Sevgili Berkin! Ülkemdeki milyonlarca çocuktan biriydin.

Düşlerin, hayallerin, umutların vardı. Daha çook bilya oynayacaktın. Çook halay çekecektin. Yarım kalmış aşklarını yaşayacaktın. Ananın-babanın umudu olacaktın. Okullarda okuyacaktın. Doktor, mimar, mühendis, öğretmen, işçi olarak insanların yardımına koşacaktın.

İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya başta olmak üzere seksen ilde ve ilçelerinde, sekiz milyon insanın, hayat ve özgürlük için sokağa fırladığı bir haziran günü bir kör fişek seni çekip aldı aramızdan.

Aşk olsun sana be çocuk! Ne dayanma gücü varmış sende! Dokuz ay direndin ölüme karşı. Bir oğlak çevikliğinden, bir kelebek hafifliğine kadar pes etmedin. Duyuyor muydun yoksa Okmeydanı Hastanesi’nin çevresindeki senin için söylenen türküleri? Onun için mi uzun sürdü direnişin?
Aylarca, özünde ana-baba duygusu taşıdığını düşündüğümüz, devletin tepesindeki bir kısım insanlar, senin ana-babanın acılarına seyirci kaldılar. Görmezden geldiler, yok saydılar yaşananları. Ne kadar kendilerini büyük göstermeye çalışsalar da gerçekte o büyüklük yokmuş. Nereden aldıklarını halen anlayamadığım kin ve nefret duyguları, çok yalın bir acıyı anlamalarını ve paylaşmalarını halen engelliyor. Biz bu erdemin bunlarda olmadığını başından beri biliyorduk. Çünkü, “hocanın fikri neyse, zikri de odur” “Yetmez ama, evet” diyenler bunu nasıl göremediler, halen anlayamıyorum. Şimdi anladılarsa, neden “Yanıldık!” diyemiyorlar, onu da anlayamıyorum.

Sevgili Berkin! Paranın, hırsın, koltuk bağımlılığının, kinin, nefretin, ırkçılığın, ötekileştirmenin olduğu bir sistemde sağduyu yokmuş demek ki! Baksana, on iki yaşındaki Uğur Kaymaz gibi, on dört yaşındaki seni de “terörist” ilan ettiler. Ekmek almaya gitmesen de, doğrudan eyleme katılmaya gitsen bile, sana ateş etmeleri mi gerekirdi? Canına mı kastetmeleri gerekirdi?

Acılara duyarlı, milyonu aşkın insanın, seni toprağın koynuna verip gelmesinden sonra, senin mahallene, Okmeydanı’na baskına gelmeye hazırlandıkları söylenen bir gurup insanla yaşanan çatışma sırasında, henüz nereden geldiği bilinmeyen bir kurşun bir kurşun, bir genç insanı daha kopardı hayattan. Bir babayı daha yaraladı. Bir ocağa daha ateş düşürdü. Baban Sami Elvan, yalnızca kendi çocuklarının babası olan devletin tepesindeki babalara çok anlamlı bir babalık gerçeği gösterdi. Ölen Burak Can Karamanoğlu’nun babasını telefonla arayarak acısını paylaşmaya çalıştı. “Ülkemizde bu şiddetin durması ve insanların öldürülmemesi gerektiğini ; bunu da vicdan sahibi kitlelerin başarabileceğini ” söyledi.
17 ve 25 Aralık’tan sonra daha iyi göründü ki Gezi Direnişi’ni şiddet kullanarak bastırmaya çalışmaları, yalnızca sistemin bir gereği değilmiş. Hem büyük yolsuzlukların fark edilmesini önlemek; hem de kendi saltanatlarının ömrünü uzatmak içinmiş.

Ama mızrak çuvalda saklanmaz. Tarih boyunca, baskı ve şiddet kullanarak da saltanatın, soygun ve sömürünün sürdürülebildiği hiç görülmemiş.
Birileri halen, 30 Mart yerel yönetim seçim çalışmaları yaparken, “tarih yazalım” diyor.

Halkına zulmedenler, onları açlığa sürükleyenler tarih yazamazlar. Tarihi direnen halklar yazar. Tarih, yazsa yazsa, zalimlerin bir gün mutlaka hesap vereceğini, yargılanacağını yazar. Bugüne kadar da yazmış. Ancak, hırs, sağduyu eksikliği bütün bunların görülmesini engelliyor.
Sevgili Berkin! Biz senin yüzüne bakabileceğiz. Diğer çocukların yüzüne, kendi çocuklarımızın yüzüne bakabileceğiz. Ya onlar, bu kadar büyük soygunun, yolsuzluğun, şiddetin, cinayetin faili durumundayken senin yüzüne; penceresi açık unutulmuş bir bakkalın penceresinden elini uzatıp 27 lira aldığı için 2 yıldan fazla ceza istemiyle yargılanan çocuğun, diğer çocukların yüzüne nasıl bakacaklar?

Bir öldürürler bizi ama bin doğarız. Çünkü biz halkız. Bak göreceksin o kadar çok Berkin doğacak ki!

Hatta doğmuş bile! Bir doktorun, hayatını tehlikeye atarak doğum yaptırmak için çaba göstermediği Van’lı anne çocuğunu dünyaya getirmiş bile! Adını da ” Berkin” koymuşlar.

Onlar ve tüm iktidarı bir “ayakkabı kutusu”na sığdı; sen dünyalara sığmadın Berkin!

Çünkü, yüreklere gömülenler mezarlara sığmaz!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here