“Çağın en karmaşık yerinde durduk

Biri bizi yazsın,

Kendimiz değilse kim yazacak?

Sustukça köreldi

Kaba günü yonttuğumuz ince bıçak”

                                               Gülten Akın

 

Uzun yıllar süren geçmişini, dostlarını, arkadaşlarını, küçük oğlu Fırat’ı ve ayrıldığı eşi Feride Hanım’ı geride bırakarak yaklaşık elli yıldır yaşadığı Antalya’dan ayrılıp İstanbul’a gitmişti. Yorgun kalbine pil takılı olarak yaşadığını biliyordum. O nedenle uzun süre haber alamazsam kaygılanıyor, mutlaka arıyordum.

9 Ekim 2021 günlü iletimde ‘Merhaba Mehmet. 1 Ekim’den bu yana hiç ses çıkmadı senden. İyi misin?’ diye yazmışım. O da ‘İyiyim. Hastaneyle uğraştım. Şimdi evdeyim. Dinleniyorum’ diye yanıtlamış. ‘Neyin var? Kalp sorunun vardı, o mu?’ demişim. ‘Evet Hasan. Sonra seni arayacağım’ olmuş son tümcesi.

Birkaç gün sonra aradığında benden şu kitapları istemişti: Yazlılı Kaynaklarına Göre Alevilik. (Yazarı Yrd. Doç. Dr. Doğan Kaplan); Alevilik Bektaşilik Tartışmaları (Yazarları Cemal Sofuoğlu – Avni İlhan); Tarihsel ve Kültürel Boyutlarıyla Alevilik (Yazarı İlyas Üzüm).

Kitapları Kapalı Yoldaki Diyanet Kitabevi’nden 27 Eylül 2021 günü aldım. Bana adresini yazacaktı ki Pamukpınar Yolcuları2 adlı kitabımla birlikte göndereyim. Ama görüşemedik.                     Kaygılanmaya başlamıştım. Telefonla arayıp sesini duymak isterken 12 Kasım 2021 günü Eğitim Sen’li Emekliler WhatsApp grubunda ‘Sevgili Mehmet Genç, üzdün bizleri. Işıklar içinde uyu. Yıldızlar yoldaşın olsun’ iletisiyle karşılaştım.

İnanamadım. Telefonunu aradım. Ulaşıma kapalıydı. Altı gün süren bir dizi telefon trafiğinden sonra bugün, ayrıldığı eşine ve büyük oğlu Rojat’a ulaşabildim. Görüştüm. Durum şöyle gelişmiş:

Mehmet’in ayağında bir şişlik oluşmuş. Hastaneye gidip MR çektirmek istemiş. Tam MR aygıtındayken soluğu daralmış. Acil servise çıkarılmış ama yararı olmamış. Akciğerde su toplanması oluşmuş. Ona bağlı olarak bazı karmaşık sorunlar meydana gelmiş ve Mehmet’i kurtaramamışlar.

Elli beş yıllık arkadaştık. 1966’da Varto’da deprem olmuş, çok ev yıkılmış, çok da can kaybı yaşanmıştı. Bizim gibi ilkokulu bitirmiş on veya on iki çocuk hiçbir sınavdan geçirilmeden Pamukpınar İlköğretmen Okulu’na öğrenci olarak kaydedilmişti. Mehmet Genç o Kürt çocuklarından biriydi.

Sarışın, orta boylu, beyaz benizliydi Mehmet. Okula, bizlere çabucak uyum sağlamıştı. Hatta son yıllarda bize biraz uzak durmuş, okulun idari yapısından dolayı sağcı arkadaşlarla ilişkilerini geliştirmişti.

Kendine özgü bir konuşma biçimi vardı. İçinden çıktığı kültürü koruyan biriydi. Sık sık ‘Kardeşime söylüyeyim’ derdi. Şen şakraktı aynı zamanda.

1972 yılında okulu bitirip öğretmen olunca uzun süre birbirimizden haber alamadık. 1990’lı yıllarda Antalya’da olduğunu öğrendim.

1992 yılı Nisan ayıydı, bir işim için Alanya’dan Antalya’ya geldiğimde görüşmek istedim. Mehmet Kolakoğlu’ndan beni Mehmet’in evine götürmesini söyledim. O akşam Su İşleri Mahallesi’ndeki evine konuk oldum. Ondan sonra ilişkimiz hiç kesilmedi. Zaman zaman eşi Feride Hanım’la onlar gelirdi, zaman zaman da biz giderdik. Yıllarca böyle sürdü. O İhsaniye İlkokulu’nda, ben de Yurtpınar Gazi İlköğretim Okulu’nda çalışırken üç yıl aynı otobüsle gittik aynı yolları. Giderken de yolun solundaki Köy Enstitülü öğrenci ve öğretmenler tarafından yapılan Aksu İlköğretmen Okulu’nun binalarına sevgi ve saygıyla, biraz ileride sağdaki M.Ö. 3.000’li yıllardan günümüze bir anıt olarak kalan antik kent Perge’ye de hayretle bakardık.

Söylemiyordu ama eşiyle aralarında sıkıntıları vardı. Bir süre sonra da ayrıldılar. Mehmet kendisini işine verdi. Önce ÖY-KOOP (Örnek Yardımlaşma Kooperatifi) Yönetim Kurulu’unda sorumluluk alarak hizmet verdi. Emekli olduktan sonra da Milli Egemenlik Caddesi’ne ders kitapları ve kırtasiye malzemelerinden oluşan Antalya Kitap’ı açtı. İş yaşamında çok yoruldu, çok yıprandı.

Eli açıktı, arkadaş canlıydı, konukseverdi. Kendisini görmeye gelen arkadaşlarına mutlaka bir şeyler ikram ederdi.

En son 2018 yılı yazında, Pamukpınar İlköğretmen Okulu’nda okuduğumuz sınıf arkadaşımız Fehmi Demir, Muharrem Poyraz, ben ve Mehmet’in iş yerinde buluştuk. Birlikte yemek yedik. Okul anılarımızı konuşarak, gülüşerek nasıl geçtiğinin farkında olmadığımız üç saat yaşadık. Bir daha da dördümüz bir araya gelemedik.

Yaklaşık yirmi yıl sonra bana Antalya’da Mehmet Genç’i arayıp bulduran, otuz yıldır da süren arkadaşlığın temeli Pamukpınar’da atılmıştı. Çamlıbel’in soğuğunda birlikte üşümüş, cumartesi günleri yemekhane salonunda oynatılan sinema filmlerinde birlikte neşelenmiş, çocukluğumuzu birlikte yaşamış, birlikte genç olmuştuk. Yatılı okul arkadaşlığı ve Pamukpınarlı olmak böyle bir duyguydu.

Bu dünyadan ayrıldığında İstanbul’da onun için neler yapıldı? Kimler, nasıl uğurladı bilemiyorum. Ama biz onu elli yıllık hayatının geçtiği Antalya’da, eğitimci mücadele arkadaşları olarak dönüşü olmayan son yolculuğuna buradan uğurlamak isterdik.

Kürt halkının ve ülkenin sorunlarını dert edinen arkadaşım ne yazık ki şimdi Muş’ta, doğup büyüdüğü, ancak çocukluğunu yaşadığı, zaman zaman da gidip aylarca kaldığı Karaköprü Köyü’nde toprağın koynunda uyuyor. Kendisi öyle istemiş.

Işıklar içinde uyu değerli arkadaşım. Yıldızlar yoldaşın olsun. Seni unutmayacağız.

 

 

1 Yorum

  1. Işıklarla, toprağının kokusuyla harmanlan Mehmet Abi.. Güler yüzün ve hep çalışıyor olmanla unutmayacağım seni.. Ailesine ve arkadaşlarına baş sağlığı diliyorum..

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here