Antalya’da ya da ülkenin her yerinde, halka anlatılabilen her konuda başarılı olunacağını, yaşayarak gördük.
Sorunu çözmek, eğer çözen bir grupsa hiç de kolay değildir. Oysa sorun ne olursa olsun, halkta duyarlılık yaratılırsa, çözmek o denli kolaylaşır. Çünkü görevli grubun yanında kos koca bir halk desteği vardır. Bunu bilen yöneticiler, dünyanın her yerinde, her zaman, halkı yanlarına almak için çaba harcarlar. Çoğu kez bunu yanlış yollarla yaptıkları için, halkı kendilerinden uzaklaştırırlar. En çok da buna kendileri şaşıp kalır.
Bu yıl Antalya’da toplu taşımada yenilikler yapıldı. Bunun öncesini sonrasını herkes biliyor. Halk, önce büyük yaygaralar kopardı. Belediye başkanı Mustafa Akaydın’ı çok üzdü. O da verdiği karardan dönmedi. Çünkü sonunun iyi olacağından emindi. Oy kaygısına düşerek, çark etseydi, halk yine de onu eleştirirdi. Epeyce zaman yeni sistem eleştirildi. Halkı yönlendiren haritalar anlaşılamadı. Zaten insanlar olumsuzu eleştirmeye koşarak, olumluyu da görmezden gelerek gider.
Ben, ulaşımımı toplu taşımayla yaptığım için, güzellikleri de, çirkinlileri de görüyordum. Zaman zaman da yazıyordum. Dolmuş sürücüleri, yaşlıyı görmezden geldi, engelliyi azarladı, öğrenciye bağırdı vb. Bunların hepsi halk duyarlılığı sağlanarak, anında gerekli yerlere ulaştırıldı. Sürücüler, dolmuşlar cezalandırıldı. Bana göre yeni sistem, hem hızlı, hem de ekonomikti. Ben kendi adıma memnundum. Herkese de anlatıyordum. Yeni her zaman kolayca kabul edilmez. Önce yadırganır, istenmez, kaygılanılır, ama güzel güzeldir, sonunda kabul görür.
İki gün önce akşam, dolmuş bekliyordum, epeyce bekledim, dolmuş geldi, ama aynı anda durağa otobüs de yanaşınca, dolmuş beni görmeden geçti gitti. Şimdi bir süre daha bekleyecektim, işim de aceleydi. Dolmuş sürücüsüne kendi kendime söylendim. Aradan beş dakika geçince dolmuş benim önümde durdu. Hem şaşırdım, hem de az önce geçen sürücüye söylenmeyi sürdürdüm. Baktım sürücü bıyık altından gülüyor. Meğerse otobüs sürücüsü, dolmuş sürücüsünü uyarmış, “Bekleyen vardı, niye durağa girmedin?” diye. Sürücü de yoldan dönüp gelmiş. İşte “Otokontrol” denen durum. Ben bunu, halkın bu konuda duyarlılığının başardığına inanıyorum.
Geçen yıl bu zamanda, yılbaşı kavgalarımız vardı. Günlerce ekranları meşgul etmiş, kısır bir tartışmaya girilmişti. “Yılbaşı eğlencesi uygun mudur?” diye. Herkes yalan yanlış konuşmuştu. Halktan da ülke çapında bir tepki oluşmuştu. Hükümet bu yıl hassas davrandı sanırım, yılbaşı geldiği halde, geçen yılki saçma sapan tartışmalar henüz duyulmadı. O tartışmalar sürerken, ben de bu konuda araştırma yapmıştım. Sonuç olarak da yılbaşı eğlencelerinin, çam ağacının altına armağan koymanın eski bir Türk geleneği olduğunu görmüştüm. Onu da kamuoyuyla paylaşmıştım. Kaldı ki Türklerin olmasın isterse, insanlar her fırsatta eğlenmeli, gülmeli, oynamalıydı. Stres dolu yaşamak sağlığa zararlı değil miydi?
Antalya’da ya da ülkenin her yerinde, halka anlatılabilen her konuda başarılı olunacağını, yaşayarak gördük. Halkı yanına alamayan bir proje ne denli yararlı olursa olsun, başarılı olamıyordu. Bunu biz yıllardır sol çevrede de yaşayarak gördük. Önce halka gitmek, ona anlatmak gerektiğini artık bilmeyen yok. En büyük güç halkın gücü. Bu gücün önemini de değerini de bilmek gerek. Halk duyarlılığı yaratmak için, her fırsatta proje üretmek gerek diye düşünüyorum. Ülkenin her yerinde, sularımızı elimizden almak için yapılan HES projelerinde görüldüğü gibi. Halkın sahip çıktığı yerlerde, sömürücüler geri adım atmak zorunda kaldılar. Bu ülkenin gerçek sahibinin halk olduğu her olayda anlaşılmıştır. Yanılanların gözleri koca koca açılıp şaşırırken, halkın gözünün de açıldığı görülmüştür. Yeni yılınız kutlu olsun.