Antalya’da bu günlerde yüreğimizi ta derinden yakan bir olayla yatıp kalkıyoruz.

Duyduğumuz bu haber kimini şaşırtıyor, kimini ağlatıyor, kiminin düşlerine giriyor, kimi de bu ülkede yaşamaktan, bu tür olayların çözümsüzlüğe bırakılmasından, umutsuzluğa düşüyor. En kötüsü de bu umutsuzluk. Nasıl umutsuz olmasın ki? 12 yaşında kızını, 5000 TL karşılığında satan baba, hâlâ tutuklu değil. Bu olay, aslında bir insan ticaretidir. Duyulur duyulmaz yer yerinden oynamalıydı. Oysa sadece halkın yüreği kanadı. Her ne kadar olay, 2006 yılında olduysa da, onu yaşayan çocuk için gün gibi yakın, ateş gibi sıcaktır. Şu anda 18 yaşında olan çocuk, her gece düşünde olayı yaşadığını, ateşler içinde uyandığını söylüyor. Hiç kimsenin bir çocuğun düşlerini, geleceğini çalmaya hakkı yoktur. Bu tür olaylar ölümle eş değerdir. Böylesi olaylarla her kadın yüzleşemez ve olmamış gibi düşünmek ister. Çocuğun annesinin de “Biz bu olayı kapandı sanıyorduk” demesi bundandır. “Bir zincir, en çürük halkası kadar sağlamdır.” Eğer toplumda bir tek bile böylesi olay yaşanıyorsa, o olay, toplumun çürük halkasıdır. Bir tek olay diye görmezden gelinemez. Devletiyle, halkıyla bu konuda politika üretmek, bu utançtan kurtulmak, bir daha yaşanmasın diye bir şeyler yapmak gerekir.

 

Baba tutuklandığında sorun çözülmüş olur mu? Elbette olmaz, ama her suçun bir cezası da olmalı. Dedesi yaşında (54) olan birinin, hayvansal duygularının ağır basması yüzünden, hiç acımadan, insanlık yanını öldürerek, canavarca çocuğa tecavüz etmesi kadar, paraya aldanıp çocuğunu satmak da bir tür ensest değil midir? Aynı derecede suçlu değil midir? Tecavüz eden adamın “Dindar bir adam” olduğu yazıyor. Demek ki dindar olmak insan olmaya yetmiyor. Bu günlerde devlet, insan olmanın tek yolunun dindar olmaktan geçtiğini söylüyor ve o yönde yatırım yapıyor. Hem eğitimi, hem de bütçeyi o yönde ayarlıyor. Her zaman en kabarık bütçe olan Diyanet’in bütçesi, bu yıl %20. arttırıldı. Öğretmen açığı dururken, yeni kadro 7000 imam, 2000 personel atayacakmış. Üstelik bu paralar halkın vergilerinden çıkıyor ve halka sorulmadan harcanıyor. Devletin görmezden geldiği öğretmen, yukarıda anlattığımız olayı açığa çıkarmış, bir hayatı yeniden canlandırmıştır. Bu ülkeye ne denli bilimden yana eğitimin gerekli olduğunu kanıtlamıştır.

Anadolu’da bazı bölgelerde hâlâ “Oğlunu everdin mi? Kızını sattın mı?” tümceleri kurulur. Kadına bakışı bu iki tümce çırıl çıplak anlatmaktadır. Aile kendini çocuğun sahibi sanmaktadır. Çocuğuna istediğini yapabileceği düşüncesinde olanlar hiç de az değildir. Bu bakışı değiştirmek, kadın- erkek eşitliğini sağlamak istiyorsak, devletin bu konuda politika üretmesi, ayrıca bütçe ayırması gerekmektedir. Yoksa dindar olmak, yüzlerce yıl bu sorunu çözememiştir, çözemeyecektir.

Sığ sularda yüzmeye devam etmenin, bir şeyler yapıyor gibi göz boyamanın artık işe yaramadığı bilinmelidir. Halk her şeyin farkındadır. Devlet, gerçekten bir şeylerin değişmesini istiyorsa, kıyıda dolaşmayı bırakıp derinlere dalmalı, hem de ivedilikle yapmalıdır. Yoksa daha nice gözlerin ışığı sönecek, hayatlar kararacaktır. Bu gerici anlayışa pirim vermeye devam etmek, ülkenin yarısı olan kadınları yaşamın dışında bırakmaktır.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here