
Antalya’nın önemli turizmcilerinden biridir Nizamettin Şen.
Turizmin hem tur operatörü, acente, hem de otel yönünü bilen bir turizmciyi bulmak gerçekten zordur. Nizamettin Şen işin her iki yönünü de bilir ve iyi bir şekilde yorumlar.
Turizm Gazetesinde yayınlanan bir yazısında şöyle yazıyor; “Ben bu ülkede 1960 askeri darbesinden buyana çok şeyler yaşadım. Turizm hakkında TEK ölçü biliyorum; özgürlükler ve demokrasi. Bu yılın Türkiye tanıtım sloganı, HOME OF arkasına DEMOCRACY yani demokrasinin yuvası getiremezseniz, bu ülkede TURİZM yapamazsınız…”
Bu konuda çok yazılar yazıldı, söylenecek her şey söylendi… Nizamettin Şen bir kez daha ve güçlü olarak konuya eğiliyor ve öz olarak şunu söylüyor: Özgürlükler, demokrasi, insan, çocuk, hayvan hakları, çevre duyarlılıkları gibi kavramlar sadece bir ülkede yaşayan insanlar için çok önemli olmanın ötesinde, o ülkenin turizmi açısından da çok önemlidir. Ülkelerin turizm gelirleri ve imajları arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bu ilişki sayesinde aynı denize, aynı kumsala ve aşağı yukarı aynı kültürel eserlere sahip Akdeniz ülkelerinin turizm marka değerleri farklı farklıdır. Bu ilişki sayesinde kişi başına elde edilen turizm geliri farklılaşmaktadır.
Nizamettin Şen çok akıllı ve uygun bir saptamayla demokrasinin olmadığı ülkelerde turizmin olmayacağını da söylüyor. Akdeniz çanağında demokrasi, doğrudan yönetim, ortak yaşam gibi temel ilkelerin doğduğu topraklarda bugün hala bu temel değerler tartışılıyor ve ihlal ediliyorsa neden kişi başına düşen turizm gelirlerinde en sondayız diye şaşırmanın anlamı yok. Daha önce İspanya, İtalya, Fransa ile rekabet ederken, neden şimdi, Fas, Mısır, Tunus gibi ülkelerle rekabet ediyoruz. Turizm gelirlerimiz kümülatif olarak artıyor, fakat net girişler çok düşük ve paket tur satış fiyatları hala Akdeniz ülkeleri ortalamasının çok altında. Gitgide artan fiyatlar uygulamak yerine gitgide eksilen fiyatlarla satış yapıyoruz. Tekel niteliğindeki tur operatörleri tüm ülkenin turizm politikalarını belirliyor ve bunların yaptığı paket tur satışları toplam satışların % 90’ını geçiyor. Turizm deniz, kum güneş satışına endekslenmiş durumda. Antalya havalimanı sadece yaz aylarında çalışan, kışın ise hayalet havalimanı niteliğine bürünen bir yer haline geldi. Dünyanın en iyi korunan Roma Amfi tiyatrosu olan Aspendos’un otoparkına kışın kurtlar iniyor, o kadar boş. Her Şey Dahil sistemi tüm Antalya turizmini alt üst etmiş durumda. Ürün çeşitlendirilmesi yapılamıyor, eko turizmden bi haberiz ve geleceğe doğru dürüst hazırlanamıyoruz. En büyük tur operatörlerinden birisi batıyor, 100 milyon Euro’dan fazla zarara yol açıyor, yeni bir isimle Truva atı kullanarak yeniden piyasaya dönüyor. Kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz farkında değiliz. İşte Nizamettin Şen bütün bunları tek bir muhteşem sloganla bize hatırlatıyor “Home of Democracy” turizm için her şeyden daha önemlidir.
TURSAB ( Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği) Antalya BYK (Bölgesel Yürütme Kurulu ) geçtiğimiz günlerde yapıldı. Uzun süredir atama ile oluşan yönetim bu defa seçimle oluştu. Yeni yönetimin Antalya turizminin pek çok güncel sorununa el atacağını biliyoruz ama bu yönetimin daha önemli bir görevi Antalya turizm politikalarının oluşmasına katkı vermek olmalıdır. Üniversite ve diğer paydaşlarla birlikte, Antalya’nın kendi turizm politikalarının oluşmasını sağlayabiliriz. Bu konuda örnek almamız gereken yer Venedik’tir. Venedik uzun yıllardır kendi oluşturduğu turizm politikalarını uygulamaktadır. Doğrudan kendi tanımını yapmayan, fakat dolaylı tanıtımda çok yol almış bir destinasyondur. Venedik tanıtımının tamamını tur operatörlerine, seyahat acentelerine ve otellere bırakmıştır. Oluşan sivil toplum kuruluşları ise dolaylı tanıtımı yapmaktadırlar. Örneğin geçtiğimiz yıllarda dünyada çok izlenen filmlerden birisi olan “Turist” filminden sonra Venedik’e gelen turist sayısı %20 artmıştır. Ülke propagandası yapan ve Göbels tipi tanıtım adı verilen ülke propagandasını temel alan tanıtım stratejilerinin zamanı geçmiştir. Twitter’ı yasaklayan bir ülke imajını Antalya’da silemeyiz, ama sivil politikaların oluştuğu ve uygulandığı bir destinasyon yaratabiliriz. Antalya’da Venedik gibi kendi turizm politikalarını oluşturabilir ve uygulayabilir. TURSAB BYK bu konuda önemli bir görev üstlenmelidir diye düşünüyorum.
2014 yaz satışlarına gelince, daha önce yaptığım tespitleri tekrar etmek zorundayım: Rusya pazarında bir miktar düşüş yaşanacak. Mısır rekabeti keskinleştiriyor ve Tunus piyasadan daha fazla pay alma derdinde. Ukrayna, Rusya krizi sırasında AB ve ABD Ruslara kendi uyguladığı engellemelerin bizim tarafımızdan da uygulanması isteklerini bildireceklerdir. Türkiye bu konuda köşeye sıkışabilir. Rusya’ya uygulanan boykotlara katılsa Rus pazarında düşüşler yaşar, katılmasa batı pazarında düşüş yaşar. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık açmazına girebiliriz. Twitter ve DNS yasaklamaları, yolsuzluk iddiaları, batı demokrasilerinin anlayamayacağı şekilde tek adam eğilimleri ise batı pazarlarında düşüş olabileceğine işaret etmektedir. Bu yıl daha ucuz fiyatlarla yola devam edebiliriz. Turist sayısında artış rakamları gerçeği yansıtmamaktadır. Suriye’den gelerek kamplarda kalan veya Ankara, İstanbul gibi kentlerde yokluk içinde yaşamaya çalışan göçmenler de turist sayısına eklenmektedir. Bu sayı geçen yıl 1 milyona yakındı, bu yılda artarak devam etmektedir.
Son söz: Diktatörlüklerde turizm olmaz, olursa da verimli olmaz. Milyarlarca dolar harcarsınız ve az bir gelir elde edersiniz, zenginleştiren değil, yoksullaştıran turizm olur. Bu işin ilacı demokrasidir, turizmcilerin bölgesel turizm politikaları oluşturmasıdır.