Sadece camiinin adını değil, Muratpaşa belediyesinin adını da değiştirerek, tarihimize yeni bir yön verebiliriz. Hani başta demiştik ya “kente önce “Attalia” adı verildi, sonra bu ad defalarca değişti” diye.

Sevgili Antalya halkı,

Türkiye’nin batı Akdeniz kıyılarının en güzel yerinde bulunan Antalya kentinin, Bergama kralı II. Attalos tarafından MÖ 333 yıllarında kurulduğunu biliyorsun. Kale kapısında –Belediyenin anlamsız bir şekilde çalıştırmadığı- havuzun hemen arkasında Attalos’un bir heykeli duruyor. Gerçek Attalos öylemiydi kimse bilmiyor. Fakat bilinen, Attalos’un “dünyanın cennetini” bulmak üzere bir grup askerini Akdeniz kıyılarına gönderdiğidir. Çubuk belinden aşağı sallanınca kayalıkların ve çalılıkların arasından Antalya’yı gören askerler, hemen Bergama’ya dönerek krallarına “dünyanın cennetini” bulduklarını bildirdiler. Kral burada bir kent kurulmasını emretti. Kurulan kente önce “Attalia” adı verildi, sonra bu ad defalarca değişti. Şimdi günümüzde bu kente Antalya diyoruz.

Attalos’un cenneti buluşundan çok önce bu bölgede insanlar yaşıyordu. Başta Karain ve Beldibi mağaraları olmak üzere yapılan araştırmalarda bölgede paleolitik çağdan günümüze sürekli bir uygarlıkların bulunduğunu gösterir. Paleolitik çağ da ne ola ki diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Cevaplayayım, eskiden yontma taş devri denen, günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce başlayıp, 10 bin yıl önce biten bir çağdır. Daha sonra Hititler, Akalılar, Grek, Roma, Doğu Roma, Selçuklu, Hamidoğulları Beyliği, Tekeoğulları Beyliği, Kıbrıslılar, Karamanoğulları, Osmanlılar, İtalyanlar ve nihayet Türkiye bu bölgeye hakim oldu. Bahsettiğim binlerce yıllık bir geçmiştir. Evinizden çıkıp biraz yürüdüğünüzde binlerce yıl önce yaşamış insanların ayak izlerine basıyorsunuz, Beydağlarına baktığınızda binlerce yıl önce yaşamış insanların gördüklerini görüyorsunuz, bahçelerde kokladığınız bitkiler binlerce yıl önce yaşayan insanlarca da koklanmıştı. Ey Antalya’nın güzel insanı, bu senin binlerce yıllık yaşamındır. Binlerce yılımız dostlarım, savaşlarla, işgallerle, acılarla, gözyaşlarıyla geçti. Hani Paleolitik çağ demiştim ya, ondan sonra düzen tutmadık. Hep savaştık.

Çarşı içerisindeki meydanda, Şarampol’ün hemen üstünde önünden her gün geçtiğin, bazen namaza gittiğin, çoğunlukla dostlarının cenazelerini kaldırdığın bir cami var. Muratpaşa camii. Uzun yıllar adı “Kuyucu Murat Paşa Camii” idi. Sonra Muratpaşa olarak değiştirdiler. 1570 yılında yapılmıştır, yani 441 yıllık bir camiidir. Bizim binlerce yıllık hemşerilerimizin bazıları her gün bu camiinin önünden geçerken başlarını eğmektedirler. Çünkü bu camiyi yaptıran ve camiye adını veren “Kuyucu Murat Paşa” tarihte az bulunur bir zalimdi. Alevi katliamı yapmasıyla tanınırdı. Aslı Hırvat olan bu Paşa, diğer tüm paşalar gibi savaştan, işgalden, acıdan, gözyaşından yanaydı. Barıştan, kardeşlikten, özgürlükten, dayanışmadan yana ne varsa yok ederdi. Anadolu’da çıkan Celali İsyanları sırasında binlerce kişiyi öldüren Kuyucu Murat Paşa, öldürdüklerini kuyulara doldurmasından dolayı bu adla anılır. Anadolu’da tımar sisteminin bozulması ve yoksullaşma sonucu köylü göç etmek zorunda kalmış ve vergi ödeyemez duruma düşmüştü. Bu durum isyanlara yol açmıştı. Bu isyanlara Anadolu Alevileri de destek vermişti. Osmanlı giderek Sünni bir devlete dönüşmekteydi. Bunun yanı sıra köylerdeki Aleviler de yoksullaşmış, kıtlıklar, yüksek vergiler yaşamalarını olanaksız hale getirmişti. İşte Osmanlı Paşası, Kuyucu Murat Paşa, Osmanlı adına bu isyanları bastırmıştı. Bastırmışta ne olmuştu? Onbinlerce ölü Anadolu’nun dört bin yanında kuyulara doldurulmuş, kıtlık baş göstermiş, onbinlerce insan yollara düşerek başka diyarlara varmaya çalışmıştı. Tarlalar ekilemez, ekin toplanamaz olmuştu. “Çift bozan Vergisi” yani, tarlasını işlemeyip göç etmek isteyen köylülere vergi konulmuştu.

Kuyucu Murat Paşa’nın Alevileri katletmesi sadece Celali isyanına katılanlarla savaşması olarak anlaşılmamalıdır. Bir “kırım” söz konusudur. Çoluk, çocuk, erkek, kadın demeden, suçlu, suçsuz yakaladıkları herkesin öldürülmesinden bahsediyorum. Canbulatoğlu Ali ile yaptığı savaştan sonra 26 bin kişinin kafasını kestirip, kesik kafalardan otağının önüne bir tepe yaptırdığı Ermeni rahip Kemahlı Grigor tarafından iddia edildi. Gene savaşta ele geçen ve ailesini kaybetmiş bir küçük çocuğu cellâtların öldürmeyi reddetmesi üzerine kendisinin öldürdüğü tarihçi Naima tarafından anlatılır. Anadolu insanının ebediyen lanetle anacağı Kuyucu Murat Paşa yaşamının son yıllarında ihtiyarlığından dolayı “Koca” lakabıyla anılan bir zalimdi. Yalnız asilerle taraftarlarını değil, onlara her nasılsa ekmek ve su vermiş veya onlarla aynı coğrafyada bulunmuş zavallılardan başka, civarlarda yaşayan insanların tümünü kılıçtan geçirtecek derecede kana susamış bir canavardı.

İşe Kuyucu Murat Paşanın Antalya’ya yaptırdığı bu camii den başlayalım.  Alevi canlarımızın bu caninin yaptıkları yüzünden gözlerine düşecek bir buğu bile olmamalı. Sadece camiinin adını değil, Muratpaşa belediyesinin adını da değiştirerek, tarihimize yeni bir yön verebiliriz. Hani başta demiştik ya “kente önce “Attalia” adı verildi, sonra bu ad defalarca değişti” diye. Değişen adlardan birisi de “Adalya” idi. Camii “Adalya Camii”, belediye “Adalya Belediyesi” olsun. Kentimiz bu utançtan kurtulsun.

Ey Antalyalı, bu adamın adını taşıyan camiinin önünden seninle beraber binlerce Alevi de geçmektedir. Ey Antalyalı, bu Alevi canlarımız oradan her geçtiklerinde bu caniyi hatırlamaktadırlar. Ey Antalyalı, Anadolu Alevilerini katleden bu caninin adını camimizden silelim. Camimizin adını değiştirelim. Camimizin bahçesine bu zalimin katlettiği Aleviler adına büyükçe bir anıt dikelim. Ey Antalyalı, binlerce yıllık savaş tarihimizi bundan sonra barış geleceği haline getirelim.

Not: Bazı kaynaklar camiinin Kuyucu Murat Paşa tarafından değil, Karaman beyi Murat Paşa tarafından yaptırıldığını iddia etmektedir. Ancak genel kanı Kuyucu Murat Paşa tarafından yaptırıldığıdır.

Göksel Mahir Yılmaz’ın önceki yazıları

 

Her Şey Dahil! Ölmek Bile…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here