Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Antalya Şubesi, Gezi direnişi eylemleri sırasında Antalya’da yaşanan hukuksuzluklar

ve Antalya L tipi Cezaevi’nde yaşananlarla ilgili bir basın toplantısı yaptı.

Antalya Barosu  CMK Toplantı salonunda yapılan toplantıda basın metnini ÇHD Antalya Şube Başkanı Av. Nusret Gürgöz okudu.Av.Gürgöz, Gezi eylemleri sırasında, görevleri şüphelileri yakalayıp yargı önüne çıkarmak olan kolluk kuvvetlerinin, siyasal iktidarın baskı ve intikam aracına dönüştüğünü, Antalya’nın da bu acımasız saldırıdan nasibini fazlasıyla aldığı belirtilip; ”Elimizde net sayı olmamakla birlikte yaklaşık iki yüz kişinin gözaltına alındığını tahmin etmekteyiz. Gösterilerin başladığı ilk günlerde, çoğu çocuk olan gözaltına alınanlar acımasızca dövülmüşlerdir. Bu öğrencilerden birinin gözü çıkmıştır. Antalya Büyükşehir Belediyesi Otoparkı’nda öğrenciler acımasızca dövülmüş, görüntülere derneğimiz tarafından ulaşılmış ve sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur” dedi.

Av.Gürgöz, Gözaltına alınanlara hukuki yardım için Antalya Sanayi Karakolu Gözaltı Merkezi’ne giden avukatların şüphelilerle görüşmesi Savcı Osman Şanal’ın emriyle engellendiği ve avukatların saldırıya uğramış olduğu ve bunu gerçekleştiren görevliler hakkında ”kasten adam yaralama, hürriyeti tahdit ve görevi kötüye kullanma” suçlarından şuç duyurusunda bulunulduğu söyledi

Sorular üzerine avukat görüşünün engellenmesine dair karakol tarafından yazılmış ve dava dosyasından alınan tutanak basına dağıtıldı. Tutanakta, ”Komiser Yardımcısı Hüseyin Kuru, Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’ın talimatı bulunduğunu, görüşme yapılamayacağını ve bilgi verilemeyeceğini beyan etmesine rağmen…” ifadeleri geçiyor. 3 haziran günü gerçekleşen bu olayın sadece o günle sınırlı kalmadığı altı- yedi aydır bu uygulamanın yapılmaya çalışıldığı ve avukatla geç görüştürmenin işkence riskini arttırdığı ÇHD Genel Başkan Yardımcısı Av. Münip Ermiş tarafından ifade edildi. Açıklamada Savcı Osman Şanal hakkında önümüzdeki günlerde HSYK’ye şikayette bulunulacağı belirtildi.

Yine sorular üzerine, Antalya Emniyet Müdürü’nün de otoparkta polis şiddetine maruz kalan çocuklar hakkında sözleri ve çocukların valiliğin kapısını kırdığını iddia ederek yayınladığı videoyla, devam eden bir soruşturmaya müdahale ve işkence suçlusunu kayırma suçu işlediği belirtildi. ”TCK ihlal edilmiştir. Hem Antalya Emniyet Müdürü , hem de Savcı Osmal Şanal görevinden alınmalıdır” denildi.

Açıklamanın ikinci kısmı ÇHD Antalya Şube Sekreteri Av. Hasan Elban tarafından yapıldı. Antalya L Tipi Cezaevi’nde çocuk tutuklu ve hükümlülere yönelik taciz ve tecavüz iddiaları üzerine, pek çok kere cezaevi ziyaretleri yapıldığı ve baskıcı, dayatmacı ve keyfi uygulamalarla bu cezaevindeki sorunların bir kangrene dönüştüğü ifade edildi.

Açıklamada ”Yaş sınırı geçtiği için çocuk koğuşundan alınan adli tutuklu ve hükümlülerin koğuş mümessili denilen koğuş ağalarının insafına terk edildiklerini ve bu koğuş ağalarının bazılarının diğer tutuklu ve hükümlülere şiddet ve sömürü uygulamasına idare tarafından göz yumulduğu” ve “şikayette bulunmak gibi en doğal ve hukuki haklarını talep ederken “yıkım odası” tabir edilen ve içerisinde kamera bulunmadığı için tercih edildiğini düşündüğümüz Baş Gardiyan’ın odasına götürülerek orada bulunan seçme memurlar tarafından kaba dayağa maruz kaldıklarından şikayetçi olmuşlardır” denildi.

Yine Alanya L tipi Cezaevinde yatan ve karnından yaralı olan Adem Amaç’ın tedavisinin tamamlanmasına engel çıkartılması nedeniyle 11 kez ameliyat olmak durumunda kaldığı ve durumunun kritik olduğu belirtildi.

Açıklamanın sonunda, ÇHD olarak yaşanan bazı olaylar hakkında da hakkında kamu davası açtıklarını ama mağdurların da müdahil olması halinde daha caydırıcı sonuçlar alınacağı belirtilerek, şiddete uğramış vatandaşların biran önce şikayetçi olmaları istendi.

DEĞERLİ BASIN EMEKÇİLERİ,

DEĞERLİ KONUKLAR,

Hepinizi Çağdaş Hukukçular Derneği adına sevgiyle selamlıyorum. Hoş geldiniz.

Ülkemiz Gezi Parkı’nın yok edilmesine demokratik tepkilerle karşı çıkan, daha güzel bir ülke ve dünya düşleyen insanlara Başbakan’ın verdiği emirle kolluk kuvvetleri tarafından acımasızca saldırılmıştır. Bu saldırlar sonucunda biri polis dört kişi ölmüş, onlarca insanın gözü çıkmış, binlerce insan yaralanmış, binlerce insan gözaltına alınmıştır.

Bu acımasız saldırı, kolluğun temel işlevi olan şüphelileri yakalayıp yargı önüne çıkarmayı aşmış, siyasal iktidarın ağır baskı ve intikam aracına dönüşmüştür. Bu saldırıdan avukatlar da payına düşeni almış Ankara’da ÇHD’nin eski genel merkez yöneticisi Av. Sarper Gürcan kafasına isabet ettirilen kapsülle ağır yaralanmıştır. Yine bildiğiniz üzere Çağlayan Adliyesi’nde çoğunluğu derneğimiz üyesi olan seksen avukat yerlerde sürüklenerek gözaltına alınmışlardır.

Kentimiz de bu acımasız saldırıdan nasibini fazlasıyla almıştır.Elimizde net sayı olamamakla birlikte yaklaşık iki yüz kişinin gözaltına alındığını tahmin etmekteyiz. Gösterilerin başladığı ilk günlerde, çoğu çocuk olan gözaltına alınanlar acımasızca dövülmüşlerdir. Bu öğrencilerden birinin gözü çıkmıştır. Gözaltına alınanlar hakkında ilk davalar açılmıştır. Antalya Büyükşehir Belediyesi Otoparkı’nda öğrenciler acımasızca dövülmüş, görüntülere derneğimiz tarafından ulaşılmış ve sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur.

Antalya’da da avukatların gözaltındakilere hukuksal yardım sunması engellenmiş, Antalya Sanayi Karakolu Gözaltı Merkezinde gözaltındaki şüphelilerle görüşmek isteyen Av.Evrim Çelik, Av.Özgü Kurşun ile Çağdaş Hukukçular Derneği Antalya Şubesi Başkanı Av.Nusret Gürgöz, Savcı Osman Şanal’ın emri ile müdafisi oldukları şüphelilerle görüştürülmemiş, avukatlar ‘kanunsuz emri uygulamanın kendilerin sorumluktan kurtarmayacağı’ hatırlatınca, polislerin saldırısına uğramışlar ve orada bulunan güvenlik şube amiri tarafından verilen emirle, üzerlerine dış kapı kapatılarak dışarı çıkmaları engellenmiş, bahçeye çıktıklarında bu kez bahçe dışına çıkmaları engellenmiştir. Bunun üzerine saldırıyı gerçekleştiren görevliler hakkında tarafımızdan ‘kasten yaralama, hürriyeti tahdit, görevi kötüye kullanma…’ suçlarından suç duyurusunda bulunulmuştur. Savcı Osman Şanal hakkında önümüzdeki günlerde HSYK’ye şikayette bulunulacaktır.

Yine Savcı Osman Şanal’ın emriyle Av. Evrim Çelik, Av. Nusret Gürgöz, Av. Özgü Kurşun haklarında ‘görevli memura mukavemet’ten soruşturma açılmıştır. Bu soruşturma, işledikleri suçun üstünü örtme telaşıdır.

Değerli Basın Emekçileri,

Sayfa 2 / 3

Bildiğiniz gibi, Antalya L Tipi Cezaevi Mayıs sonu çocuk tutuklu ve hükümlülere yönelik taciz ve tecavüz olaylarıyla gündeme geldi. Bu olay Yüksekova Haber tarafından kamuoyuna duyurulmasının ardından değişik defalar L Tipi Cezaevine ziyaretler gerçekleştirdik ve olayın mağdurları ve tanıkları ile pek çok görüşme gerçekleştirdik.

Yine genel durumu anlamak adına hem siyasi hem de adli pek çok tutuklu ve hükümlü ile görüşmelerimiz oldu. Sonuç olarak, edindiğimiz izlenim cezaevi yönetiminin yanlış ve baskıcı uygulamalarının küçük, akılcı ve basit uygulamalarla kolayca çözüme kavuşturabileceği sorunları baskıcı, dayatmacı ve keyfi uygulamalarla nasıl bir kangrene dönüştürdüğünü gördük.

Örneğin, taciz ve tecavüz iddialarının yaş sınırını geçtiği için çocuk koğuşundan alınan adli tutuklu ve hükümlülerin koğuş mümessili denilen koğuş ağalarının insafına terk edildiklerini ve bu koğuş ağalarının bazılarının diğer tutuklu ve hükümlüler üzerinde şiddet ve sömürü uygulamasına idare tarafından göz yumulduğu pek çok tutuklu ve hükümlü tarafından ifade edildi.

İnfaz Kanunun ve Tüzüğünün bu süreçte idare tarafından keyfi olarak uygulanmadığını, uygulandığında da tutuklu ve hükümlülerin aleyhine hukuk dışı bir şekilde yorumlandığına yönelik iddialar söz konusudur. Örneğin, çocuklara hücre cezası uygulaması kesin olarak yasaklanmış olmasına rağmen revire çıkarılan çocuklara bu uygulamanın hücre cezasına eşdeğer bir tarzda uygulandığı iddiaları söz konusudur.

Öte yandan, görüştüğümüz adli tutuklu ve hükümlülerin istisnasız hepsi cezaevinde görevli infaz koruma memurları ve amirleri tarafından şikayette bulunmak gibi en doğal ve hukuki haklarını talep ederken “yıkım odası” olarak tabir edilen ve içerisinde kamera bulunmadığı için tercih edildiğini düşündüğümüz Baş Gardiyan’ın odasına götürülerek orada bulunan seçme memurlar tarafından kaba dayağa maruz kaldıklarından şikayetçi olmuşlardır.

Yine Antalya L Tipi Cezaevi erkek bölümünde kalan biri hükümlü ikisi tutuklu olarak kalan 3 siyasi mahpus daha önce böylesi bir uygulamaları yokken 17 Haziran 2013 günü sabah yoklamasında askeri tekmil vermedikleri gerekçesiyle kaba dayağa maruz kalmış ve içlerinden birinin gözü morartılmıştır. Ayrıca, başgardiyan tarafından ölümle tehdit edilmişlerdir. Bu eylem sonrası, üç gün boyunca mahpusların ziyaretçileri ile görüşmelerine izin verilmediği gibi suç duyuruları işleme konulmamış, doktora çıkma istemleri de reddedilmiştir.

Benzer bir şekilde, tutuklu ve hükümlüler tarafından yapılan şikâyetlerin sistemli olarak cezaevi yönetimi tarafından göz ardı edildiğine yönelik çok sayıda şikayetle karşılaştık. Yine tutuklu ve hükümlülerin cezaevi yönetimine ilişkin şikayetlerini içeren mektuplarına el konulduğunu, bu mektupların ya hiç yerine ulaştırılmadığını ya da ilgili bölümlerinin sansürlenerek gönderildiğini biliyoruz. Yine tutuklu ve hükümlülerin avukatlarıyla yaptığı mektuplaşmaların sistematik olarak cezaevi yönetimi tarafından okunduğunu da biliyoruz. Cezaevi yönetimi bunu yaparak açıkça tutukluların adil yargılanma ve özel yaşam haklarını gasp etmekte ve suç işlemektedir. Avukat–müvekkil mahremiyeti ancak mahkeme kararıyla somut bir suç şüphesi söz konusuysa ihlal edilebilir. Bunun ötesindeki cezaevi yönetimi tarafından gerçekleştirilecek bu yöndeki bütün fiiller görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır.

Sayfa 3 / 3

Diğer yandan, Antalya L Tipi Cezaevinde cezaevi yönetiminin özellikle çocuk tutuklu ve hükümlüler arasındaki yaygın olduğu söylenen şiddet olaylarına kayıtsız kalındığına yönelik beyanlarla karşılaştık. Oysa bu tarz tutuklu ve hükümlüler arasında bir kimse ya da grubun daha güçsüz pozisyondaki diğer tutuklu ve hükümlüler üzerinde bu tarz kaba şiddet ve/veya tecavüzlere kayıtsız kalmak, en basit deyimle görevi ihmal suçunu oluşturur ve soruşturulmayı gerektirir. Öte yandan bu durum cezaevinde Devletin koruması altında bulunanların güvenlik ve esenliğini sağlamakla görevli memurların bu tarz bilinçli ya da bilinçsiz ihmalleri şiddete maruz kalanlar bakımından temel insan hakları ihlali anlamına gelecektir ve bu yönüyle bu durum kabul edilemez ve herhangi bir gerekçeyle dahi haklı gösterilemez.

Bu ve buna benzer hukuksuzlukların yaygınlığı, beraberinde Antalya L Tipi Cezaevindeki mahpuslar arasındaki intihar ve intihara teşebbüsleri de beraberinde getirdiğini gözlemledik. Sadece bir aylık dönemde cezaevinde bir intihar ve iki intihara teşebbüs vakası tespit ettik.

Ancak, Adalet Bakanlığı’nın Antalya L Tipi Cezaevi personelinin cezaevinde hukuku ve iyi işleyen bir cezaevi düzenini egemen kılmasına dönük adımları atmaması halinde Antalya L Tipi Cezaevinde daha ağır insan hakları ihlalleri ile karşılaşma tehlikesi bulunduğunu görüyor ve gerekli insani tedbirlerin bir an önce alınması konusunda Adalet Bakanlığını göreve çağırıyoruz.

Son olarak, Alanya L Tipi Cezaevinde Diyarbakır Lice kırsalında 2007 yılında gerçekleşen bir çatışma sırasında mide ve barsaklarına mermi isabet etmesi nedeniyle yakalanan müebbet hapis cezasından hükümlü Adem Amaç, 11 defa ameliyat geçirmesine rağmen karın bölgesindeki yaranın gerekli tıbbi tedavisinin tamamlanmaması nedeniyle iyileşmediğini ve yaranın bu yüzden iltihaplandığını ve durumunun hızlı kötüye gittiği bilgisini sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bu hükümlünün tedavisinin vakit geçirilmeksizin ve ara verilmeksizin bir an önce başlanması gerektiğini, aksi halde bu kişinin hayati tehlike yaşamasının kaçınılmaz olacağını ve böyle bir durumda sorumluluğun bütünüyle cezaevi yönetimine ait olacağı konusunda bütün yetkililerin dikkatini çekmek istiyoruz.

Bütün bu yaşanan hukuksuzlukların takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuuz.

Çağdaş Hukukçular Derneği – Antalya Şubesi

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here