Antalya’da senin mahallenin bunlara benzer faşist katillerce sarılıp henüz doyamadığının bebeğinin sırf sen alevisin diye öldürülebileceğini sakın aklından çıkarma.

12 Eylül yılgını, yılgınlığın teorisini yapan genç dostuma, kendine güvenli limanlar arayan genç dostuma, faşizme teslim olarak kendini koruyacağına inanan genç dostuma…

Yalan… Vallahi, billahi büyük yalan… Hiçbir teslimiyet seni korumayacak, hiçbir teslimiyet sabaha karşı veya gece veya günün herhangi bir saatinde kapının çalınıp senin veya çocuğunun ya da eşinin, ananın, babanın kim olduğu bilinmeyen insanımsı yaratıklarca alınmasını, günlerce insanlık dışı işkenceler edilmesini, öldürülmesini, sakat bırakılmasını engellemeyecek. Banka kredisiyle aldığın hiçbir dört duvar seni saklayamayacak. Bilmem kaç ay taksitle aldığın hiçbir araba seni kaçıramayacak. Önünde tek bir yol var genç dostum. O da faşizmle savaşmak. Ya savaşacaksın ya da ….

Dostum!  Garip dostum! Çok eskilerden bir deyiştir, çoktan unutmuşsundur,  ama hatırlamaya gayret et. Şöyle derlerdi “Faşizm kendisinden başka her şeye düşmandır “  12 Temmuz 1980 Fatsa’da yapılan “Nokta” operasyonunu hatırla. İnsanlığın kendi kendini yönetebileceğinin, mutlu bir dünya olabileceğinin, insanların barış içinde, eşitlik içinde, özgürlük içinde yaşayabileceğinin kanıtı olan Fatsa’da halkın örgütlenip, kendi kendini yönetmesinden dolayı deliye dönen ve kuduz köpekler gibi Fatsa halkına saldıranları hatırla.

Genç dostum! Demirel niçin “bırakılırsa yüz Fatsa çıkar” diyordu? Fatsa o dönemde Türkiye’nin hemen hiç olay yaşanmayan, en sakin yörelerinden biriyken, neden rahatsız ediyordu birilerini? Demirel Fatsa’dan niçin korkuyordu? Çünkü “faşizm” derlerdi dostum, “kendinden başka her şeye düşmandır”. Bak şair ne demişti taa eskiden:

Bursa da havlucu Recebe,
Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman,
Fakir-köylü Hatçe kadına,
Irgat Süleyman’a düşman,
Sana düşman, bana düşman,
Düşünen insana düşman,
Vatan ki bu insanların evidir,
Sevgilim, onlar vatana düşman…

 

O zamanlarda senin gibi “faşizm gelmesin diye düşünerek devletin saldırılarına sessiz kalanlar vardı. Ama onlarda 2 ay sonra 12 Eylül 1980’de şu acı gerçekle karşılaştılar. Faşizm devletin bazen tercih ettiği bir şey değil, sürekli bir yönetim biçimiydi. Bu da bizim ülkemizle şu senin “kalkınmış ülkeler “ dediğin Avrupa ülkeleri ile olan farkımızdı. Et Balık Kurumundaki, emniyetteki, Gayrettepe’deki işkencelerde bunu anladıklarında onlar için de çok geçti. Ne kredili evleri, ne taksitli arabaları, ne maaşları ne de başka bir şey onları kurtaramamıştı. İki seçenek vardı: Ya işkenceci olacaksın, ya da işkence göreceksin.

Dostum! Garip Dostum! 2 Temmuz 1993’de Sivas’ı hatırla. 1905-1915 arasında yüzbinlerce Ermeni Sivaslının göç ettirildiği, katledildiği Sivas’ı hatırla. 15.000 faşistin sardığı Madımak otelinde yakılan 37 insanı hatırla. Cafer Erçakmak adlı faşist iti hatırla. 18 yıl devletin –senin sahip çıkıp, savunduğun devletin- bir türlü yakalamadığı iti hatırla. Ölüp ölmediği belli olmadığı için DNA testi istenen ve senin bu çok sahiplendiğin devletinin savcılarının, hâkimlerinin DNA testi için gerekli örneği karısından aldığından dolayı bu günlerde gündemde olan faşist iti hatırla. Devletin bütün güçleriyle korumaya aldığı bu katilleri hala hatırlıyor musun gerçekten çok merak ediyorum. Antalya’da senin mahallenin bunlara benzer faşist katillerce sarılıp henüz doyamadığının bebeğinin sırf sen alevisin diye öldürülebileceğini sakın aklından çıkarma. O çok sahiplendiğin devlet aynı senin gibi devletin onları koruduğunu sanan 37 kişi yanarken sadece ateşe benzin döktü, o çok sahiplendiğin devleti hatırla.  37 kişiyi yakanların Avukatlarının şimdi ne yaptıklarını hatırla da ne dediğimi anla…

“ Av. Şevket Kazan – Eski RP Milletvekili ve eski Adalet Bakanı;
Av. Celal Mümtaz Akıncı – Afyon Barosu Başkanı ve AKP oylarıyla Anayasa Mahkemesi üyesi;
Av. Hayati Yazıcı AKP’nin Devlet Bakanı (yeni hükümette Gümrük ve Ticaret Bakanı oldu);
Av. Haydar Kemal Kurt – AKP Isparta Milletvekili;
Av. Zeyid Aslan – AKP Tokat Milletvekili, Başbakan Erdoğan’ın eski avukatı;
Av. Hüsnü Tuna – AKP Konya Milletvekili;
Av. Burhanettin Çoban – Afyonkarahisar AKP’li Belediye Başkanı;
Av. Faik Işık – Başbakan Erdoğan’ın ve Süleyman Mercümek’in avukatı;
Av. İbrahim Hakkı Aşkar – 22. Dönem AKP Afyon Milletvekili;
Av. M. Ali Bulut – AKP Maraş Milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi;
Av. Bülent Tüfekçi – AKP Malatya İl Başkanı;
Av. Halil Ürün – RP kayıp trilyon davası sanığı, AKP Afyon Belediye Başkan adayı;
Av. Mevlüt Uysal – AKP İstanbul Başakşehir Belediye Başkanı;
Av. Nevzat Er – Eski AKP Eminönü Belediye Başkanı;
Av. Suat Altınsoy – AKP Konya İl Başkanı Yardımcısı;
Av. Tayfun Karali – İstanbul Büyükşehir Belediyesi Darülaceze Müdürü;
Av. Ferruh Aslan – İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın Müdürü;
Av. Ali Aşlık – Eski AKP İzmir İl Başkanı;
Av. Hasan Hüseyin Pulan – AKP İstanbul İl Disiplin Kurulu Üyesi;
Av. Hurşit Bıyık – AKP Trabzon İl Başkan Yardımcısı;
Av. Reşat Yazak – Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Üyesi…”

Dostum! Garip Dostum! 23-24 Aralık 1978’i hatırla. Maraş’ta katledilen Hacı Çolak’ı, Mustafa Yüzbaşıoğlu’nu hatırla. Okullarından evlerine giden iki öğretmendiler. Faşist katillerce öldürüldüler.  Cenazelerini 5000 kişi kaldırdı. Şehri saran askeri birlikler, müftü, ÜGD, MHP vs faşist güruh cenazede “camiler yakılıyor” propagandası ile Ankara’dan, Antep’ten, Erzurum’dan getirilen faşist katillerin halka saldırısını organize ettiler. Beş gün saldırdılar. Katliam oldu. Alevilerin oturduğu mahallelerde 114 kişi öldü, Büyük çoğunluğu kadınlar ve çocuklardı. ABD “uzmanları” da oradaydı. Ordu da. Polis te. Sivil faşistler de, resmi faşistler de.  Muhsin Yazıcıoğlu, Ökkeş Şendiller (Kenger), Emniyet müdürü Abdulkadir Aksu, Binbaşı Kemal Gündüz, Yüzbaşı Aziz Kamil Bilgutay, MHP ve ÜGD yöneticileri Mustafa Kanlıdere, Şaban Denizdolduran,  Mustafa Tecirli, Hüseyin Yıldız, Ünal Ağaoğlu, Haluk Kırcı, Mustafa Özmen, Mustafa Dülger, Remzi Çayır, Mustafa Demir, Bünyamin Adanalı, Ahmet Ercüment Gedikli, Mustafa Korkmaz, İsmail Ufuk, Mehmet Gürses, Hayri Kuşçu, , Mehmet Kızıldağ, Çelik İş sendika YK üyesi Tuncay Terekli ….Önce MHP sonra ANAP, şimdi AKP yarın başka bir şey ama hep aynı davanın insanlarıydılar.

Dostum!, Garip Dostum! Çorum’u hatırla. 1-2-3-4 Temmuz 1980 tarihlerinde 57 kişinin öldüğü o faşist katliamı hatırla. ABD’li uzmanların ve elçilik yetkililerinin aylarca dolaştıkları Çorum’da ağzı kanlı faşist itlerin halkı kat etmelerini hatırla. Sokaklarda pantolonsuz ve donsuz koşarak sünnetli olduğunu faşistlere göstereceğini ve öldürülmekten kurtulacağını zannederken, palayla cinsel organları kesilen çocukları hatırla. Emniyet müdürlüğüne olayların hemen öncesi atanan Nail Bozkurt’u, Milli Eğitim Müdürü Fehmi Katar’ı, Vali Rafet Üçelli’yi hatırla. Polisler Ekrem Bağana, Kemal Maraşlı ve Yalçın Malkoç’u hatırla ki bazıları daha sonra 1981 de DAL grubunda profesyonel işkencecilik yapmıştır. Faşistler Eyüp Gül’ü Seydi Esenyel’i hatırla.

O kadar çok örnek var ki dostum, hangisini hatırlatayım sana. Hadi Kızıldere’yi hatırla. Operasyonla öldürülen 10 devrimciyi hatırla dostum. İşte o operasyonda görev alan faşist itler ABD’ye bağlılıklarını öyle ispatladılar ki ileride hepsi “önemli” mevkilere geldi. Örnek mi istiyorsun? Nihat Erim, ABD’den “Gümüş Yıldız” nişanı sahibi Faik Türün, Generaller, Nurettin Ersin, Vehbi Parlar. Özel Harp Dairesi’nden yani kontr gerilladan Mustafa İlerisoy, İstihbarattan Mehmet Eymür, Albay Yaşar Savaş, Nejdet Akın,  Albay Süleyman Yenilmez. Bunlar daha sonra da duyduğun isimlerdir. O kadar da sağır olamazsın. Mustafa İlerisoy’un daha sonra Ankara’da komando kamplarında ülkücülere eğitim verdiğini bilirsin en azından. Ya da Dr. Necdet Güçlü’nün öldürüldüğü silahlardan birinin kendi silahı olduğunu, diğer silahın sahibinin ise daha sonra MHP milletvekili olduğunu hatırlarsın herhalde.

Hani sen diyorsun ya “benim devletim” diye, işte o senin devletini hep onlar yönettiler. Bazen MHP oldular, bazen komutan, bazen polis oldular, bazen Hizbullah, bazen istihbarat oldular, bazen özel tim, bazen Fethullahçı oldular bazen Nakşibendî. Katildiler, işkenceciydiler, halkı soyandılar, çıkarları için her şeyi yapandılar. Mahkemelerde halkı yargıladılar, gençleri hapislerde çürüttüler, toplumu korkularla esir aldılar. Mustafa Suphi’yi Karadeniz’de, Sabahattin Ali’yi Kırklareli’nde, Mahir Çayan’ı Kızıldere’de, Uğur Mumcu’yu Ankara’da, Hrant Dink’i İstanbul’da katlettiler. Onlarca, yüzlerce, binlerce değil, yüz binlercemizi öldürdüler, milyonlarcamızı hapishanelerde çürüttüler. Fakat hep sermayeden yana, ABD’den yana, Kapitalizmden yana savaştılar. Kimi zaman general oldular, kimi zaman komiser, kimi zaman Maraş’ta faşist katil. Kimi zaman kahve taradılar, kimi zaman kamu kurumlarında genel müdür. Milletvekili oldular, işadamı oldular, Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı oldular. Avukat, Hâkim, Savcı oldular. Doktor, Baştabip oldular. Öğretmen oldular. Televizyoncu, gazeteci, radyocu oldular. Banka sahibi, inşaatçı, oto yolcu oldular. Otel zincirleri kurdular, Pastane zincirleri kurdular, bankalar kurdular. Fakat dostum onlar davalarından hiç vazgeçmediler. Sermayeyi ABD’yi, kapitalizmi savunma davalarından hiç vazgeçmediler.

Dönen sensin. Ne onlardan yana oldun ne halktan yana. Her anda “cahil halka” küfürler savurdun, çok zayıf olduğumuzu söyledin çekildin gittin. Gazetemizi beğenmedin, satın almadın. Televizyonumuzu beğenmedin, izlemedin. Söylediklerimizi beğenmedin, dinlemedin.  Derneklerimizi beğenmedin, sendikalarımızı beğenmedin, kooperatiflerimizi beğenmedin, partilerimizi beğenmedin.  Bizi beğenmezsen onların seni görmeyeceğini düşündün. O zaman dört duvar seni korurdu, dört teker seni kaçırırdı. Yanıldın dostum. Hani Çorumda pantolonsuz ve donsuz kaçmaya çalışan çocuklardan bahsetmiştim ya, cinsel organlarını keserek öldürdüler dostum. Alevi olmaları değildi öldürmelerinin sebebi- ki zaten Alevi değildiler- onlardan biri olmamalarıydı.  Başta söylemiştim, ya onlardansın ya da değil.

Dostum! Garip dostum! Tekrar söylüyorum. İyi işit: Hiçbir teslimiyet seni korumayacak, hiçbir teslimiyet sabaha karşı veya gece veya günün herhangi bir saatinde kapının çalınıp senin veya çocuğunun ya da eşinin kim olduğu bilinmeyen insanımsı yaratıklarca alınmasını, günlerce insanlık dışı işkenceler edilmesini, öldürülmesini, sakat bırakılmasını engellemeyecek. Banka kredisiyle aldığın hiçbir dört duvar seni saklayamayacak. Bilmem kaç ay taksitle aldığın hiçbir araba seni kaçıramayacak. Önünde tek bir yol var genç dostum. O da faşizmle savaşmak. Ya savaşacaksın ya da ….

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here