8-10 yıl içinde Antalya’nın nüfusu 1 milyonu aştı. 100 metre ötemize Defterdarlık; hastanenin bahçesine Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi yapılınca baş döndürücü bir insan ve trafik yoğunluğu yaşanmaya başlandı.
1993 yılın 25 Temmuz’unda, 21 yıl öğretmenlik yaptığım Alanya’dan ayrılarak; 15 yılda ancak bitmiş olan Özlem Sitesi’ndeki evimize oturduk.
Devlet Hastanesi doğumuzdaydı. Bahçesi çam ağaçlarıyla doluydu. Akşamları Akdeniz’in melteminde serin ve güzel duygulara kapılıyorduk. Hatta, o zamanlar, uzaktan kumandalı kapılar olmayınca sitenin ana girişinden girenler, yine arabalarıyla ters yoldan çıkıp göbeği dönerek Meltem Bulvarı’na veya Yıldız Caddesi’ne doğru çok rahat gidebiliyorlardı.
8-10 yıl içinde Antalya’nın nüfusu 1 milyonu aştı. 100 metre ötemize Defterdarlık; hastanenin bahçesine Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi yapılınca baş döndürücü bir insan ve trafik yoğunluğu yaşanmaya başlandı. Değil ters yoldan aracıyla çıkmak yaya olarak karşıya geçmek bile çok zorlaştı. Gözümüzün önünde kazalar oldu: Komşumuzun yetişkin oğlunu kaybettik. Annesi ölümden döndü. Hastaneden durağa geçmeye çalışan bir başka çocuk ağır yaralandı. En son da ayakkabıcımız Yılmaz usta o kavşakta kazaya uğradı. Bacağında halen platin var. Daha şu günlerde ancak evine ekmek götürmeye başladı. Meltem tarafından gelen araçlara ve yayaya aynı anda yeşil ışık yanınca karşıya geçmek harmandalı oynamak gibi bir şey oldu.
Bununla birlikte durağa kadar ilerlemeyen, yolcuyu nerede görürse orada duran halk otobüsleri yüzünden sitemize aracımızla giremez olduk. Sürücüleri uyararak, bağırıp çağırarak ara sıra Zabıta getirterek bunu önleyemedik.
Bir ara sevgili muhtarımız Muazzez Kaval’la görüştüm:
-Buraya üst geçit isteyelim dedim.
Muhtarımız da;
-Hocam! Trafik ışıkları olduğu için buraya üst geçit yapılmaz dedi.
Şimdi düşünüyoruz: Bu sorun nasıl çözülür? Kendimizce bu kavşakta hastaneye, defterdarlığa, Meltem’e ve Bayındır tarafına olmak üzere dört ayaklı yürüyen bir merdivenin sorunu çözeceğine inanıyoruz. Yoksa, bir canın yanması, birkaç ananın ağlaması, birkaç ocağın sönmesinden sonra mı çare düşünülecek?