
Okul Yöneticiliklerine görevlendirmek üzere yapılan mülakat sınavlarına ilişkin Eğitim Sen Şube Başkanı Kadir Öztürk bir basın toplantısı düzenledi.
Gerici Kadrolaşma Eğitimi Kaosa sürüklüyor
10 Haziran 2014 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren “Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmesine İlişkin Yönetmelik” sonrasında Türkiye çapında bütün eğitim kurumlarında 4 yılı dolduran eğitim yöneticilerinin görevleri sona erdirilmişti.
Milli Eğitim Bakanlığı bu aşamadan sonra yeni müdürlerin atanmasına ilişkin mülakat sınavlarını geçtiğimiz günlerde yaptı. Açıklanan sonuçlara baktığımızda sendikamızın bugüne kadar eğitim yöneticilerinin performans değerlendirmesine tabi tutulması ve atanma biçimleri ile ilgili olarak yapmış olduğu bütün tespit ve eleştirilerin ne kadar haklı olduğu bir kez daha görülmüştür.
MEB, tüm ülke çapında başlattığı siyasal kadrolaşma operasyonu ile başta Eğitim Sen üyesi okul müdürleri olmak üzere, bugüne kadar karşısında engel olarak gördüğü bütün eğitim yöneticilerini tek tek tespit ederek ayıklamıştır. Mülakat ile yeni atamalarda ise tamamen kendi kadrolarını belirlemiştir. MEB, eğitim yöneticilerini tamamen siyasi iktidar çizgisinde olan kişilerden oluşturarak, muhafazakar, piyasacı ve dayatmacı politikalarını yukarıdan aşağıya “emir-komuta” zinciri içinde hayata geçirecek kadrolar oluşturma peşindedir. Bakanlığın bu kadar kapsamlı bir tasfiyeye yönelmesi, aynı zamanda kendi başarısızlığının da itirafı niteliğindedir.
Eğitim yöneticileri mülakat sonuçlarına baktığımızda, eğitimde tarihin en büyük tasfiye operasyonu ve siyasal kadrolaşma girişimi ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır. Türkiye çapında yandaş sendika üyesi olanların başarılı sayıldığı bir mülakat sürecini hep birlikte yaşadık.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin tamamına yakını müdür olarak atanabilecek puanla ödüllendirilmişlerdir. Antalya genelinde yeterli puan verilen yaklaşık 525 eğitim emekçisinden sadece 5 tanesi Eğitim Sen üyesidir. Yeterlilik verilen öğretmenlerin %95’i Eğitim Bir Sen’e üyedir.
Eğitim yönetimi ve denetimi mezunu, bu alanda yüksek lisans ve doktora yapan eğitim emekçilerinin dahi yapılan “değerlendirmede” siyasi referansları olmadığı için “yetersiz” görülmüş olması dikkat çekicidir. Milli Eğitimde yapılan değerlendirme ve mülakat sınavlarının nasıl bir tiyatro olduğunu göstermek açısından aşağıdaki örnek dikkat çekicidir.
Eski Antalya İl Milli Eğitim Müdürü Adnan Menderes Bulut Güzel sanatlar Lisesinin Müdürüdür. Müdür performans değerlendirmelerinde kendisine 75 puanın altında puan verilerek yetersiz sayılmış ve müdürlüğü düşürülmüştü. Aradan bir ay geçtikten sonra yapılan mülakat sınavında ise kendisine 80 puandan fazla puan verilerek yeniden müdür yapılma yetkisini almış oldu. Aynı iktidar tarafından önce bütün Antalya’nın eğitimini emanet edip İl Milli Eğitim Müdürü yapıyorsunuz. Sonra İl Milli Eğitim Müdürlüğünden alıp okul müdürü kadrosuna geri veriyorsunuz. Sonra müdürlük yeterliliğine sahip değildir diyerek müdürlükten düşürüyorsunuz. Şimdi ise müdürlük yeterliliğine sahiptir deyip atanabilecek yeterli puan veriyorsunuz. Bu durum iktidarın eğitime nasıl baktığını gösteren sadece bir örnektir.
Antalya’da müdürlüğü boşaltılmış olan okullara kimlerin müdür olarak atanacağı mülakatlardan önce belirlenmişti. Kimin hangi okula müdür olarak verileceği şimdiden bellidir. Bu nedenle mülakat sadece formaliteden ibaret olmuştur.
Başından sonuna siyasal kadrolaşma operasyonu olarak gerçekleştirilen eğitim yöneticilerinin değerlendirilmesi ve görevlendirilmesi uygulamaları, hukuktan, adaletten ve objektiflikten yoksundur. MEB, son kadrolaşma operasyonu ile “adrese teslim” görevlendirmeler yaparak bir kez daha siyasi iktidarın en stratejik kurumu olduğunu göstermiştir.
Bu yaklaşım ile Antalya’da eğitimde başarı sağlanması olanaksızdır. Sadece siyasi kadrolaşma düşünülerek yapılan atamalar Antalya eğitimini daha da geriye götürecektir. Eğitim emekçilerinin aklı ile alay eden bir anlayışın çocuklarımızın, gençlerimizin sağlıklı eğitilmelerini sağlaması mümkün değildir.
Siyasi iktidarın en temel hukuk kurallarını çiğneyerek, gözü kara bir şekilde uyguladığı yönetici atama girişimlerinin birer birer yargıdan dönmesi, eleştirilerimizin ne kadar yerinde olduğunu göstermektedir. Örneğin Bursa İdare mahkemesi, verdiği bir kararla “şube müdürlüklerinde görevlendirilen 22 personelin tamamının aynı sendikanın üyesi olmaları dışında bir kriter gözetilmediği” iddiası ile yapılan şube müdürlüğü atamalarının tamamını iptal etmiştir. Bu durum Türkiye genelinde yapılan müdür atamalarında da benzer bir şekilde gerçekleşmiştir. Kayseri’de ikinci idare mahkemesinin müdür değerlendirmesi için yapılan puanlama ile ilgili verdiği iptal kararı bu konuda yaşanan hukuksuzluğu açık bir şekilde göstermektedir.
Eğitim Sen, kurulduğu günden bugüne eğitim yöneticilerinin Bakanlık tarafından, hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, siyasi tercihlere göre belirlenmesi ve atanmasına karşı çıkmış, eğitim yöneticilerinin bütün eğitim bileşenlerin katılımıyla yapılacak seçimler ile kendi yöneticilerini kendilerinin seçmesini savunmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim yöneticilerinin siyasi iradenin belirlediği idari makamlar tarafından belirlenmesi konusunda neden bu kadar ısrarcı olduğu, açıklanan değerlendirme ve mülakat sonuçları ile bir kez daha görülmüştür.
Eğitim Sen olarak, somut hiçbir bilgi ve belgeye dayanmadan, tamamen soyut ve politik değerlendirmelerle siyasi kadrolaşma gerçekleştirilmesine asla seyirci kalmayacağımız, bu konuda her türlü hukuksal ve örgütsel mücadeleyi yürüteceğimiz bilinmelidir.
Kadir ÖZTÜRK
Şube Başkanı