
Bu yıl yaz epeyce gecikti. Belki de bize bir ders vermektir niyeti. Antalya sıcak diye yaylaya kaçtım. Bir türlü havalar ısınmıyor. İyi ki yağmurlar yağdı da toprak sevindi. Geçen yaz çok kurak geçmişti. Tohumlar topraktan başını çıkaramadan kış gelmişti. Toprak karnında sakladığı tohumları bu yaz güvenle yeşertti. Dağlar yemyeşil ot, rengarenk çiçek. Az da olsa hayvancılık yapanlar var. Onların yüzü gülümser gibi oldu. Kırlarda hayvan otlatanları görmek mümkün. Köylüler, artık yoğurdunu, yumurtasını marketten, ekmeğini fırından alırken on kere düşünmekte. Evlerin önünde tavuklar dolaşıyor, horoz sesleri çevreye yayılıyor. İlk kez değirmende kuyruk gördüm. Köylü köyüne dönecek gibi görünüyor. Döndüğünde umarım köyünü yerinde bulabilir…
Her sabah yürüyüşe çıkıyorum. Sağa sola bakmaktan kendimi alamıyorum. Radikalar masmavi çiçekte. Adını bilemediğim yüzlerce çiçek çeşidi gülümsemekte. Hele o dikenler! Rengine aldanıp elinle dokun da gör! “Hey! İzin aldın mı sen benden? Ne hakla dokunuyorsun bedenime? Boşuna mı bu dikenlerim? Senin gibi hoyratlardan korunmak için!” diye bağırmakta…
Sığır kuyrukları sapsarı avizeler gibi kırda bayırda ışık saçmakta. Doğanın yaşamında yağmurlar ne kadar da önemliymiş. Bitkilerin güneşe, gökyüzüne bakması yağmuru beklemesindenmiş.
En görkemlileri ise devedikeni. Yağmuru içtikten sonra öyle bir coştular ki her göz bunu görmeli. Dağ bayır mor gül bahçesine döndü. Seyrine doyulmaz bir görüntü. Gülleri solunca, tohumlarını serpecek çevreye. Yoksullar toplayacak tohumları, kahve yapacak yıllar öncesinde olduğu gibi.
Dün yine yürüyüşe çıkmıştım. Mosmor devedikeni tarlasına daldım. Hele bir sohbet edelim dedim. Onun da doluymuş içi. Bana söz düşürmedi.
“Ben devedikeniyim, mor açarım, kadınlar uyansın diye. Güçlüyüm rüzgar yıkamaz, dalımı kolumu kıramaz, hoyratlar bana zarar veremez. Örnek olmak isterim insan kızına oğluna. Nedir bu sizin uykuya düşkünlüğünüz? Yer çekildi altınızdan aldırmadınız. Gök kurudu göremediniz. Çimen çiçek açmaz oldu. Hayvanlar kaçtı sizden fark etmediniz. Yangınlar çıktı çıktı söndü, geride köz kömür kül bıraktı uyanmadınız. Hırsız girdi evinize haberiniz yok. Bağınız bahçeniz talan edildi bön bön baktınız. Az da olsa sizi kurtarmak için yağmurlar geri döndü. İşte benim gibi çiçekler o nedenle daha coşkun açtılar. Şimdi yine bön bön bizi seyrediyorsunuz. Davul çalsaydık , artık uyanın, mor çiçeklerimden utanın! Böyle derin uyursanız zor açarız seneye. Haydi git başımdan rahat bırak bizi.” Dedi.
Mor gül bahçesi devedikenlerinin yanından süklüm büklüm ayrıldım. Son bir kez daha fotoğraflarını çektim, size yollamak için. Günaydın…