Eğitimi ilk kez doğadan aldığımızı sanıyorum. Örneğin yazın sıcak ise ince giyiniyoruz;
kışın havalar soğuyor kalın giysilerle çıkıyoruz sokağa. Fidanı derine dikmeye; buğdayın tohumunu yüzeye atmaya çalışıyoruz. Siz bunlara belki de, eğitim değil, “önlem” diyeceksiniz. Yine de önlemin alınması ve biçimi de eğitimle ilgili diye düşünüyorum.
Eğitim öğretimsiz, öğretim de öğretmensiz olmaz herhalde.
Dün 24 Kasım Öğretmenler Günü’ydü. Bu gün aslında 12 Eylül zihniyetinin bize hediye gibi gösterdiği bir aldatmacaydı. Birileri bizi boş emzikle beslemek, oyalamak istiyordu. Çoğumuz bunun farkındaydık. Öğretmenlerini yokluğa mahkum eden; zindanlara atan bir ideolojinin, bu insanlara yokluktan ve tutsaklıktan başka vereceği bir şey olamazdı. Bizler de o günü, aldatmacaların açığa vurulduğu, ikiyüzlü kapitalist sistemin teşhir edildiği bir mücadele günü olarak yaşamaya çalıştık. Ekonomik olarak açlık ve yoksulluk sınırının altında, yaşam mücadelesi veren insanların özgür ve mutlu olması mümkün değildi. Çünkü gazeteler dört kişilik bir ailenin Kasım 2012’ye göre yoksulluk sınırını 3.492 TL. olarak yazarken, eğitim çalışanları ortalama 1.750 TL. alıyordu.
Eğitim-İş’in 1.776 öğretmenle yüz yüze görüşerek yaptığı ankete göre, katılan öğretmenlerin % 68’i bankalara; %32’si şahıslara; %71’i kredi kartlarına borçlu.
Ekonomik sıkıntılar nedeniyle %25’i ruh sağlığının bozuk olduğunu söylüyor.
%39’u beslenme gereksinimini tam olarak karşılayamıyor.
%81’i tatil yapamıyor.
%86’sı düzenli olarak sinemaya veya tiyatroya gidemiyor.
Son 10 yıldır uygulana politikalar yüzünden %94’ü mesleğin saygınlığının azaldığını; %89’u meslekten soğuduğunu söylüyor.
%76’sı atanmalarda torpilin belirleyici olduğunu; %85’i can güvenliğini sağlayacak önlemlerin alınmadığını söylüyor.
Eğitim, üretime ve paylaşıma, dayanışmaya dönük bilgilerin yaratıldığı; bunların hayata uygulandığı süreç olmaktan çıkmış, tümüyle eşitsizlerin yarışı ortamına dönüştürülmüştür. Bunun için de kendince bir sınav sistemi koymuştur. Bakınız Catherine Baker bu süreci nasıl açıklıyor: “ Sınav, süreci değil sonucu ölçen adaletsiz bir ölçme sistemidir. Böylece öğrenciler gözetim altında tutulmakta, standartlaştırılmakta, hiyerarşiye tabi tutulmakta, sınıflandırılmakta ve cezalandırılmaktadır.”
Ne dersiniz yine de “ Öğretmenler Günü” kutlu olsun mu?
………………………………………………………………………………………………………………………………………
Biz bu koşullarda bile, dün ANSAN’da, dört yıl önce aramızdan ayrılan türkü delisi, koca Yörük Saffet Uysal’ı, Ali İhsan Yalçın’ı, Ali İhsan Sayın’ı, Veli Gemici’yi, Günay Karakan’ı turna avazlı hemşehrim İlyas Şimşek’in sazı eşliğinde anarak oyunu bozmaya, geçmişle bağımızı tazeleyerek köprümüzü sağlamlaştırmaya çalıştık.