“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü” kapsamında

Antalya 25 Kasım Kadın Platformu tarafından kadına yönelik şiddete dikkat çekmek amacıyla yürüyüş düzenlendi.

Aydın Kanza Parkı’nda bir araya gelen yüzlerce kadın ellerinde dövizlerle kadına şiddete vurgu yaptı. “Yaşasın kadın dayanışması”, “Kadın cinayetlerini durduracağız”, ”Erkek adalet değil gerçek adalet istiyoruz”, ”Ölüm istemiyoruz” sloganları eşliğinde yürüyüşe geçti. Kadınlar ellerinde dövizler ve sloganlarla Güllük Caddesi’nden Cumhuriyet Meydanı’na ulaştılar.
Kadınlar adına basın açıklamasını okuyan İmece Sendikası’ndan Tülay Korkutan, yaşamın her alanında kadına baskı yapıldığını söyledi. Korkutan, kadınlar üzerlerinde oluşturulmaya çalışılan tüm baskı ve ötekileştirme politikalarına karşı alanlarda olduklarını ifade etti.
Yürüyüşün fotoğraflarına ulaşmak için bu linki tıklayınız

Basına ve Kamuoyuna

İktidarının ayrımcılık ve eşitsizlik üreten cinsiyetçi politikaları sonucunda bütün bir toplum şiddet sarmalının içine itilmektedir. Bugün 11 yıllık iktidardan beslenen erkek egemen tahakküm en kirli yüzünü kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz, istismar ve cinayetler olarak göstermektedir. Geçen 25 Kasımdan bu yana, erkek şiddeti hız kesmeden devam etti. “Erkeklerin sevgisi her gün 3 kadın öldürülüyor” sloganları artık geride kaldı. Her gün aramızdan 5 kadın ayrılıyor! Kadınların katilleri en yakınlarındaki erkekler; kocalar, eski kocalar, babalar, ağabeyler, sevgililer… 25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı mücadele ve dayanışma gününde, erkek şiddetine karşı dayanışmak için buradayız. Şiddete karşı çaresiz” değiliz, çare “biz”iz!
Devlet; erkek dilini de elini de bedenimizden çeksin artık!
Devletin kadın bedeni üzerinde yürüttüğü eril politikaları biz kadınları yaşamın her alanında baskı altında tutmaya devam ediyor. Başbakan, kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, dedi. Erkekler kadınlara şiddet uygulamaya, kadınları öldürmeye devam etti. Kadın mıdır kız mıdır bilmiyoruz, dedi. Mahkemeler rıza var deyip tecavüzü görmedi. Kadınları hiç görmedi başbakan, her kürtaj bir Uluderedir dedi, kadınların bedenini yine savaş alanına çevirdi. Hastaneler kadınları fişleyip, kapıdan geri gönderdi. Eşcinsel çift ahlaka terstir dedi, homofobi ve transfobiyi besledi, nefret cinayetlerinin önünü açtı. Bugün ise kızlı erkekli yaşanmasına müsaade etmeyiz, diyor. Erkekler “namus” bekçiliğine soyunuyor, olan yine kadınlara oluyor. Erdoğan’ın her sözü biz kadınların hayatlarını tehdit ediyor. İstediğimiz yaşamları kurmamıza, özgürleşmemize ve güçlenmemize engel oluyor. Nerede, nasıl ve kiminle yaşadığımız Erdoğan başta olmak üzere kimseyi ilgilendirmiyor. Evlilik ve çocuk teşvikleriyle dayatmaya çalıştığı yaşam biçimlerine direniyoruz. Bize ne giyineceğimizi, kiminle sevişeceğimizi, kaç çocuk doğuracağımızı, nasıl yaşayacağımızı söyleyen başbakana ve bu sözlerin savunuculuğunu yaparak bizi denetlemeye çalışan kadın düşmanlarına ve homofobiklere sesleniyoruz: Boşuna heveslenmeyin, biz kadınlar erkek egemenliğine boyun eğmediğimiz gibi sizlerin kadın düşmanlığınızı ifşa etmeye devam edeceğiz. Heteroseksüel aile kurumunuza sıkışıp kalmayacağız.
Gezi direnişi boyunca ülkenin her tarafında kadınlar gözaltına alındıklarında, cezaevine konduklarında polisin tacizine, işkencesine maruz kaldılar. Direniş boyunca kadınlara yönelen bu şiddetin kadınlar tarafından teşhir edilmesiyle birlikte verilen mücadele, gözaltında polis tacizine karşı tepkiyi de daha da güçlendirdi. Ancak tüm bunlara rağmen gözaltında çıplak aramaya maruz bırakılan kadın arkadaşımızın davalarında mahkeme haksız aramayı tespit ettiyse de, yaşananın adını “taciz ve işkence” olarak koyamadı. Kırmızı fular takarak sosyalizm propagandası yapması iddiasıyla tutuklanarak Alanya cezaevine gönderilen Ayşe Deniz Karacagil de gardiyanların tacizine maruz kaldı ve erkek devlet bunu yine görmedi. Bizler buradan gözaltında tacizi tekrar ifşa ediyoruz ve bu durumun takipçisi olacağımızı bir kez daha yineliyoruz
4+4+4 eğitim sistemiyle eve kapatılan kız çocuklarının eğitim hakları elinden alınırken, çocuk gelinlerin sayısı  her gün artıyor. 4+4+4 den sonra 18 yaşından küçük çocuklarını evlendirmek için mahkemeye başvuran  ailelerin sayısı %94 arttı. 2012-2013 eğitim-öğretim yılıyla birlikte uygulanmaya başlanan sistem kapsamında ortaokulun ardından öğrencilere açık öğretim kapsamında da eğitime devam etme imkânı verilmesiyle toplam 136 bin 115 öğrenci okulu bıraktı. Kız ve erkek öğrenci oranlarına dair ayrıntı vermekten kaçınan bakanlık, gerçeklerin üzerini kapatmaya ve kız çocuklarının eve kapatılmak istenmesine yönelik tepkileri bertaraf etmeye çalışmaktadır. Tahmin etmekte çok zorlanılmayacağı üzere, bu rakamların büyük bir kısmını kız öğrenciler oluşturmaktadır.
AKP’nin Hedefi Aileyi, Sermayeyi Ve Erkekleri Güçlendirmek
Erkek şiddetini önlemek için çıkarılan 6284 sayılı yasada bile hedef ‘ailenin korunması’ oldu.Üniversitede evlenen çiftlerin kredisini silecek tasarıyı çıkarırken, öğrencilerin hangi koşullarda yaşadığı ile ilgili her hangi bir çalışmadan bahsetmedi. Sosyal devlet olmanın gereğini yerine getireceğine, kutsal aile yapısını pekiştirdi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı kadına yönelik şiddetle mücadelede işbirliğini güçlendirildi. 2011 yılında iki kurum arasında aile temelli protokoller imzalandı. Boşanacak çiftleri boşanmadan vazgeçirmek için Bakanlığa bağlı Ombudsmanlık Büroları ile Diyanet İşleri Başkanlığı Müftülüklerine bağlı Aile İrşat Büroları iki ayrı koldan çalışmalarını hızlandırdı. Erkek şiddeti, küçük devletçikler olan evlerde, sokaklarda ve iş yerlerinde hayatlarımızı tehdit ederken; devlet kurumlarının taciz ve tecavüz rakamlarının hiç de aşağı kalmadığı ortadadır. Bu sene içerisinde kamu kurumları içerisinde yaşanan 21 olayda 116 kız çocuğu cinsel istismara uğramıştır. İstismarcı devlet görevlilerinin hiçbiri ceza almadığı gibi; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı yetkililere, İstanbul’daki kurumda olduğu gibi, terfi verilmiştir. Bu bir ödüllendirme değil de nedir
Haksız Tahrik İndirimleriyle Katiller Aramızda Dolaşmaya Devam Ediyor
Erkekler, Ekim’de 22 kadın ve iki erkek öldürdü, 16 kadın ve kız çocuğuna tecavüz etti, 20 kadını yaraladı, altı kadın ve kız çocuğunu taciz etti. Cinsel taciz, tecavüz ve istismarın devlet eliyle yürütülmesi ve meşrulaştırılması; bu yıl içinde 148 kadının yaşamlarında büyük yaralar açılmasına neden oldu. Bir değil, iki değil onlarca kadın cinsel tacize ve tecavüze uğrarken, ‘Doğur devlet bakar!’ diyen zihniyet; yeni kurbanlar aramaya devam etmekte; sistemin adaleti hâkimlerin takdir yetkisini arttırmaktadır. Failler bu yolla serbest kalmakta, kadınlar kurban haline getirilmektedir.
Bu bağlamda yeni istihdam paketi tam da bu çifte sömürünün sürdürülmesinin garanti altına alınması için hazırlanmıştır. Önümüzdeki günlerde yasalaşması planlanan bu tasarı ile esnek, kısmi zamanlı ve evden çalışma gibi yeni modeller gündeme getirilmekte; kadınların istihdama ucuz iş gücü olarak katılmaları hedeflenmektedir. Tam da ‘üç çocuk’ ‘üçte yetmez beş çocuk’ dayatmalarına denk düşen biçimde; kadınlardan ev içlerinde cinsiyetçi iş bölümüne boyun eğmeleri beklenmektedir. Böylece hem ev içinde eş, annelik gibi geleneksel roller aksatılmayacak, hem de işgücüne ucuz ve taze kan sağlanacaktır. Eğitim, sağlık gibi tüm kamu hizmetlerini özelleştiren, kreş açmayarak bakım emeğini kadınlara yükleyenler müjde diye sundukları paketle biz kadınlar için yeni hak kayıplarını gündeme getirmek istemektedirler.
Çalıştığı evin penceresinden düşerek yaşamını yitiren ev işçisi Rukiye Şimşek’in ölümünden Çalışma Bakanlığı sorumludur.Rukiye şimşek önlem alınmadığı hayatını kaybetmiştir.Ev işi iş, ev işçisi işçidir.Ev işçileri; devletin vurdumduymazlığı nedeniyle her an ölme tehlikesi, meslek hastalığı, taciz ve tecavüz riskiyle karşı karşıya.Ev işçilerinin güvencesiz, kayıtsız, görünmeyen tehlikelerle yüz yüze çalışma koşullarından, kölelik durumundan Çalışma Bakanlığı sorumludur, devlet sorumludur. Devlet bu konuda gereken sorumluluğu almak zorundadır.Özel İstihdam Büroları kapatılmalı, göçmen ev işçilerinin iş koşulları iyileştirilmeli ve çalışma izni işverene bağlı olmaktan çıkarılmalıdır.
Devletin eril dili medyayı da yönetiyor. 2 aylık bebeğini evde bırakıp ailesinin yanına gittiği için, bebeği ölen kadını cani ilan eden medya;  bebeğin babasından hiç bahsetmedi. Toplumun ikiyüzlülüğü, erkekliği ve kutsal annelik kavramı, bütün suçu kadına yüklerken adamın nerde olduğunu hiç sormadı bile.Denizli’de  bir kadın yine manşetlerden linç edilirken , kadının neden  tek başına kyk  tuvaletinde doğum yapmak zorunda olduğunu  kimse sormadı. Ve babadan yine bahsedilmedi. Sanki bebeği kadınlar tek başına yapıyormuş gibi suçu da yalnızca kadına yüklendi.
Çözüm İçin Gücümüz, Barış İçin Söyleyecek Sözümüz Var
Savaşın yıkıcı etkilerini kadınlar olarak en çok biz yaşadık, en ağır bedelleri bizler ödedik. Devlet kadın kırımına sesini çıkarmadığı gibi rojova devrimi sırasında da savaş çığırtkanlığı yapmaya devam etti. “kürt kadınları sizlere  helaldir” diye fetva veren erkeklerin söylemlerini destekleyen açıklamalarla tecavüzleri yok saydı. Rojavalı kadınları fuhuşa sürükleyen çeteleri kendi eliyle besledi.20 dakikalık nikahlara zorlanan rojavalı kadınları görmedi.Bizler devletin şovenist,ırkçı,tek bayrakçı yapısını iyi biliyoruz.Devlet elyle geçen yıl katledilen Sakine cansız,leyla şaylemez ve fidan doğan özgürlük ve kadın kurtuluş mücadelesinin önderlerindendi.bizler beritanlardan,zilanlardan,rozalardan, claralardan emanet aldığımız ruhla ; erkek,devlet şiddetine,şovenizme,yıkılasıca utanç duvarına,militarizzme,ve üstemizde oluşturulmaya çalışılan tüm baskı ve ötekileştirme politikalarına karşı bugün yine alanlardayız
Dün Mirabel kardeşlerdik; bugün panzerlerin önüne korkusuzca çıkan kırmızılı ve siyahlı kadınlar, Rojavada direnen Kürt kadınlarıyız.ı Biz, utanç duvarlarına karşı bedenini ölüme yatırmaktan çekinmeyen; emek, özgürlük, adalet ve barış mücadelesinde adım adım, ilmek ilmek yaşamı örenleriz.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü eylemliklerimizle; Gezi Direnişinde kadın dayanışması ve mücadelesini yükselten kadınların sesini sesimize kattığımızın bir ifadesi olarak iş yerlerimizde kırmızılar giyiyor;
“Bedenimiz, kimliğimiz, emeğimiz ve hayatlarımız bizimdir!” Diye sesleniyoruz

Antalya 25 Kasım Kadın Platformu

Destekleyen Kurumlar
Halkevci Kadınlar
Halkların Demokratik Kongresi Antalya Kadın Meclisi
İmece Kadın Sendikası
Kadın Danışma Merkezi Ve Dayanışma Derneği
KESK Kadın Meclisi
Özgürlük ve Dayanışma Partisinden Kadınlar
Üniversite Kadın Kolektifi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here