Şubatın öfkesini yumuşattığı bugünlerde Antalya’dan bir dev geçti. Antalya Sanatçılar Derneği’nin (ANSAN) “12. Antalya Öykü Günleri” nedeniyle, üç gün süreyle öykü konuşuldu. Öykü masaya oturacaksa, ustalarıyla otururdu. Türkiye’nin yarattığı, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Muzaffer İzgü, öykünün ve gülmecenin ustalarıydı. Bu yıl onur konuğumuz Muzaffer izgü idi. Kısa boylu, güneş yüzlü usta, salona girince, kendiliğinden öyle bir alkış yükseldi ki, şimdiye dek hiçbir politikacı, hiçbir önder bu denli gönüllü alkışlanmamıştır. Üstelik salonun çoğunluğu öğrenciydi. Gençliğin bu denli gerçeklerden haberinin olması, güzeli görünce tanıması, beni umutlandırdı. “Güneşin balçıkla sıvanamayacağı” sözüne bir kere daha sarılmama neden oldu. Halkın gelişmesini hiçbir güç engelleyemezmiş. Bunu o gün gençlerin sayesinde gördüm, kıvandım.
Konuşmacılar; Kâmile Yılmaz, Halil Erdem, Hatice Oya Kuzgun’du. Muzaffer İzgü de oturumun sonunda harika bir konuşmayla noktaladı. Gençlere umut, güç, enerji verdi. Kitapların imzalanma sırasında, kuyruk dışarılara kadar taştı. Ülkemizde ne denli sınırlı olsa da “Gülmece” görevini tam anlamıyla yerine getiriyordu. Muzaffer İzgü, eğitimde hep bilginin depolandığını, duygunun görmezden gelindiğini, duygu ile ilgili bir eğitimin verilmediğini, bunun da sakat bir eğitim olduğunu vurguladı. Kendi yaşamından örnekler sundu. Halka borcunun bitmediğini, bitmeyeceğini, halkın vergileri ile okuduğunu, bunu hiç unutmadığını anlattı. Elbette Muzaffer İzgü deyince “Gülmece” aklımıza gelir. O günkü konuşmamdan alıntılarla biraz gülmeceyi anlatmak isterim.
Biz beğendiğimiz filmlerde ağlarız. Ağlayanı severiz. Gülene karşı sert bakarız. Oysa ağlatmak son derece kolay, zor olan güldürmektir. Çocuk kitaplarında, çocuğun dünyasında, acı izler bırakan, şiddet içeren, ona hayatın gerçeklerini acımasızca gösteren kitaplar, çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle gülmece nitelikli çocuk kitapları, özellikle toplumsal gelişimde önemli rol oynar. Gülmece, hayata gülümseyerek bakabilmektir. Hayatın şifresidir. Gülmecenin arkasında, hayatın gerçekleri, toplumsal çarpıklıklar, üzüntüler, sevinçler, iyilikler, kötülükler, doğrular, yanlışlar, bütün zıtlıklar birlikte yer alır. Gülmece yazarı, bütün bunları şifre ile gizler. Bu şifreyi bulma, hayatın gerçekleriyle yüzleşme, yolunda okuyucu güler, eğlenir, aynı zamanda düşünür. Gülmece okuyan çocuklar, gülmenin nimetlerinden de yararlanır. Gülen insan, hayata olumlu pencereden bakar. Şefkatli olur, mutlu olur. Hayatın güzel yönlerini keşfeder. Kendini eleştirebilir. Kendine güler, dolayısıyla hoşgörülü olur.
Zıtlıkların, farklılıkların yarattığı güzelliklerin farkına varır. İnsancıl olur. Bu nedenlerden dolayı, özellikle çocuk edebiyatında, gülmecenin iyileştirici gücünden faydalanmamız toplumsal açıdan önemlidir. Geri kalmış ülkelerde, gülmenin bu yönü anlaşılamamıştır. Avrupa, her olayı, kişiyi mizaha taşırken, bizde hemen dava edilebiliyor. O kadar çok kutsalımız var ki, onlara dokunamıyor, gülmeceyi kullanamıyoruz. Hal böyle olunca da yetenekli genç yazarlar korkarak, üretmekten vazgeçiyor.
Bugün insanlar arasındaki tahammülsüzlüklerin nedeni, savaşlar, didişmeler, çatışmalar, asık suratlar, çekememezlikler, bencillikler eğitimde gülmecenin ihmal edilmesindendir. Gelecekte çocukların birey olmasını istiyorsak, çocuklarımızın gülmeceyi yaşam biçimi haline getirmesini sağlamalıyız. Bu, ders kitaplarına da gülmeceyi yerleştirmekle olur. Çocuk eğitiminde gülmece önemli olmalıdır. Muzaffer İzgü, gülmece ile alayı karıştıran bir ülkede yüreklilikle gülmece yazmıştır. Zaman zaman da bedelini ödemek zorunda kalmıştır. Halkını düşünmek, insanı sevmek bizim ülkemizde en ağır suçtur hâlâ.
Toplumda yaygın olan espri de gülmecedir. Bunu yapabilmek için de zeka, kültür ve birikim gerekir. Anlayış ve idraki zarafete bağlı ders çıkarma anlamında olan espriyi herkes kavrayamaz. Onun için “Kültürün, neye güldüğünle ölçülür” derler. Çünkü anlam, ince bir gizlilik içindedir. Son olarak şöyle denebilir. Herkesin aynı havadan çaldığı ülke orkestrasında mizah, arada bir ayağa kalkan ve aykırı ses çıkaran solist gibidir.