Antalya’da da, her yerde olduğu gibi hayat sessizce gelişti. Bir araba bize çarpıncaya; gürültüden kafamız şişinceye kadar farkına bile varamadık.

 

Çocukluğumun ilkokul kitaplarının birinde unutamadığım bir okuma parçası vardı. Başlığını anımsamıyorum ama bir yerinde güzel ve anlamlı şöyle bir bölüm vardı:

“İşler, sessizlik içinde doğar; sessizlik içinde büyür. Tıpkı ağaçların çiçek açması; meyve vermesi gibi.”

Antalya’da da, her yerde olduğu gibi hayat sessizce gelişti. Bir araba bize çarpıncaya; gürültüden kafamız şişinceye kadar farkına bile varamadık. Farkına vardığımız anda da iş işten geçmişti. Hayatın tsunamisi sele dönmüş; bizi de önüne katmış bir bilinmeze doğru sürüklüyordu.

Bir Pazar günüydü. Evde belgesel programı izliyordum. Şempanzelerin hayatını anlatıyordu. Bir maymunun ırmağın karşısına geçmesi gerekti. Gidip ağaçtan bir dal kırdı. Eline aldı, ırmağa girdi. Dalı suya soktu. Sopanın boyunu aşıyorsa, yani su derinse, yolunu değiştirdi. Daha sığ yeri bulup oradan karşıya geçti.

Bir gereksinim için evden çıktım. Arabama binerek Su İşleri’nin kanalına doğru sağdan ilerliyordum. 40-50 metre önümüzde büyük bir otobüs tam dönemeçte durdu. Yolun solu da boydan boya park edilmiş araçlarla doluydu. Yani üçüncü bir aracın geçmesi çok zordu. Giden de, gelen de kavşağın ilerisini göremiyordu.

Bir maymunun yaptığını düşündüm; bir de bay sürücünün yaptığını. Darwin geldi aklıma. Yahu, biz maymundan mı türemiştik, Adem’den mi? Adem’den türeseydik kavşağa o koca otobüsü koymazdık.

Şimdi siz söyleyin! Bu insansa, maymun hangisi!?

Hasan Göztepe’nin önceki yazıları

Meltem’e üst geçit

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here