Antalya’da iki yıldır kitap fuarı düzenleniyor. İlki geçen yıl 16-19 Aralık 2010 günleri arasında yine Konyaaltı Kent Meydanı’nda yapılmıştı. Özel ve genel koşullara karşın ilk deneyim bizim açımızdan da bize yayın gönderen Arkadaş Yayınları tarafından da olumlu bulundu.
İkincisi de yine N.A.P. Organizasyon ve Konyaaltı Belediyesi tarafından 1-9 Ekim 2011 günleri arasında gerçekleştirildi. Geçen yılla karşılaştırıldığında hem zamanlama uygundu; hem de dokuz gün olması sevindiriciydi. Ama sonuç sevindirici olmadı.
1: Fuarı gezmeye gelenlerin 92.000’den fazla olduğu söylendi. Bunların pek çoğu ilköğretim okulu öğrencileriydi. Ceplerinde para olmadığı veya hazırlıksız geldikleri için alış-veriş yapamadılar. Birinci çadırdan girip üçüncü çadırdan çıktılar. Yani alıp geçmediler; gelip geçtiler.
2: Duyurunun pek çok insana ulaşmamış olmasına karşın, gelenlerin azımsanamayacak bir kısmı “okuyucu” değildi. Hayat onların canına okudukça, onlar da kitap okumak yerine kitapların canına okuyorlardı.
3: Konyaaltı Alevi Kültür Derneği’nde imza günüm vardı. “Şarabi” adlı, dörtlüklerden oluşan beşinci şiir kitabımı imzalayacaktım. Aynı kitabı Yaklaşım Yayınları standımıza da koymuştuk. İnsanlar kitabın kapağını açıp şöyle bir baktılar. İlgilerini çekmedi. Oysa bilmeleri gerekirdi ki, şiir aşkın yaralarını sarar, mücadele gücünü arttırır. Ana kucağı gibi sıcak ve sevecendir.
4: Fuarı gezine gördüm ki diğer stantlar da (Cumhuriyet Kitapları ve Nesin Vakfı’nın dışında) hayatı anlamamızı; doğru çözümler üretmemizi sağlamamıza yardımcı olacak özellikteki kitaplar yerine eğlendirici, oyalayıcı kitaplar daha fazla idi. Oysa biliriz ki, hastane gövdelerin; tiyatro ruhların; kitaplar da akılların şifa kaynağıdır.
Bu örnekler daha da çoğaltılabilir.
Yine de aşksız, şiirsiz, kitapsız kalmayın. Çünkü onlar hayatın Don Kişot’larıdır.
HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ DON KİŞOT’LAR OLMASAYDI HALİMİZ NİCE OLURDU?