDP olarak, siyasal ve toplumsal alanda devrimci bir değişimin emekçilerin partisinin herhangi bir biçimde hükümet olmasıyla değil bizzat işçilerin ve emekçilerin kendilerini yönetmesiyle gerçekleşeceğini biliyoruz. Bu nedenle emekçilerin toplumsal yarar doğrultusunda faaliyetlerini gerçekleştirecekleri eşitlikçi, dayanışmacı ve demokratik bir mücadele hattında yürüyoruz.

Belediyecilik-yerelyönetim anlayışı ranta yönelik değil halkın yaşam koşullarını kolaylaştırmaya yönelik olmalı Şimdi diyeceksiniz ki bir çok partilerde benzer şeyler söylüyor. Ama bizim önemli çok önemli bir farkımız var. Bizim Fatsa gibi bir deneyimimiz var. Biz asıl olarak geleneksel yönetim anlayışını aşıp yerel yönetimlerde de; kent halkının, sendikaların, derneklerin, meslek örgütlerinin,.. demokratik katılım ve denetimini sağlayacak bir anlayışı geliştireceğiz. Halkın siyasal temsiline değil, siyasetten dışlanmasını ve örgütsüzleştirilmesini getiren bu sürece karşı, halkın demokratik katılım ve denetim kanallarının açıldığı yeni bir siyasal ortamı öncelikle yaratacağız. Yani halkı sözde değil özde söz-yetki ve karar sahibi yapacağız.

Yerel yönetim denince aklıma (Bizim bir Fikrimiz var) Fatsa ve terzi Fikri gelir hep. Kollettif ve halkla birlikte ,üreten, yöneten bir belediyecilik. Şeffaf, denetime açık, adil ve bir arada.

-Antalya İl örgütü olarak Antalya’daki hedefleriniz neler ?

Antalya İl örgütü olarak emeğin iktidar olduğu, özgürlükçü, özyönetimci, demokratik planlamacı, doğa insan ilişkilerini yeniden tanımlayan, cinsiyetçi olmayan bir kent ve ülke hedefliyoruz. Antalya’daki hedeflerimiz ülkemizde önümüze koyduğumuz hedeflerden ayrı düşünülemez.

-Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı? Örneğin bir kadın olarak İl Başkanlığı görevini yürütmenin zorlukları oluyor mu?

Bu ülkede kadın olmak önce direnmeyi öğrenmekten geçer. Zira toplumu dizayn etmenin yolu kadını dizayn etmekle doğru orantılıdır. AKP nin yapmaya çalıştığı budur. Bizi evlere kapatıp sosyal yaşamın dışına itip ,çalışma hayatından uzaklaştırıp kapitalizm için ucuz iş gücü oluşturalım yani 5 çocuk yapalım .Müftülük yasası gibi düzenlemelerle ,eğitimdeki gericilikle ,dindar ve kindar bir nesil yetiştirip ana sınıfındaki çocukların başlarını kapatarak kadın düşmanlığını kanıtlamıştır. Kadın düşmanı söylemlerle kadın cinayetlerini , tecavüzleri meşrulaştırmıştır. Biz kadınlar bize giydirmeye çalıştığı muhafazakar ve gerici zırhı kabul etmeyeceğiz.

Devrimci olmak zaten bir cesaret ve iddia işi. Bugün sokakları esir alan karanlığa ve korkuya karşı biz sokakları geri alma iddiasındayız. Bunun için gereken birikimse tarihimizde de bugünkü inat ve kararlılığımızda da var.

Türkiye’nin kaderinin şekilleneceği önümüzdeki zorlu mücadele döneminde, siyasal İslamcı rejime karşı direnme imkanlarını çoğaltmak ve halkın sağ siyasetlere mecbur bırakılmasının önüne geçecek sol bir alternatifi yaratmak için kararlıyız

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here