Bedenimiz emeğimiz bizimdir diyen yüzlerce kadın Antalya’da sokağa çıktı.

Kapalıyol Halk Bankası önünde toplanan kadınlar sloganlarla  Attalos’a kadar yürüyerek hükümeti protesto etti. Kadınlar yürüyüş boyunca sık sık “Tayyip elini bedenimden çek”,”Kürtaj değil Uludere cinayettir”,”Kürtaj haktır Uludere katliam”,”AKP elini bedenimden çek”,”Yaşasın kadın dayanışması”,”Erkek devlet şiddetine son” şeklinde sloganlar attılar. Yürüyüşün ardından yapılan basın açıklamasını eyleme katılan örgütler adına KESK üyesi Ayşe Şimşek okudu. Basın açıklamasının ardından kadınlar bir saat süren bir oturma eylemi gerçekleştirdi.

 

Basına ve Kamuoyuna

Biz kadınlar; yüzyıllar boyu erkek egemen sistemin cenderesi altında ezildik, susturulmak istendik.

Bitkilerle tedavi geliştirdiğimizde büyücü, cadı ilan edilip yakılmak istendik.

Köle pazarlarında bedenimiz mal gibi pazarlandı.

Siyasetin, bilimin, edebiyatın kapıları yüzümüze kapatıldı.

Toplumsal rollerimiz ataerkil kapitalist sistemin devamı için; annelik, karılık, bakıcılık, ev işleri olarak çizildi.

Tarlada, fabrikada, atölyede, hizmet sektöründe, evde, emeğimiz sömürüldü, değersizleştirildi.

Bugün 21. yüzyıl Türkiye’sinde AKP hükümetiyle yeniden şekillendirilen sistem tarafından; kadınların bedeni, doğurganlığı, emeği, kadın kimliği üzerinden tahakküm kurulmak istenmektedir.

Üretilen politikalar, çıkarılan düzenlemelerde kadınlar yok sayılmakta, yüzlerce kadın şiddete uğramakta, sokak ortasında aleni şekilde katledilmekte, ucuz emek olarak görülüp, insanlık dışı koşullarda, kölece çalıştırılmaktadır.

Neo-liberal muhafazakar politikaların taşıyıcısı olan Başbakan, kadınları çocuk üretim fabrikası ilan ederek, topluma üç çocuk yetmez, beş çocuk doğurun vaazı vermektedir.

Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı’nda sezaryeni ve kürtajı Uludere katliamıyla benzeştirip, cinayet olarak tanımlayacak kadar akıl dışı fikirlerle karşımıza çıkmaktadır.

Bu yaklaşım; kadın bedenine el koyma, kadını yok sayma yaklaşımıdır.

Bu yaklaşım; sermayeye ucuz çocuk işçi ordusu yaratma yaklaşımıdır.,

İşyerlerinde kreşleri kapatarak kadının istihdama katılmasını engelleme yaklaşımıdır.

Kadını anneliğe indirgeme, eve kapatma yaklaşımıdır.

Bu yaklaşım kadınları katil ilan eden, kadın düşmanı bir yaklaşımdır.

Kürtaj değil, esas kürtajın yasaklanması cinayettir!!!

Dünya sağlık örgütü verilerine göre, güvenli olmayan koşullarda yapılan düşükler nedeniyle her yıl , dünya çapında on binlerce kadın hayatını kaybetmektedir.           Türkiye’de istenmeyen gebeliklerin istemli olarak sonlandırılmasına yasal olanak sağlanması , anne ölüm hızının düşmesine katkı sağlamış ve 100 bin canlı doğumda anne ölümleri 250’den 28’e düşmüştür. Kürtajın Türkiye’de arttığı yönünde hiçbir veri yoktur; tam tersine 1993’de 100 gebelikten 18’i kürtajla sonlandırılırken, bu oran 2008’de  %10’lara gerilemiştir. 1994 ile 2011 yılları arasında 26 ülke kürtaj ile ilgili engelleri kaldırmaya yönelik adımları atmışken, Türkiye’de yasaklanıyor olması kabul edilemez.

Kürtaj; istenmeyen gebeliklerin tıbbi olmayan yollarla sonlandırılmasını engelleyen, dolayısıyla anne ölümlerini azaltmada, büyük etkisi olan tıbbi bir yöntemdir.

Kürtaj hakkında karar verecek, kadının doğurganlığı üzerine söz sahibi olan erkek-devlet değil, kadının kendisidir.

Sezaryen ise; tıp insanlarının anne-bebek sağlığı açısından değerlendirileceği bir doğum yöntemidir. Üç defadan fazla yapıldığında anne sağlığı açısından tehlike yaratan sezaryen oranları , AKP hükümetinin ‘sağlıkta dönüşüm programının’ parçası olan performans uygulamalarıyla , rekor derecede artmıştır. Performans uygulamasında ameliyat puanlarının yüksek tutulması, diğer ameliyatlarla birlikte sezaryen oranları da yükselterek , Türkiye’yi % 46,6 oranıyla en yüksek sezaryenle doğum oranına sahip 5 ülkeden biri haline getirmiştir.

Türkiye’nin taraf olmaktan övündüğü Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne göre “kadınlar çocukların sayısına ve dünyaya getirilme zamanına serbestçe ve makulce karar verme hakkına sahiptir”.

Kürtajın yasaklanması yönünde hükümetin bu girişimi kadınların kendi bedenleri üzerinde tasarruf hakkını yok saymaktadır.

Biz kadınlar, kadınların bedeninin, yaşamının zapturapt altına alınmasına itiraz ediyoruz.

Kadınların bedeninin sadece kadınlara ait olduğunun tartışılamayacağının altını çiziyoruz.

Kadınların sokak ortasında katledilmesini seyreden, kendi dini referans ve yaşam tarzını topluma faşizanca dayatan zihniyetin kürtajı-sezaryeni cinayetleştiren yaklaşımını kınıyor ve buna karşı mücadele edeceğimizi bir kez daha beyan ediyoruz.

KÜRTAJ HAKTIR, YASAKLANAMAZ!

HER KADIN İÇİN ÜCRETSİZ, ULAŞILABİLİR KÜRTAJ HAKKI!

 

BASIN AÇIKLAMASINA KATILAN KURUMLAR:

KESK’Lİ KADINLAR, KADIN DANIŞMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ, ANTALYA BAROSU KADIN HAKLARI KURULU, HALKEVİCİ KADINLAR, PİRSULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ KADINLARI, KENT KONSEYİ KADIN MECLİSİ, ANTALYA ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİ KADINLARI, TÜRKİYE AİLE PLANLAMASI DERNEĞİ KADINLARI, HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ KADIN MECLİSİ, DEVRİMCİ İŞÇİ PARTİLİ KADINLAR, ÖZGÜRLÜK VE DAYANIŞMA PARTİLİ KADINLAR, CUMHURİYET HALK PARTİLİ KADINLAR, TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİLİ KADINLAR

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here