Kırmızı kanatlarında küçük birer siyah benek bulunan Adalya kadar güzel olan Antalya ise “pazarlanmayı” değil, yaşanılır bir kent olmayı bekliyor.

İtalya’nın Antalya’yı İşgali

28 Mart 1919 tarihi Antalya için önemli bir tarihti. Bu tarihte İtalyan birlikleri Antalya’yı ( O zamanki adıyla Adalya’yı) işgal ettiler. Adalya adı Attolos’un Attalia kentinden geliyor derler. Ama Aynı Adalya iki kırmızı kanadında da birer siyah benek bulunan küçücük uğur böceğinin de adıdır. Benim güzel şehrim, bir uğur böceği kadar nazik ve korumasız şehrimin adıdır Adalya.

Daha Balkan Savaşı döneminde (1913)  İtalya’nın Antalya konsolosu Marki Agostini Ferrante, İtalya’nın Antalya üzerine olan ilgisini gösteriyordu. Örneğin, Antalya kalesinden taş sökerek ev temellerinde kullananları tespit eder etmez derhal olay yerine gidiyor ve “bu eserler Romalıların, yâni İtalyanların eserleridir. Bunları hiç kimse tahrip edemez” diyerek müdahale ediyordu. Şu anda dünya uygarlığının önemli bir parçası olan surların korunmuş olmasında Marki A. Ferrante’nin önemli bir payı vardır.

1919 Şubat ayının son günlerinde Antalya cezaevinden bazı mahkûmların firar etmesi üzerine 22 Mart 1919 tarihinde Antalya’ya gelerek iskeleye demirleyen Regena Elena adlı savaş gemisinden ayrılan birkaç asker günümüzde yanık hastane adıyla tanınan İtalyan Hastanesindeki İtalyan hemşireleri ve İtalyan rahibelerin bulunduğu İtalyan Okulunu korumak üzere karaya çıktı. Kaymakamlık bu askerlerin hastane ve okul binalarının dışına çıkmamaları kaydıyla 10 kişilik bu askeri birliğin karaya çıkışına izin vermişti. İtalyan komutanlığının az sayıda askerle karaya çıkma gerekçesi daha sonra İtalyan işgalinin gerekçesi olmuştur.

O zamana kadar İtalyan askeri komutanlığı ve İtalyan askerleri şimdi Kaleiçi yat Limanı dediğimiz bölgeye demirlemiş Regena Elene adlı askeri gemide bulunuyordu. İtalya Deniz Kuvvetleri için Kuzey İtalya’da La Spezia bölgesinde, bugün de İtalyan deniz Kuvvetlerinin merkez üssü olarak kullanılan limanda 1901 yılında kızağa konulan ve 1907 yılında servise alınan, Regena Elene adlı savaş gemisi Antalya’ya gelmeden önce Kuzey Afrika’da Osmanlı-İtalya savaşında da kullanılmıştı.  Karaya çıkan askeri birlik İtalyan Hastanesi ve İtalyan okuluna konuşlandı. Ayrıca, Antalya’nın İtalyan Kontrol Memuruna Hükümet binasında bir oda verildi.

ŞEHRİN İLERİ GELENLERİNİN İMZALADIĞI “ DAVETİYE”,

İşgalden önce de Antalya’da sivil İtalyan vatandaşları vardı. Bunların bir kısmı Arkeolojik araştırmalar yapıyorlardı.  Burada bulunan vatandaşlarına hizmet verileceği gerekçesiyle şehirde bir de telsiz-telgraf merkezi kurmuşlardı. Bunun dışında bölgede bir İtalyan Okulu kurmak için İtalya’dan öğretmenler ve rahibeler getirmişlerdi. İşgalden önce de Antalya’da hatırı sayılır sayıda sivil İtalyan vardı. Şehrin ileri gelenleri Regena Elene’ye davet edilerek gemi gezdirildi. Daha sonra da onlara bir belge imzalatıldı. Bu belge, şehre İtalyan askerlerinin çıkarılmasını talep ettiklerini gösteren bir belgeydi.  Bir söylentiye göre İtalyanlar bu belge karşılığı rüşvet vermişlerdi. Daha sonra Burdur’un işgalinde de aynı yöntemin kullanıldığı düşünülürse bunun gerçek olma payı vardır. (Burdur işgalinde İtalyan ordusu kendileriyle işbirliği yapan kentin ileri gelenlerine otomobil ve para vermişlerdi.)

Bir başka söylentiye göre ise gemiye çıkan şehrin ileri gelenleri imzaladıkları belgenin kentte bulunan İtalyan askerlerinin kendilerine kötü davranmadıklarını gösteren bir belge olduğunu sanarak belgeyi imzalamışlardı. Antalya esnafından ileri gelenler tarafından imzalanan bu belge İtalyanlar tarafından “şehre davet edildik” şeklinde kullanılarak Antalya’nın işgalinin hukuki gerekçesi olarak kullanılmıştır.

İŞGALE HAZIRLIK “PROVOKASYONLAR”

27 Mart 1919’da Antalya’dan Burdur’a giden bir posta arabası soyuldu. Soyguncular yakalanamadı. Aynı gece Kaleiçi’nde Rum nüfusun yaşadığı Yenikapı mahallesinde bir kutu barut patladı. Bu eylemin de sorumluları yakalanamadı. Bu eylemlerin İtalyanlardan para alan kişilerce düzenlendiği iddia edildi. Antalya’daki gelişmelere devam etmeden önce İtalyanların Antalya’nın işgalinde kullandıkları iddialara değinmek istiyoruz. Bomba patlama olayından sonra yapılan incelemeler, patlamanın İtalyanların bir “düzeni” olduğunu gösterdi. Asayişsizlik iddiası da gerçeği yansıtmamaktadır. İzmir’deki İngiliz temsilciliği, bir yüzbaşıyı bu iddiayı incelemek üzere Antalya’ya gönderdi. Bu İngiliz Yüzbaşı Antalya’nın işgaline sebep olarak gösterilen asayişsizlik iddiasını “İtalyanlar tarafından tertip edilen hile” olarak belirtmişti.  Antalya halkı şehirlerinin işgalini İtilâf Devletleri hükümetlerine telgraflar göndererek protesto etmiştir.

İŞGAL

28 Mart 1919 Cuma sabahı şehrin idari amirine başvuran İtalyan komutanlığı, şehirde İtalyan okulunda bulunan rahibelerin korktuğu gerekçesiyle 10 kişilik bir askeri birliği şehre çıkartmak için izin istedi. Askerlerin İtalyan okulundan çıkmamaları şartıyla izin verildi. Bunun üzerine saat 15.00 den itibaren İtalyan askerleri karaya çıkmaya başladı. 300’den fazla İtalyan askeri ile Antalya kısa sürede işgal edildi.

İşgal güçlerinin komutanı Amiral Gino Alessandro, işgal duyuran bir bildiri hazırladı ve Antalya halkına duyurdu. Bildiride özetle, bir posta arabasının soyulduğu, bir bomba patladığı ve bu olaylardan ötürü bir grup İtalyan askerinin güvenliği sağlamak amacıyla şehre gireceği bildiriliyor ve halktan İtalyan askerlerinin talimatlarına uymaları isteniyordu. Hükümet konağının kapısında ki, icra ilanları panosuna Amiral G. Alessandro’nun işgal bildirisinin bir kopyası, yarım bir kâğıda ve oldukça çirkin ve eski bir Türkçe ile asılmıştı.

İTALYA’NIN ANTALYA İŞGALİNDE YAYINLADIĞI BİLDİRİ METNİ

28 Mart 1919 tarihinde İtalyan işgal kuvvetleri komutanı Denizci Albay Giano Alessandro imzasıyla bir bildiri yayınlandı. Bu bildiri işgal gerekçesini açıklıyor ve halktan ve askeri birliklerin talimatlarına uymalarını istiyordu.

“Antalya ahalisinin can ve mallarının emniyeti taht-ı tehlikededir. Bu son günlerde vahim asayişsizlik ile ölü ve mecruh vukua gelmiştir. Hapishaneden firar ile etraftan gelen muzır eşhas tarafından fenalıklar ika edilmektedir. Dünkü gün İzmir ile İstanbul’a giden posta soyuldu. Bugün sabahleyin memleketin merkezinde büyük bir bomba infilâk ettirildi. Antalya ahalisi tarafından vâki olan istida üzerine İtalya devlet-i fehimesi asakir-i bahriyesinin bir kısmı düvel-i müttefıka namına memurin ve zabıta-yı mahalliyenin muavenetiyle âsayiş-i umumiyeyi temin etmek için bugün Antalya’yı işgal ediyorlar. Herhangi bir millete mensup olursa olsun, menafı-i umumiye namına hülus-u niyet sahiplerini emirlerimizin tamamıyla muhafaza olunması için davet ediyoruz ve teda-bir-i şedide-i harbiyeyi ittihaz etmeğe mecbur olmayacağımızı ümid ile tatbik edileceği beyan olunur.”

İŞGALE KARŞI SAVAŞ BAKANLIĞININ TALİMATLARI

Antalya’nın İtalyanlar tarafından işgali ve karaya çıkan askerlerin keyfi davranışlarda bulunmaları üzerine Antalya kaymakam vekili gemi komutanı G. Alessandro’yu ziyaret etti. İtalyan komutan, askerlerin keyfi davranışlarını ancak yukarıdaki bildirinin halka ilân edilmesi halinde önleyeceğini söyledi. Bunun üzerine 57. Tümen komutanlığı Antalya’daki 176. Alay’a, “İtalyanların işgaline rağmen Türk memur ve görevlilerin göreve devam etmelerini ve İtalyanların yapacakları her kanunsuz hareketin protesto edilmesini” emretti. İzmir’deki 17. Kolordu komutanlığı işgali, İzmir’deki İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcileri nezdinde protesto etti ve durumu Harbiye Nezareti’ne yazdı. Harbiye Nezareti, Antalya kaymakamlığına 29 Mart’ta, “Antalya’nın işgali hususunda endişelenecek bir durum olmadığını, Bakanlığın, meselenin çözümlenmesi için girişimde bulunduğunu ve İtalyanlarla iyi ilişkiler kurarak güvenliğin korunması gerektiğini” bildirdi. Bakanlığın 31 Mart tarihli ikinci yazısında, “Antalya’ya asker çıkarılmasının bir işgal olmadığı, güvenliği sağlayan mahalli güçlere yardım amacıyla yapıldığı ve hükümet otoritesini sarsacak hareketten kaçınılması konusunda, İstanbul’daki İtalya yüksek komiserliği tarafından Rodos’taki başkumandanlıklarına direktif verildiği” bildirildi.

İŞGAL GÜNLERİ

İşgalden kısa bir süre sonra İtalyanların Antalya’da kendilerine göre bir düzen kurdukları görülüyor. İşgali 300 civarındaki bir asker sayısıyla gerçekleştiren İtalyanlar bu mevcudu 30 Mart 1919’da 6oo’e çıkardılar. Bu askerler şehrin içine ve çevresine çadırlı ordugâhlar kurarak yerleşmişler, postalar ve nöbetçiler görevlendirmişlerdir. Silâh ve mühimmat ambarlarını kontrol altına almışlar, Antalya’daki silâh ve mühimmatın başka yerlere nakline izin vermemişler, yollara yerleştirdikleri posta noktalarında yolcuların kontrolünü yapmaya başlamışlardır. 1922 yılında Antalya’nın nüfusu 24.000 civarında idi ve bu nüfusun 16.000’i Müslüman 8.000’i ise Hıristiyan, Yahudi ve Ermeni vatandaşlardan oluşmaktaydı.

Antalya’nın işgalinden sonra İtalyanlar çevrede denetimi sağladıkları gibi şehrin 45 km. kuzeyindeki Bademağacı mühimmat deposunu da işgal ettiler. Burada bulunan piyade ve topçu cephanesinin deposu, o sırada Antalya’da bulunan 57. Tümen komutanı Albay M. Şefik Bey’in gayretiyle Burdur’un Çeltikçi köyüne nakledilebildi.  Antalya çevresinde sık sık keşif gezisi yapan İtalyan subay ve memurları yeni işgal bölgeleri hazırlamak için çaba göstermişlerdir. 8 Nisan 1919’da Burdur’a giden G. Alessandro ve Marchese A. Ferrante, Burdur Kaymakamına Fransızca bir kâğıt imzalatmak istemişlerse de Kaymakam kabul etmemişti. Antalya’daki İtalyan temsilci Marchese A. Ferrante, “Alanya’dan Marmaris’e kadar sahilleri tamamen işgal edeceklerini” söylüyordu.

İşgal günlerinde İtalyan işgal güçleri adeta Türkiye’nin bağımsızlık savaşına destek vermişlerdir. Şehirdeki yoksullara yiyecek ve çeşitli eşya vermişler, savaş sonrasının yoksulluğunu yaşayan ve açlıkla boğuşan Antalya için bu yardımlar önemli bir etki yapmıştı. İtalyanlar yeni okullar açtılar, İtalyan hastanesinde salgın hastalıklarla boğuşan Antalya halkına da hizmet sundular. Savaş günlerinde Antalya’da 6, Antalya’nın ilçelerinden ise sadece Elmalı’da 1 adet doktor bulunuyordu. Frengi salgını vardı. Bölgedeki bazı eski okulların yenilenmesi de bu dönemde yapıldı Antalya içinde ve Burdur yolunda bazı yol çalışmaları yapıldı. O dönemde Yunanistan’ın değişik bölgelerinden ve adalardan Türkiye^ye göçen nüfusa da yardım ettiler. Banco Di Roma Antalya’da bir şube açtı. İtalyanlar Türkiye ile savaşmamak için ellerinden geleni yaptılar. Bağımsızlık savaşında Yunanistan’a karşı Türkiye tarafında yer aldılar. Bunun yanında İtalyanlar Antalya’yı işgal ettikten sonra, burada telsiz-telgraf hane, okul, hastane ve İtalyan malı satmak için dört mağaza açmışlardı. İtalyanların açtığı bu okula İslam ve Rum fakir çocukları devama başlamışlardı.Buraya devam eden çocuklara ufak-tefek kırtasiye malzemesi ve sabahları ara sıra çikolata verilmekte idi. İtalyanların açmış olduğu okulda eğitim, hastanede de muayene parasızdı. Ayrıca İtalyan Hastanesi’ne İslamlar ve fakir memurlar müracaat ediyorlardı. Bunun yanında İtalyanların açmış oldukları mağazalarda, rayiç üzerinden mal satılıyordu.

Ancak bütün bunlar İtalyan işgalini haklı göstermedi. Antalya’da işgale karşı direnişler de oldu.

Mehmet Emin Adıson o zamanlar yayınladığı “Antalya” gazetesinde işgale karşı yazılar yazdı. Kaleiçi’nde eski bir evin mahzeninde mum ışığında bağımsızlık yazıları yazan bu gazeteci İtalyan işgal kuvvetleri tarafından tutuklanarak Rodos adasına sürüldü.

YUNANİSTAN’IN ANADOLU İŞGALİ VE İTALYA

15 Mayıs 1919 tarihinde ise Yunanistan Aydın, Manisa, Turgutlu, Ayvalık ve İzmir’i işgal etti.  Yunanistan ve İtalya arasında bir kriz oluştu. İtalya Rodos dışında 12 adalar diye bilinen ve 1912’de işgal ettiği adalar zincirinde işgal güçlerini takviye etti. Türkiye’nin Yunanistan işgaline karşı savaşı sırasında, Yunanistan’ın zayıflaması ile vazgeçmiş görüldüğü bölgelere de gireceğini varsayan İtalya, zaman zaman bölgedeki direnişçi gruplara barınma ve lojistik destek de sağladı.

ANTALYA’DA İTALYAN BİRLİKLERİNİN KOMUTANLARI

İtalya, 16 Mart 1919’dan itibaren geçerli olmak üzere bir bildiri yayınlamıştır. Bildiri özetle şöyledir. ” Oniki Ada bölgesinden, bu adalarla Kuşadası körfezinden… Antalya ve ötesine kadar olan Anadolu kıyılarında kaza hakkına sahip olmak üzere bir “Deniz İstasyon Komandosu” kurulduğu, bu sularda faaliyette bulunan bütün gemilerle işbu yerler ve sahillerde bulunan İtalyan deniz hizmetindeki askerlerin bu komutanlığın emrine verildiği tâyin ve tespit edilmiştir.” Bu bildiri gereği de Antalya bölgesine komutanlar atanmıştır.

Antalya’da İtalyan birliklerinin komutanlığı değişik subaylar tarafından yapılmıştır.

29 Nisan 1919-24 Temmuz 1919 Giuseppe Battistoni.

24 Temmuz 1919-17 Ağustos 1919 Louis Bongiovanni

17 Ağustos 1919-18 Aralık 1919 Victor Elias

18 Aralık 1919-7 Ağustos 1920 Achille Porta

7 Ağustos 1920-29 Nisan 1922 Georgio Fusoni

ANTALYA’DA İTALYAN İŞGAL BİRLİKLERİ

Anadolu Yurtdışı Birlikleri:

1-      34. Piyade Alayı

2-      4. Bersaglieri Taburu (Keskin Nişancı Taburu)

3-      Roma Hafif Atlı Alayı’na ait 2 Süvari Bölüğü

4-      186.  Dağ Topçu Taburu

5-      Destek birimleri

6-      Ağustos 1922 tarihinde bilinmeyen sayıda uçak Antalya’ya getirilmiştir.

 

ROMA’NIN MİRASÇISI İTALYA

Anadolu’da egemen olmak isteyen İtalyanların Antalya’da arkeoloji çalışmalarına 19. yüzyılda başladıkları kabul edilmektedir. Ancak, Anadolu topraklarının İtalyan arkeoloji heyetlerinin geniş çaplı faaliyetlerine sahne olması Birinci Dünya Savaşının hemen öncesindeki yıllara rastlamaktadır. Trablusgarp Savaşından sonra güneybatı Anadolu’ya egemen olmak isteyen İtalya, 1913’te Antalya’da bir konsolosluk açtı. Konsolos olarak atanan Agostini Ferrante, bölgedeki eski eserlere sahip çıkar şekilde davranmaya başladı. İtalya, Antalya ve civarında hak iddia ederken kendisini Roma İmparatorluğu’nun mirasçısı olarak görmüştür. Böyle olunca da, eski eserleri incelemek ve ortaya çıkarmak için girişimlerde bulunmuştur. Ne var ki, bu heyetler yalnızca arkeolojik incelemeler yapmamış; aynı zamanda bölgeyi İtalyan nüfuzuna hazırlayacak çalışmalar da yapmışlardır. İtalyan yayılmacılığının öncüleri olan arkeoloji heyetlerine mensup bilim adamları, ülkelerine dönüşlerinde verdikleri konferans ve yazdıkları kitap/makalelerle İtalyan kamuoyunu Anadolu konusunda bilgilendirirken hükümetlerinin politikalarını oluşmasına da katkıda bulunmuşlardır.

Nitekim İtalya’nın Birinci Dünya Savaşına girerken İngiltere ve Fransa ile imzaladığı 26 Nisan 1915 tarihli Londra  ve 8 Ağustos 1917 tarihli  St. Jean de Maurienne gizli antlaşmalarında, arkeoloji heyetlerinin çalışma sahasını nüfuz bölgesi olarak seçmesi rastlantı değildir.

ANTALYA’DA İTALYAN ARKEOLOGLAR

Araya savaşın girmesi yüzünden İtalya’nın bu niyet ve girişimleri sonuçsuz kalmıştır. Fakat savaşın son ermesiyle birlikte İtalyanlar, Anadolu’da işe bıraktıkları yerden başlamışlardır. Gizli antlaşmalarla kendilerine vaat edilen yerleri işgal eden İtalyanlar, buralarda arkeolojik incelemeler yaptılar; antik dönemden kalan eserleri onardılar. Biagio Pace, Roberto Paribeni gibi arkeologlar, halkı kendi yanlarına çekmek için ülkeleri lehinde propaganda yaptılar. İtalyan arkeologlar, çalışmalarını bazen Osmanlı Hükümeti’nin bilgisi dâhilinde yapmışlar; kimi zaman kendi başlarına hareket etmişlerdir. Ortaya çıkarılan eski eserlerin hükümete bilgi verilmeden koruma altına alınması Osmanlı Devleti’nin tepkisine yol açmıştır. Belgelerden anlaşıldığı kadarıyla, İtalyan araştırmacılar, buldukları bir takım eski eserleri hükümete haber verme ihtiyacı duymadan ülkelerine götürmüşlerdir. Bu durumda olan eserlerin tam bir listesini çıkarmak mümkün değilse de, Osmanlı makamları arasında, İtalyanların çıkardıkları eserleri memleketlerine götürdüklerine dair yazışmalar vardır. Hükümetin tepkisine rağmen İtalyan arkeologların incelemeleri işgal dönemi boyunca devam etmiştir. Türkiye’nin bağımsızlık savaşında kazandığı zafer, Anadolu’daki İtalyan arkeoloji heyetlerinin faaliyetlerine son vermelerine yol açmıştır. Bu dönemdeki kadar yoğun olmasa da, Cumhuriyetin ilk yıllarında da bazı İtalyan arkeologları, Ankara Hükümetinin izniyle Anadolu’da çalışmışlardır.

Anadolu; geçmişte Roma İmparatorluğu egemenliğinde kaldığı için İtalyan arkeologlarının ilgisini çekmiştir. Bu ilgi günümüzde de devam etmektedir. Fakat bu çalışmalar, geçmişte İtalyanların hedeflerinden farklı olarak, dost iki ülkenin bilimsel işbirliği şeklinde yürütülmektedir. Bu çalışmaların sonuçları da kitap, makale ve sergi şeklinde Türk ve İtalyan kamuoylarıyla paylaşılmaktadır.

İTALYAN İŞGALİNİN SONU

Antalya’yı işgal eden İtalyan birlikleri, şehirde yerleşen İtalyan nüfusun büyük bir kısmını da gemilere alarak 5 Temmuz 1921 tarihinde Antalya’dan ayrılmışlardır. İtalyan işgalinin sona ermesiyle özellikle Müslüman olmayan kesimlere Rum, Ermeni ve Yahudi nüfusa baskılar başlamış ve çok miktarda ev ve arazi sahip değiştirmiştir. Bu “mülkiyet değişiklikleri”, Müslüman olmayan nüfusa yapılan saldırılar ayrı bir yazı konusudur.

SONUÇ OLARAK

28 Mart 1919 – 5 Temm

uz 1921 tarihleri arasında Antalya halkı değişik bir deneyim yaşamıştır. Açlığın, salgın hastalıkların ve savaş sonrası olabilecek bütün olumsuz koşulların etkisi altındaki Rum’u, Türk’ü, Ermeni’si, Yahudi’siyle bütün Antalya halkı İtalyan işgalini yaşamıştır. Savaş halkta yoksulluğun, acının katmerleşmesine, gençlerin ölümüne, salgın hastalıklara yol açmıştır. Ama aynı zamanda bir avuç insan zenginleşmiş, servetlerine servet katmıştır. Tıpkı günümüzde olduğu gibi “savaştan nemalanan” insanlar, işbirlikçiler, karaborsacılar ortaya çıkmıştır. İşgal sırasında işgalcilerle işbirliği yapanların, işgalin sona ermesi ile Rum, Ermeni ve Yahudilerin varlıklarına el koyanların ve bugün adına caddeler yapılan kentin ileri gelen ailelerinin o zamanki durumları ayrı bir çalışma konusudur.  Regena Elene gemisinde bir bildiri imzalayarak, İtalya’yı Antalya’ya işgale davet edenlerin isimleri ve bu davet öncesi ve sonrası mal varlıkları kaynaklarda vardır. Mehmet Emin Adıson gibi adı basın tarihine altın harflerle yazılan kahramanlar da araştırılmayı beklemektedirler.  Kırmızı kanatlarında küçük birer siyah benek bulunan Adalya kadar güzel olan Antalya ise “pazarlanmayı” değil, yaşanılır bir kent olmayı bekliyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here