1- ÜNİVERSİTELER VE EĞİTİM FAKÜLTELERİ
Binlerce sorunun grift bir şekilde iç içe geçtiği, birbirini etkilediği, birbirinden etkilendiği bir alandan bahsediyoruz. Eğitim tüm karmaşıklığı ve içinden çıkılmaz yapısıyla karşımızda duruyor. “Karşımızda duruyor” derken sadece eğitimcileri ve öğrencileri ilgilendiren bir olgu olarak karşımızda durmuyor. Tam aksine daha çok tüm halkı, tüm toplumu ilgilendiren bir alan olarak karşımızda duruyor.

Eğitim kendi sınıfsal bağlamı çerçevesinde ele alınması gereken bir olgudur. Kapitalist sistemde eğitimin temel amacı, kapitalizmin istediği insan tipini yetiştirmektir. Diğer tüm alanlarda da bu böyledir. Örneğin kapitalizm için sağlık sistemi öncelikle kar elde edeceği , sonra da işçilerin, emekçilerin artı değer üretmelerini kesintiye uğratmayacak kadar sağlık hizmeti alacağı bir alandır. Kapitalizm için eğitim ise hem kar elde edeceği bir alan, hem de istediği insan tipini yetiştirebileceği bir alandır. Hesapları bozan ise öğretmenin sınıfa girip kapıyı kapattığında, öğrencilerine hem rol model olarak kapitalizmin istediği insan tipinin öğrenciler tarafından sorgulanmasına yol açması, hem de öğrencileriyle olan ilişkilerinde alternatif bir dünyayı tanıtmasının kapitalist sistemin tüm hesaplarını bozmasıdır. Bunun içinde öncelikle Öğretmen yetiştirme sistemini ele almış ve bozmuştur. Köy Enstitülerini kapatmış, öğretmen liselerini yozlaştırmış, eğitim fakültelerini gerici faşizan işgale tabii tutmuştur.

Böyle karmaşık bir yapıda 5 sorun belirlemek çok kolaydır. Zor olan ise binlerce sorunun içinden 5 temel sorunu seçmektir. 5 temel sorunu çözersek eğitimin sorunları çözülecektir anlayışı doğru bir anlayış olmanın çok ötesindedir. 5 Temel Sorun diye bir şeyden bahsedemeyiz. On binlerce temel sorunun tamamı temel sorundur ve tek tek ele alınıp çözülmesi, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir toplumun ideallerine göre şekillendirilmesi gerekmektedir. Biz de on binlerce sorundan 5 tanesini seçtik. Bu 5 sorunu sırasıyla ele alacağız. Türkiye’de her şey de olduğu gibi eğitimde de faşistleştirme, sayasal İslamlaştırma yukarıdan aşağıya devlet eliyle yapılmaktadır. Bunun en hızlı yolu da eğitimde öğretmen yetiştirme sistemini tahrip etmekten geçmektedir. Aslında yapılan budur. Siyasal iktidar dönüşümü sağlamış ve Eğitim Fakülteleri ve pedagojik formasyon veren kurumları kendi İslamcı Faşist anlayışına göre dizayn etmiştir. 5 Sorundan birine Üniversiteler ve Öğretmen veren kurumları bu yazıda ele alalım.

Dünya Üniversite derecelendirmesinde Türkiye’deki üniversiteler listenin ta dibinde yer almakta ve her geçen yıl daha da aşağılara gitmektedir. Bundan siyasi iktidar sorumludur. En iyi üniversitemiz Sabancı Üniversitesi listede 400. Sırada yer bulabilmiştir. En iyi devlet Üniversitelerimiz, Hacettepe Üniversitesi /Boğaziçi Üniversitesi ise 501. Sıradadır. 1001. Sıradan sonra ise sıralama yapılmamaktadır. Türkiye üniversitelerinin 95 tanesi 1001. Sıradan sonra listede yer bulabilmiştir. Böyle bir Üniversite sisteminin Eğitim Fakülteleri ise tam bir yetersizlik abidesidir. Öğretmen değil, sınava hazırlayan teknisyen yetiştirmektedirler. Akademisyenler ‘yüksek devlet memurluğuna’ doğru sürüklenmektedir. Öğretim kadroları yetersiz ve olmasa daha iyi olacak bir yapıdadır. Siyasi iktidara göre şekillenmiş ve tek adam rejiminin yalaka kadrosu tüm idari kademelere çöreklenmiştir. YÖK, Siyasal İslamcı rejimin en yılmaz savunucusu halindedir. Bugün Türkiye’de bulunan 93 Eğitim Fakültesi, 50 tane Eğitim Bilimleri Enstitüsü eğitimin sorunlarından birisidir. 500.000 civarında atanmayan öğretmen varken bu fakültelerde halen öğretim gören 221 bin 530 eğitim fakültesi öğrencisi umutsuzluk, kırgınlık, gelecek endişesi içindedir. Buna rağmen, Türkiye’de üniversitelerde konuşulan başlıca konular şöyledir:
a) Üniversite-sanayi işbirliği,
b) Teknopark-Şirket Kurma,
c) Döner Sermaye,
d) Sürekli Eğitim Merkezi Gelirleri,
e) Ek Dersler,
f) Rektör/Dekan/Bölüm başkanı kim olacak,
g) Akademik Teşvik,
h) Proje,
i) Uluslararası Seyahat.

Tüm atamalarda işin şirazesi kaymıştır; atamalar yetenek, beceri, yaratıcılık değil, siyasal Islama yakınlık kriterine göre yapılmaktadır. Referansları ise siyasal İslamcı, ABD’ci, cihatçı tarikatlardır. Bunların atadığı okul idarecileri yeteneksiz, basiretsiz, bunların da farkında olan silik şahsiyetlerdirler. Bu ruh durumlarını da okullara, öğrenciler ve öğretmenlere aktarmaktadırlar. Toplumda umudu yok etmektedirler.

AKP il-ilçe başkanlarının atadığı müdür ve müdür yardımcıları bu eğitim sisteminin volant kayışlarını oluşturuyorlar. 2016’dan beri KPSS’den 50puan alıp,AKP’li yakını sayesinde mülakatla 90 verilip öğretmen olan cemaat-tarikat mensubu kişiler okullara öğretmen olarak atanmaktadırlar,

Eğitim fakülteleri ve Eğitimci “yetiştiren!” diğer “kurumlar” İslamcı Faşizme teslim olmuşlardır. Buralarda bir avuç demokrat, aydınlık, eğitim bilimini savunan akademisyenin bulunması bu niteliği değiştirmez. Bu ülkedeki İslamcı Faşistlerin derdi Eğitim değildir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here