
“Özgür insan, başka türlü karar verme imkanı olan insandır.” Rosa Lüxemburg
14 Şubat, sevgi günü, aynı zamanda da ‘Dünya Öykü Günü’. Her sevginin bir öyküsü, her öyküde de sevgi yok mudur? O zaman ne sakıncası var ki varsın aynı gün olsun, ben de aynı yazıda paylaşırım. Hem sevgiyi, hem de öyküyü.
Bu yıl, Dünya Öykü Günü Bildirisini beş kadın öykü yazarı yazdı. Her gün en az üç kadının öldürüldüğü ülkemizde, bu yıl bildiriyi kadınların yazmasının önemi elbette büyük. Bildiride hem kadın öykücülüğüne, hem de kadınların ve LGBT üyelerinin yaşadığı ayrımcılığa yer verilmiş. Eğer bildiriyi kadınlar yazmasaydı, bu sorunlar dile getirilmezdi. Çünkü sorunu en iyi yaşayan bilir. Bunun sayısız örneklerini verebilirim, ama şimdi yeri ve zamanı değil. Bildiriden kısa bir paragraf paylaşmak istiyorum.
“Neyi yazıp neyi yazamayacağımızı, koca kalın parmaklarıyla belletmeye çalıştıkları edebiyatın sınırlarını aştık. Öncelikle bedene, sonra aklımıza ettikleri tacizleri ifşa ederken, kırılgan erkekliklerine, birleşen ellerimizle darbe indirdik. O eller, mutfakta, ev temizliğinde, tecavüze direnmek için tutunduğu zeminlerde ve illa ki her şeye karşın tutmaya çalıştığı kalemlerde güçlendi. Eleştiri adı altında kadınlık deneyimlerimize, sözcüklerimize ve yazma biçimimize yaptıkları “açıklamalara” kulak asmayıp fısıltı halinde başlayan sesimizi güçlendirdik…
14 Şubat Dünya Öykü Gününü edebiyatın özgürleştiği, sınırların ortadan kalktığı, eşit bir dünyada üretebilmek umuduyla karşılıyoruz.”
Bildiri biraz uzundu, bu kadarını aldım. Bir paragraf bile kadın yazar olmanın farkını anlatıyor diye düşündüm. Dünya Öykü Gününü kutlarken, sevgi gününü de kutluyoruz.
Herkes “Sevgili Günü” dese de anlamı daraltmak istemediğim için “Sevgi Günü” demek istiyorum. Özünde de paylaşılan sevgi değil mi?
Sevgi, çıkarsız, beklentisiz paylaşılır. Kapitalist sistemin tuzaklarına ayaklarımız takılıp da tüketmeye kalkınca, bir anlamda sevgiye değer biçilir ve sevgi kirlenir. Oysa sevgiyi kirletmeye kimsenin hakkı yoktur. Sevgi Günü’nde meta değil, sadece sevgi paylaşılmalı. Hem de sadece sevgiliyle değil, tüm canlılarla sevgi paylaşılmalı. Bunu göstermek için de ille de bir şey satın almak gerekmez.
Bir çocuğun gözlerine sevgiyle bakmalı. Bir köpeğin başını okşamalı. Kuşlara yem atmalı. Kediye su vermeli. Çiçeği sulamalı. Sevgiliye şiir okumalı. Sevgiyi anlatan cümleler kurmalı. Bütün canlılara karşı duyarlı olmalı.
Sevgi Günü’nde ayrımcılığın her türüne karşı çıkmalı. En başta savaşı dışlamalı. Ata’nın sözünü unutmamalı. “Yurtta barış, dünyada barış.” Bundan güzel söz olmamalı. Ölü seviciliği bırakıp yaşamı savunmalı. Yaşamı güzelleştirmek için talepler sıralamalı. Barış, demokrasi, adalet, güven, huzur olmazsa olmaz olmalı. Gördüğümüz herkese kardeşçe yaşamı anlatmalı. Korkuyu devreden çıkarmalı, çünkü kimse korktuğu insanı sevmez.
Doğanın sunduklarına saygı duymalı. Yeşili betona keseni uyarmalı. Doğa küserse, çiçekler açmaz, sular çağıldamaz, kuşlar cıvıldamaz, çocuklar, bahçelerde koşmaz, karanlık odalarda, beyaz cama bakarak, kaybolurlar. Onlar kaybolunca insanlık küser, yiter.
Şiddetten çıkar umanı uyarmalı. Kış uykusuna yatanın penceresine güneş yollamalı. Kadına, çocuğa kıyanı dışlamalı, cezasını çekmesini sağlamalı. Durmadan eşitliği anlatmalı. Ne çıkarsa eşitsizlikten, biri yer biri bakardan çıktığını anlamasını sağlamalı. Her şeyden önce de vicdanları göreve çağırmalı.
Vicdanımızı duymazdan gelirsek, bütün bu yıkımlardan bize suç payı düşer. Sessiz kalan da suçludur, yeşile ateş koyan da kuytuya çekilen de.
Güneş, sevgiyle doğar. Yağmur sevgiyle yağar. Sevgiye sırtını dönenin yüreği soğuktan donar. O zaman Robin Sharma’nın sesi duyulur. “İnsanlık çok ilerledi, artık görünmüyor.”
Sevgi Gününüz kutlu olsun.
Dünya öykü ve sevgi gününüz kutlu olsun.
Bir kadın olarak duygularımızı dillendiren sevgili yazarımız Kamile Yılmaz arkadaşımı kutluyorum kutluyorum.
Keyifle okudum, kaleminden öperim.
Sevgi ve öykü günümüz kutlu olsun!