DELİKANLIM
İyi bak yıldızlara
Onları bir daha göremezsin.
Belik bir daha yıldızların ışığında,
Kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin.
Delikanlım,
Senin kafanın içi,
Yıldızlı karanlıklar kadar,
Güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
Yıldızlar ve senin kafan,
Kâinatın en mükemmel şeyidir.
Delikanlım,
Sen ki, ya bir köşe başında,
Kan sızarak başından gebereceksin.
Ya da bir darağacında can vereceksin.
İyi bak yıldızlara,
Onları göremezsin bir daha.
Delikanlım,
Belki beni anladın,
Belki anlamadın.
Kesiyorum sözümü.
Nazım Hikmet
6 Mayıs 2014 Muratpaşa Belediye Salonu’nda bu şiirle başladı, Deniz Gezmişlerin belgeseli. Nasıl da uygundu onlara şiir. Zaten Deniz de bu şiiri çok sever, o delikanlının kendisi olduğunu düşünürmüş.
Mayıs ayı yılın en güzel ayıdır. Doğanın en coşkulu olduğu andır. Hani Kızılderili Reisi’nin “Oğlum baharda toprağa usul usul bas, toprak gebedir, incitme” dediği gibi. Ağaçlar, otlar,böcekler, kuşlar ve de insanlar her zamanki hallerinden başkadır coşkuları. Durup dururken canlının içi sevinç dolar. Her şeye sevgiyle bakar. İnsan Mayıs’ta daha çok aşık olur, daha bir güzelleşir. Kuşlar yeni bestelerini sunar sevgiliye.
Gel gör ki, bizim ülkemizde ne zaman Mayıs girse, içimiz acıyla dolar. Güzelim Mayıs ayının coşkusunu yaşayamayız. 1 Mayıs 1977 gelir önce aklımıza. Sahneler oturur karşımıza. Gencecik, incecik delikanlılar kırılır gövdelerinden. Onu unutamadan 6 Mayıs gelir. Gül dibine umut ekmek, Hıdırellez şenliğinde halay çekmek varken, bizim içimiz yine acıya konuk olur. Suç ne Mayıs’ındır, ne de delikanlıların. Suç elbette içi karanlık, sevilmemiş, sevmemiş zavallıların.
Bu yıl 6 Mayıs da öyle oldu. Ama bir güzelliği de birlikte getirdi. Deniz Gezmiş Ödülü’nü gelenekselleştiren TÜM- BELSEN, bu yıl ki ödülü yerden göğe hak eden Hasan Kıyafet’e verdi. Bize de bu güzel sahneye tanıklık etme şansı. İyi ki güzel insanlar tükenmiyor. İyi ki güzellikler sürekli çoğalıyor.
Önce Deniz Gezmişlerin belgeselini izledik. Can Dündar hazırlamış. Şiirleri Yakında yitirdiğimiz güzel insan Tuncel Kurtiz okumuş. Deniz, Yusuf, Hüseyin ile birlikte ülkenin geleceği için içi yanan herkesi konuşturmuşlar. Hasan Yalçın’dan, Şule Albayrak’a kadar herkes anılarını anlatmış. Yüreğimiz dayanamasa da sonuna dek burnumuzu çeke çeke izledik. İzledik, çünkü izlemek, belleği canlı tutmak gerekiyordu. Unutmak ihanet olurdu. Elbette unutturmamak da gerekiyordu. Bu ülkede kimse yaşadıklarını ve yaşayacaklarını unutmayacak. Unutmamak hesabını sormaktır da aynı zamanda. Ölmeyle tükenmeyeceğimizi anlatmak da.
TÜM-BELSEN Başkanı İlhan Karakurt “Üç güvercin uçtu 6 Mayıs’ta” diyerek güzel bir konuşma yaptı. Sonra Hasan Kıyafet konuştu. Ömrünü bu ülke insanlarının uyanması, uyanıp karnının doyması ve yüzünün gülmesi için harcamış, uslanmaz sosyalist Hasan Kıyafet. Elliye yakın eseriyle bir dev. O da Denizleri ve ailelerini yakından tanıyordu. Anılarını anlattı. Leyla Kıyafet’in kocaman yüreği, tekrar yaşamaya dayanamadı, hıçkırıkları boğazında düğümlenmeyi bırakıp kara poyraz gibi püskürüverdi. Kolay değildi, yaşadığın acıları perdede izlemek ve de dayanmak.
Ödülün sevinci, acının burukluğu içinde karışık duygularla dost yemeği yedik. Söyleştik. Öyle daldık ki sohbete, benim Radyo Akdeniz’de söyleşim vardı, unutuverdim son anda ve zor yetiştim. Mayıs’ın getirdiği acıların son olması umuduyla.