KESK’in insanca bir yaşam için 21 Aralık’ta aldığı grev kararını kamuoyuna duyurmak amacıyla KESK MYK üyelerininde katılımıyla Eğitim-Sen Antalya Şube binasında bir basın toplantısı düzenlendi.
KESK MYK üyeleri olan ESM Genel Başkanı Mustafa Şenoğlu, BTS Genel Başkanı Yavuz Demirkol,Tüm-Bel Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Satı Burunucu Çalı’nın da toplantıda basın açıklamasını Mustafa Şenoğlu okudu.
İnsanca bir yaşam için 21 Aralık’ta greve gideceklerini söyleyen Şenoğlu, diğer konfederasyonlara ve tüm kamu emekçilerine çağrıda bulunarak “Hiçbir şekilde sorumlusu olmadığımız bu çarpık düzenin bedelini ödememek için, temel haklarımız için, gelin hep birlikte mücadeleyi yükseltelim. 21 Aralık’ta yapacağımız grevle haklarımıza yapılan saldırılara sesiz kalmayacağımızı hep birlikte gösterelim.” dedi.
İNSANCA BİR YAŞAM İÇİN 21 ARALIK’TA GREVDEYİZ!
Değerli Basın Emekçileri
8 Aralık, KESK’in kuruluş yıl dönümü. “Hak Verilmez Mücadeleyle Alınır” ilkesini rehber edinerek sürdürdüğü fiili meşru mücadelesiyle kamu emekçilerinin yüz akı olan KESK’in 16. yaşını kutluyoruz. Bu vesileyle sendikal mücadelemizin bugünlere taşınmasında inançla ve onurla mücadele eden, her türden baskıya, sürgüne muhatap olmasına rağmen asla geri adım atmayan, bazıları artık aramızda olmayan mücadele arkadaşlarımızı sevgi ve saygıyla anmak istiyorum. KESK’ in 16. yaşı tüm emekçilere kutlu olsun.
Değerli Basın Emekçileri
Bırakalım “ileri”sini, en geri demokrasilerde bile olmayan uygulamalar günlük yaşamımızın bir parçası haline geldi. AKP için demokrasinin kıstası AKP’li olmak, AKP politikalarını kayıtsız şartsız desteklemek, en tehlikeli iş ise AKP karşıtlığıdır. İnsanca yaşamak isteyen işçiler, suyunu ve toprağını korumak isteyen köylüler, parasız eğitim isteyen öğrenciler, ülkemizde füze kalkanı istemeyenler, gerçeğin peşindeki gazeteciler, adalet arayan avukatlar yani haklarını arayan herkes gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor. Yıllardır uygulanan kadrolaşma politikaları sonucu devlet AKP’lileşti. AKP’li olmayan demokratik kurum ve kuruluşlar, hatta kişiler topyekûn bir saldırı ve baskı dalgasıyla karşı karşıya. Sendikacılar, seçilmişler, üniversite öğretim görevlileri, Nedim Şener ve Ahmet Şık gibi muhalif gazeteciler, siyasi parti temsilcileri, demokratik kitle örgütü temsilcileri, gençler, AKP’li olmayan belediyeler AKP’nin hedef tahtasında. Yargı hiçbir dönem olmadığı kadar siyasi iktidarın yönlendirmesi ve etkisi altında. Hükümet aleyhine en ufak bir soruşturma açan savcı ya da hâkimler ya görevden alınıyor, ya da görev yerleri değiştiriliyor. Hükümetin politikalarına uygun hareket edenler ise terfi ettirilerek ödüllendiriliyor. Tuzun koktuğu yer tam da yargının şu an içinde bulunduğu durumdur.
İçeride tam bir otoriter düzen inşa etmeye çalışan AKP, başta ABD olmak üzere emperyalistlerin Ortadoğu’daki taşeronluğunu harfiyen yerine getirerek ülkemizi komşularıyla neredeyse savaşın eşiğine getirmiş durumda. Kendi halkına türlü baskıları reva gören AKP zihniyeti, başta Suriye olmak üzere birçok ülkeye demokrasi dersi vermeye çalışıyor.
Değerli Basın Emekçileri,
AKP’nin her alanda başlattığı “dönüşümün” acısını en çok çekenlerin başında biz kamu emekçileri yer alıyoruz. Adına “dönüşüm”, “reform”, “yeniden yapılandırma” gibi yaldızlı isimler verilen icraatların tek amacının kamu hizmetlerini ticarileştirilerek tasfiye etmek olduğunu çok iyi biliyoruz. Devletin yurttaşlarına karşı anayasal sorumlulukları olan yeni istihdam alanları, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik olanakları yaratma görevlerini yapmayanların, yurttaşı müşteriye, kamu hizmeti vermesi gereken kurumları ticarethaneye, kamu emekçilerini esnek, güvencesiz, performansa dayalı çalışan işletme görevlilerine çevirmeye çalışanların kimlerin çıkarları için “devrim, reform ve yeniden yapılanma” hedefledikleri bellidir. Her şeye sermayenin gözlüğü ile bakan AKP iktidarına bunlar da yetmemektedir. Çalışma Bakanı, 657 sayılı kanunu kaldırarak kamu emekçilerinin iş güvencesini yok etmeyi hedefleyen demeçler verebilmektedir.
Değerli Basın Emekçileri,
AKP iktidarının aslında kamu emekçileri ile toplu sözleşme yapmak değil, sadece yapıyor görünmek istediği yaklaşık bir aydır Bakanlar Kurulunda bekletilen yasa taslağının içeriği ile net olarak ortaya çıkmıştır. Yasa taslağının hazırlık sürecinde defalarca üçlü danışma kurulu toplantıları, teknik komisyon toplantıları yapılmış ama sonuçta hükümet yine kendi bildiğini okumuştur. Bu taslakta, uygar dünya ülkelerinde 50 yıl önce tanınan grevli toplu sözleşme hakkı bu ülkenin “ileri demokrasi”yi ağzından düşürmeyen iktidarı tarafından bizlere çok görülmektedir. Kamu emekçilerinin yıllardır verdiği meşru mücadele, uluslararası sözleşme ve anlaşmaların yanı sıra Anayasanın 90. maddesi yok sayılarak Grevli Toplu Sözleşme hakkımız engellenmeye çalışılmaktadır. Kamu emekçilerinin sayıca önemli bir bölümünün sendikaya üye olması yasağı sürdürülerek örgütlenme özgürlüğü engellenmek istenmektedir. Özlük ve demokratik haklarımız toplu sözleşmenin kapsamı dışındadır. İki milyon kamu emekçisinin iradesi, iktidarın gönüllü kulluğunu kabul eden yandaş konfederasyona tanınan ayrıcalıklarla ipotek altına alınmaya çalışılmaktadır. Toplu Sözleşme sürecinde kamu emekçilerinin haklarını savunacak olan ve salt çoğunlukla karar alacak olan Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin 7 üyesinin 4’ü yandaş konfederasyona verilmektedir. Anlaşmazlık durumunda son sözü söyleyecek olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun çoğunluğu kendisi tarafından atanmaktadır. Belediyelerde toplu sözleşme yapmak imkânsız hale getirilmektedir.
Kısacası bu taslakta kamu emekçilerinin Grev Hakkı, Örgütlenme Özgürlüğü, Özlük ve Demokratik Haklarının toplu sözleşmede görüşülmesi YOK! Yani bir sendika yasasında olması gereken vazgeçilemez düzenlemeler YOK
Değerli Basın Emekçileri
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 4 Aralık’ta haddini aşan bir açıklama yaptı. Sayın Arınç’a gereken cevabı basın açıklamasıyla verdik. Ayrıca işveren konumunda bulunan hükümetin temsilcisi olarak tarafsızlık ilişkisini açıkça ihlal ettiği için hakkında suç duyurusunda da bulunduk. Sayın Arınç’a göre yandaş konfederasyon dışında diğer konfederasyonların yasa değişikliği ve toplu sözleşme konularında hiçbir söz söylemeye hakları yokmuş. Çünkü, 12 Eylül referandumuna “evet” demeyen, üstelik bir de grevli toplu sözleşme isteyen konfederasyonlar ideolojik suç işliyorlarmış. Eğer, devleti AKP’lileştirmeye dönük düzenlemelerin yolunu açan 12 Eylül referandumunda “evet” oyu toplamak için yandaş konfederasyonun yaptığı gibi, il il dolaşmamak suçsa, evet biz suçluyuz. Eğer uygar dünyanın kendi emekçilerine 50 yıl önce tanıdığı grev hakkımızın engellenmesine karşı mücadele etmek “ideolojik” bir suçsa biz suçluyuz. Bize siyasi partilerle aralarında organik ilişki var diyerek çamur atmaya çalışan sayın bakana kendi yandaşıyla olan ilişkisine bakmasını öneriyoruz. Organik olmayı çoktan aşan bu içli-dışlı ilişkiniz yüzünden yandaşınızın uluslararası sendikalara üyelik başvurusunun yıllardır reddedildiğini bilmiyor musun? Bunun anlamı, yandaşının sendika olarak tanınmadığıdır Sayın Bakan.
Değerli Basın Emekçileri,
Bugün ülkemizde açlık sınırı 1.000 TL, yoksulluk sınırı ise 3.000 TL dir. Bu ülkenin kamu emekçileri ise ortalama 1.500 TL maaş almaktadır. Milyonlarca insanımıza layık görülen 659 TL’lik asgari ücretten bile vergi kesintisi yapılmaktadır. Temel tüketim ürünlerine yılda %40’ a varan zam yapan AKP iktidarının bakanları “ bunlar zam değil güncelleme” diyerek halkla dalga geçmektedir. Hükümet, gerçek enflasyon rakamlarını çarpıtarak maaşlarımıza %3 – %4 gibi sefalet artışı yapmaya devam etmektedir. Yıllardır maaşlarımıza yapılan yüzdelik zamlar “Ek Ödeme” statüsüne sokularak emekliliğimize yansıtılmadığı için çalışırken yaşadığımız sefalet koşulları emekliliğimizde daha da derinleşmektedir. Ek ödemeler emekliliğe yansıtılmadığı için emekli maaşlarımız yarıya düşmektedir.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi AKP iktidarı bu gün %40’ları aşan kayıt dışılığı çözerek vergide adaleti sağlamak yerine vergi yükünü de emekçilerin sırtına bindirmektedir. Yılbaşında maaşlarımıza %3 – %4 zam yapanlar, bu zamlardan çok daha fazlasını yılın ikinci yarısından itibaren vergi kesintisiyle bizden geri almaktadır. Yani kamu emekçileri Temmuz ayından itibaren Ocak ayında aldığı maaşın altında maaş almak zorunda kalmaktadır.
Yıllardır orta ve büyük sermayeden vergi almaktan özellikle kaçınan, bunun için çok sayıda yasal düzenleme yapan hükümet, ay sonunu zor getiren ücretlilerin “gelir vergisi dilimi” konusundaki mağduriyetlerini giderici adımlar atmaktan ısrarla kaçınmaktadır. Bunun yerine “eşit işe eşit ücret getiriyoruz” diye çıkardığı 666 sayılı KHK ile bürokratlarının maaşlarını artırırken başta öğretmenler olmak üzere 1,8 milyon kamu emekçisinin maaşlarında herhangi bir iyileştirme yapmamaktadır. Kamuda başından beri var olan eşitsizliği ve ayrımcılığı daha da derinleştirdikleri düzenlemeyi “eşit işe eşit ücret verdik” diyerek yutturmaya çalışmaktadır.
Değerli Basın Emekçileri,
Grev hakkımızın yasal teminat altına alındığı bir Toplu Sözleşme düzeni için,
Kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesine son verilmesi için,
“KHK Demokrasi ”sine son verilmesi için,
Her türlü güvencesiz çalıştırmaya son verilerek tüm çalışanlara kadrolu iş güvencesi sağlanması için,
Tüm çalışanlara insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması, çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi için,
Emekçilere dayatılan angarya ve zorunlu fazla mesaiye son verilmesi için,
Temel ücretlerin artırılarak, gerçek bir eşit işe eşit ücret sistemi için,
Ek ödemelerin tüm emekçiler için eşitlenerek emekliliğe yansıtılması için,
Net asgari ücretin açlık sınırı olan 1.000 TL’ye çıkarılarak tüm ücret ve maaşlarda bu tutarın vergi kesintisi dışında bırakılması için,
Hukuksuz, haksız ve mesnetsiz biçimde yapılan gözaltı ve tutuklamalara son verilmesi, tutukluların serbest bırakılması için,
Üyelerinin hak ve çıkarlarını korumakla görevli her sendikanın, konfederasyonun yapması gerekeni yapıp, uluslararası sözleşme ve anlaşmaların yanı sıra Anayasanın bize tanıdığı hakkımızı kullanarak 21 Aralık’ta, en uzun gecede, en kısa günde, karanlığın en koyu, ışığın en az olduğu günde aydınlığı arttırmak için sağlık alanında örgütlü tüm örgütlerle birlikte Grev yapacağız.
Buradan diğer konfederasyonlara ve tüm kamu emekçilerine çağrıda bulunuyoruz: Hiçbir şekilde sorumlusu olmadığımız bu çarpık düzenin bedelini ödememek için, temel haklarımız için, gelin hep birlikte mücadeleyi yükseltelim. 21 Aralık’ta yapacağımız grevle haklarımıza yapılan saldırılara sesiz kalmayacağımızı hep birlikte gösterelim.
Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz! Yaşasın KESK!
Mustafa ŞENOĞLU
ESM GENEL BAŞKANI