
“Eğitim şart” sözü,insanların ağzında magazinel bir tümce olarak dolaşıyor.
Sohbetlerde söz eğitime gelince, buruk bir gülümsemeyle “Eğitim şart” deyip noktayı koyuyorlar. Çünkü eğitim, ülkemizde tam da dalga geçilerek, katlanılabilecek düzeye geldi. İnsanlar zulümle baş edemeyince, işi karikatürize ederek, dalgaya alarak katlanırlar.Bilirler ki, en yıkılmayan güç; eğitim, sevgi ve inançtır.Dünyanın her yerinde, yöneticiler de bunu bilir ve kullanırlar.
“Eğitim üretim içindir” dedi Harun Karadeniz. Sen misin diyen? Önce Harun’u öldürdüler, sonra da üretimi. “Eğitim” deyince, yalnızca okullardaki eğitimi düşünemeyiz. İşkenceciler de eğitimle yetişiyor. Hem de pahalı ve zor bir eğitimle. Yani insan öldürme, öldürmeyi meslek edinme, öldürmekten keyif alır hale gelmek de eğitimle gerçekleşiyor. O nedenle “Eğitim” aslında çok tehlikeli. Bizim gibi korkunun eğitim aracı olarak kullanıldığı yerlerde ise, çok daha tehlikeli. Halkın gözünü korkutup yıllarca susturabilirler. Gördüğü işkenceyi bile anlatamaz, şikayet edemez duruma getirebilirler. Böyle durumlarda korku eğitiminden söz edebiliriz. Yolsuzluk da bir eğitimin sonucudur. Bir ülke, büyük hırsızlarını yetiştirirken, halkını bu sonucun farkında olmasınlar diye uyuturken, eğitimi istediği gibi eğip bükerek, sistemini rahatça sürdürür. İmam Hatipleri çoğaltıp halkın çocuklarını ölü yıkayıcı olarak eğitirken, kendi çocuklarını yurt dışında (Kendi eğitimlerine güvenmedikleri için) okuturlar. Çünkü onlar, yönetici olacaklar. Oysa halkın çocukları, ucuz emek, sürü olarak yetiştirileceği için, fazlaca bilimsel ve pozitif eğitime gerek duyulmaz.
Albert Camus derki “Bir ülkeyi anlamak mı istiyorsunuz? Orada insanların nasıl öldüğüne bakın.” Ülkemizde insanlar, o kadar ucuz ölüyor ki, yöneticiler, kendi ellerinden olan ölümler de bile bir “Başsağlığı” dileme gereği duymuyor. İşte en yakını, pikniğe giden otuz kadar ailenin üstüne baraj kapağı açılıp ölümlerine neden olunuyor, sonuç anlaşılınca da inkar ediliyor. İnkar da bize eğitimle empoze edildi ve alıştık.
Okulların açılma zamanı, öğrenciler perişan, istemedikleri bölümlere yerleşmek zorunda kaldılar. Bu tür eğitimi kabul ettirmek ve karşı eylemleri baştan durdurmak için, Ülke çapında 7000, Antalya’dan 210 Eğitim Senli yönetici görevden alındı. Şimdi iktidarın ayağına taş geçmeden, sistemini sürdüreceği bir eğitim alanı açıldı. Tabandan, tavandan çatlak ses çıkmayacaktır. “Tamam efendim, emredersiniz!” cümleleriyle okullar ve insanlar güdülecektir. Peki okullar yalnızca müdürlerden mi ibarettir? Öğretmenlerden bilimsel, pozitif eğitimi uygulamaya kalkan olursa, veliler de biat kültürüne karşı çıkarsa, hatta örgütlenirlerse ne olacak? Ben bunu çok merak ediyorum. Çünkü bizim hâlâ zeki, yaratıcı, kültürlü, yamulmayan, bilime inanan öğretmenlerimiz, bu öğretmenlerin değerini bilen velilerimiz var. Onların üstüne de baraj kapağı mı açacaklar?
Yetkililere iş o kadar kolay görünüyor ki, eğitimi Bilal Erdoğan’a , sağlığı Sare Davutoğlu’na, imarı Emine Erdoğan’a emanet ediyorlar. Halkın çocuklarına da varsa yoksa her alanda sınav açarak, “Başaramadıysan, senin beceriksizliğin” diyerek, özgüvenlerini yok ediyorlar. Özgüveni giden topluluğu istedikleri gibi güdebilirler. Hal böyleyken, “Eğitim şart” diyerek, dalgaya alma zamanı çoktan gelmiştir. Yoksa bunca zulme nasıl dayanılır?