
Elimdeki kitabın kapağında, ellerinde çapa kürek, ağız dolusu gülümseyen bir grup öğrenci fotoğrafı görünüyor. Onlara bakınca, köy çocukları olduğunu hemen anlıyoruz. Çapaya, küreğe bunca yürekten başka kim sarılır ki? Bu aletler, köy çocuklarının en doğal oyuncaklarıdır. Boyundan büyük işler korkutmaz onları, başarırlar da.
Kitabı okumadan önce, önyargılarım harekete geçti. “Hasan Göztepe neden bu konuyu bunca ciddiye aldı ki? Bunca yıldan sonra, herkesin baktığı yön farklıdır, ne paylaşabilirler ki?” diye düşünüyordum. Biz de toplanmıştık kırk yıl sonra sınıf arkadaşlarımızla ve konuşacak konu bulmakta zorlanmıştık. Ben bir daha katılmama kararı almıştım. Arkadaşlarımın çoğu düzenin insanı olmuş, paragöz olmuşlardı, ben de buna kızmış, onları kınamıştım. Hasan Göztepe’ye de ‘Uğraşma boşuna’ demiştim.
Kitabı okuyunca anladım ki, her insanla ortak bir nokta bulmak mümkünmüş. İlle de aynı yöne bakmak gerekmiyormuş. Ne yöne bakarsa baksın insan, görmek isterse ışık ona yetermiş. Sadece geçmişteki anılar bile insanı birbirine yaklaştırıyormuş. Kitabın daha başlangıç sayfalarını gözlerim dolarak okudum. Pamukpınar’ın eski ‘Köy Enstitüsü’ olmasının da ayrıca paylaşılan güzelliği var elbette. Henüz Köy Enstitüsü özelliğini tam olarak yitirmeden okumuşlar. Dağı devirecek, çayı çevirecek yaşta altı yıl birlikte olmak, doyumsuz anılar biriktiriyormuş.
Şimdi diyorum ki, “Hasan Göztepe iyi ki bu anıları toplamışsın. 40-50 yılın tanıklıklarını gün yüzüne çıkarmışsın. Kalemine, yüreğine sağlık.”
Ayrıca yazarın güzel söz toplama alışkanlığı ve bu konuda bir kaç da kitabı var. Pamukpınar Yolcuları kitabının her sayfa başında anıya uygun bir güzel söz yerleştirmiş. Bu da lezzetini arttırmış. Onun bu kitaplarından zaman zaman ben de yararlanıyorum. Yazılarımın konusuna uygun sözü alıp yerleştiriyorum ki anında serin bir yel esiveriyor. İyi ki bu sözleri toplamış, iyi ki kitap yaparak önümüze sermiş. Kimsenin yapmadığını yapmak güzeldir. Özellikle de vefa güzeldir. Kitaptan bir bölümle bitireyim.
“Şu günlerde, özellikle yetmiş yaşa merdiven dayayan bizim kuşak, korona virüs nedeniyle evlere kapandık. Belki bir şeyleri de keşfettik ama bu kapalı yaşam bana bir şeyi daha fark ettirdi. Hayat, mayın tarlası gibi. Nerede, ne zaman ne ile karşılaşacağımız belli değil. Yani hiç bir şeyi ertelememek gerekmiş. Özdemir İnce’nin şiiri gibi.”
“Seviyorsanız eğer,
Geç kalmayın sakın aşkınızı söyleme……” Kalemine sağlık Hasan Göztepe
Keskin kalemine, yumuşak yüreğine teşekkür öğretmenim. Yine bir kitabı, bir yazarı ihya etmişsiniz.