Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Morfoloji Binası’nda ”mescit” yapılacak olmasına
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği yaptığı bir basın açıklaması ile tepki gösterdi.
Öğrencilerinde destek verdiği eylemde Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği, “Laik, bilimsel ve demokratik üniversite özlemimiz” başlığı Tıp Fakültesi Morfoloji Binası Dekanlık girişinde bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklmasını okuyan dernek yönetim kurulu üyesi Doç. Dr. İlker Belek, Morfoloji Binası’nda mescit açılacağına ilişkin bilgi aldıklarını, bu bilginin yöneticileri tarafından da doğrulandığını söyledi.
Mescit yapımının inanç özgürlüğüyle açıklanamayacağını vurgulayan Doç.Dr. Belek, üniversitelerin aydınlanma yeri olduğunu ve dini yönetime karşı verilen mücadelenin sembolü olduğunu ifade etti.
Kimsenin inançlarına ve bu inancı nasıl yerine getirdiğine karışılmaması gerektiğini anlatan Doç.Dr.Belek, üniversitenin içine cami ve mescitler yapılmasının bazı projelerin somut göstergesi olduğunu ileri sürdü.
Morfoloji binasına mescit açılmasının, üniversitenin bilimle herhangi bir bağlantısının kalmadığının göstergesi olduğunun altını çizen Doç.Dr. Belek, yakında tüm bölümlerin içine birer mescit yapılabileceğini kaydetti.
Fakültede öğrenim gören öğrencilerin farklı eksiklikleri bulunduğunu, binadaki derslik ve laboratuvarlar kapasitelerinin yetersiz olduğuna dikkat çeken Doç.Dr. Belek, ”Kütüphane çok yetersiz. Öğrencilerin ders saatleri dışında çalışabileceği mekanlar sınırlı. Öğretim üyelerinin kullanacakları deney ve laboratuvar yok. Mescit yapılması planlanan odayı laboratuvar yapmak için başvurduk, ancak cevap alamadık” dedi.
LAİK, BİLİMSEL, ÖZERK ÜNİVERSİTEDEN TAVİZ VERMEYECEĞİZ
Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Temel Tıp Bölümlerinin yer aldığı Morfoloji Binası’na mescit açılacağına ilişkin bilgi almış bulunuyoruz. Bu bilgi ilgili yöneticiler tarafından da doğrulanmıştır.
Türkiye’nin genel siyasal, toplumsal seyri dikkate alındığında bu tercih son derece anlamlı bir yere oturuyor.
AKP iktidarı Türkiye’yi bütün kurumlarıyla yeniden yapılandırıyor. Bu süreçte din esas referans noktası olarak işlev görüyor. Çok yakın zamanda 3 *4 sistemi olarak bilinen düzenlemeyle ilk öğretim düzeyindeki eğitimin dincileştirilmesi yönünde çok önemli bir adım atılmıştı.
Daha birkaç gün önce ise Milli Eğitim Bakanı talep olduğunda ilkokullara da mescit açacaklarını belirtti.
Hem hükümet yetkililerinin hem de Diyanet İşleri Başkanı’nın bütün üniversiteleri camilerle donatacaklarına ilişkin açıklamalarını ise hepimiz hatırlıyoruz.
Bütün bunları yaparken hukuk tanımazlıkta da sınırları bulunmuyor. Hukuka tümüyle aykırı olmasına rağmen türbanı üniversitelerde fiilen serbest bıraktılar. Buna karşı çıkan öğretim üyelerine cezalar verdiler. Pek çok kamu kurumunda türbanla hizmet veriliyor. Öğretmenler en çok dikkat edilmesi gereken yaş döneminde, ilköğretim düzeyinde, öğrencilerinin karşısına, kendi dini inançlarını gösteren simgelerle çıkıyorlar.
Üniversitemizde akademik kurul kararlarına rağmen ciddi bir kadrolaşma süreci işliyor. Akademik kurul kararı yokken atamalar yapılıyor. Daha birkaç gün önce adrese teslim kadro ilanları gerçekleştirildi. Konuyla ilgili pek çok dava devam ediyor.
Hukuk dışılıkta, bilim ve aydınlanma karşıtlığında sınır tanımadıklarını şimdi mescit projeleriyle bir kez daha ortaya koymuş bulunuyorlar.
Bilim tarihi disiplininin kurucusu olarak bilinen George Sarton’un ünlü tanımlamasıyla;
“Bilim tarihi, cehalet ve hurafenin miskinliğine, ikiyüzlülük ve yalana, aldatma ve aldanmaya; kısaca karanlığın tüm güçlerine karşı sürüp gelen, ama bir türlü bitmeyen bir savaşımın öyküsüdür.”
Ve bu tarih tam da söylenildiği gibi haksız yere mahkum edilen Sokrates’i, diri diri yakılan Giordano Bruno’yu, gerçeği dile getirdiği için engizisyonun zulmüne uğratılan Galileo Galilei’yi içeren bir öyküdür.
Bir tıp fakültesinin temel bilimler binasında laboratuvarlar, kütüphaneler, bilgisayar salonları, bilimsel-eğitsel çalışmalar için toplantı salonları ve ilgili öğretim üyeleri odalarının bulunması beklenir, yapılan işin ve verilen hizmetin doğasına uygun olarak.
Fakültemizde mescit açılması haberi, seçilen yerin temel bilimler binası olmasından kaynaklanan ironi bir yana, evrensel anlamda üniversitenin kökeninde yer alan tıp tarihinin ve tarihin en eski mesleklerinden biri olan hekimlik tarihinin neresinde durduğumuz sorusunu bir kez daha sormamıza ve Sarton’un sözlerinin aynasında kendimize bakmamıza yol açacak niteliktedir.
Üniversite aydınlanmadır. Üniversite aydınlanmanın ürünüdür. Üniversite dini yönetime karşı verilen mücadelenin sembolüdür.
Hiç kimsenin inançlarına ve bu inançlarını nasıl yerine getirdiğine karışılmaz. Ancak üniversitenin içini camiyle, mescitle doldurmak, artık başka bir projenin somut göstergesi olarak okunmalıdır. Hastane’de mescit varken, Üniversite’nin içine bölgenin en büyük camisi inşa ediliyorken, Morfoloji binasına mescit açılması bilimle herhangi bir bağlantının kalmadığını gösterir.
Bir din toplumu yaratılmak istenmektedir. Bu gidişle bütün bölümlerin içine birer mescit açılmaya çalışılacaktır.
Oysa Fakültemiz dönem 1-2-3 öğrencilerinin çok başka gereksinimleri bulunuyor. Derslik ve laboratuarların kapasiteleri yetersiz. Kütüphane gülünç durumda. Öğrencilerin ders saatleri dışında çalışabilecekleri mekanlar sınırlı. Öğretim üyelerinin kullanabilecekleri deney laboratuarları yok. Üstelik bunlar uzun zamandır resmi başvurularla Dekanlığa iletiliyor da.
Ortada bir oyunun döndüğü açık: Biz istediğimiz yaparız anlayışı Üniversitemize hakim kılınmaya çalışılıyor. Üniversite evrensel aydınlanmacı değerlerle eğitim verir ve bu değerler inanç sistemleri gerekçe gösterilerek yok edilemez. Bir süre sonra birileri karşı cinsten hastalara bakmayacağını, ders saatlerinin namaz saatlerine göre ayarlanmasını isterse ya da böyle yapılmaya kalkılırsa ne olacak ?
Derneğimiz laik, parasız, bilimsel ve demokratik üniversite mücadelesini hiçbir zaman bırakmayacağını açıklarken, mescitle ilgili kararın derhal geri alınmasını talep eder.
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği