Açlık grevlerine dikkat çeken ve açlık grevindekilerin sağlık durumunun oldukça
kritik olduğunu belirten Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri Attalos Heykeli önünde oturma eylemi gerçekleştirdi.
Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri Attalos Heykeli öünde düzenledikleri basın açıklamasında, açlık grevlerinin kaygı verici boyutlara geldiğine dikkat çekerek, çözümün yolu olarak diyalogu işaret ettiler.
Attalos Heykeli önünde toplanan yüzelerce kişi adına ortak basın açıklamasını ÖDP İl Başkanı Zeynel Ergen okudu. Ergen,” Belki de son söylenmesi gerekeni ilk başta ifade etmeliyiz. Gerçekten de, hiçbir neden, hiçbir gerekçe, hiçbir talep insan hayatından daha değerli değildir” dedi.
Ergen, B800’ü aşkın tutuklu ve hükümlünün yaptığı süresiz/dönüşümsüz açlık grevinde “Kritik” denilen eşiğin çoktan aşıldığı günlerin yaşandığına vurgu yaparak, geçen her an biraz daha ölümlere ve telafisi imkansız süreçlere yaklaştırıyor şeklinde konuştu.
İktidarda bulunan AKP’nin tutuklu ve hükümlülerin taleplerini değerlendirip diyalog ve müzakere yoluyla sorunu çözmek yerine ısrarla tehlikeli tutumunu sürdürdüğüne dikkat çeken Ergen, AKP iktidarının sorumlu davranması ve sorunun çözümü adına bir an önce adım atması gerektiğini vurguladı.
Basın açıklamasının ardından yaklaşık bir saat süren oturma eylemi yapıldı. Bu sırada bir çok örgütün temsilcisi de sürece ilişkin düşünclerini ifade eden konuşmalar yaptı.
ÖLÜM DEĞİL, ÇÖZÜM
Açlık grevinde olanların haykırışlarını görmezden gelip, yoksayıp ölümlerine davetiye çıkarıyorlar.
Zaten açlık grevi yapmıyorlar deyip açlık grevi yapanları değersizleştirmeyi deniyorlar.
Van’da açlık grevi sona erdi yalanını uyduruyorlar.
3 ay önce çekilen fotoğrafları servis ederek açlık grevi yapanlara destek olanlar için kral sofralarında yemek yiyiyorlar deyip dışardan destek verenleri suçlamaya çalışıyorlar.
Başta Bursa olmak üzere açlık grevi yapanları destekleyen halka, faşistleri saldırtıyorlar.
Halkların birbirlerini boğazlamaları için her fırsatı deniyorlar.
Değerli Basın Emekçileri
Belki de son söylenmesi gerekeni ilk başta ifade etmeliyiz. Gerçekten de, hiçbir neden, hiçbir gerekçe, hiçbir talep insan hayatından daha değerli değildir.
Cezaevlerinde 12 Eylül tarihinden bu yana devam eden ve bugün 54. güne gelip dayanmış bulunan açlık grevlerinde, ölümün kahredici havası solunmaya başlanmıştır. Bugün itibariyle 65 hapishanede (sayıları her geçen gün artan) 800’ü aşkın tutuklu ve hükümlünün yaptığı süresiz/dönüşümsüz açlık grevinde “Kritik” denilen eşiğin çoktan aşıldığı günleri yaşıyoruz. Geçen her anın bizleri biraz daha ölümlere ve telafisi imkansız süreçlere yaklaştırdığını biliyor olmanın derin kaygısını yaşıyor ve bundan büyük bir endişe duyuyoruz. Artık her an hapishanelerden tabutlar çıkabilir. Sadece su, tuz ve şekerle beslenme şimdiden iç organlarda geri dönülmez komplikasyonlara, sakatlıklara, bozulmalara yol açabilir.
Değerli Basın Emekçileri
Açlık Grevi yapanların talepleri nelerdir? Açlık Grevleri haklı mıdır, haksız mı? Açlık Grevleri bir direniş türü müdür? şeklindeki sorular sormanın zamanı ise hiç değil. Bugün, ülkemizde açlık grevlerinin haklılığını, haksızlığını tartışabileceğimiz bir ortam bulunmadığı gibi, böyle bir şeye hakkımız da yoktur.
Üstelik son derece insani ve tümüyle barışçıl olan ve geniş toplum kesimlerince de makul görülen talepler adına bedenlerini ölüme yatıran siyasi tutukluların dört duvar arasından yükselen çığlıklarına sessiz kalınamaz. Bu çığlığa kulak vermek en insani sorumluluktur.
Her geçen anın nelere mal olabileceği ve toplum vicdanını nasıl yaralayabileceğinin de bilinci içindeyiz. Ölümlere tanıklık ederek vicdanı yaralanmış, susarak ölümlere ortaklık etmiş bir kuşak olmayacağız.
Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri olarak bugün burada, açlık grevinde olanları yanlızlaştırmak, ölmeleri yada sakat kalmaları için yürütülen kampanyaları boşa çıkarmak ve yaşam hakkını, kardeşliği, barışı savunmak için tepkimizi ortaklaştırmak için biraraya geldik.
Değerli Basın Emekçileri
İktidarda bulunan AKP ise tutuklu ve hükümlülerin taleplerini değerlendirip diyalog ve müzakere yoluyla sorunu çözmek yerine ısrarla tehlikeli tutumunu sürdürüyor.
Başta Başbakan R.Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP iktidarı yetkililerinin yaptıkları “Herkes yiyip içiyor, şantaja boyun eğmeyiz. Gerektiğinde müdahale edilir.” şeklindeki sözleri, açlık grevinde olanlara yönelik müdahale hazırlıkları içinde oldukları izlenimini veriyor. Zorla müdahalenin ne anlama geldiğini 1996 ölüm oruçları sürecinden ve özellikle de adına utanmazca “hayata dönüş operasyonu” denilen “19 Aralık 2000’de Büyük Cezaevleri Operasyonu”ndan hepimiz yakından biliyoruz. 2000 yılında yaşanan açlık grevlerine yapılan müdahale ve devam eden açlık grevleri sonucu 122 insan hayatını kaybetti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya’da tüm dünyanın yüzüne karşı “bunlar şov yapıyorlar,sadece bir kişi ölüm orucunda” şeklindeki açıklaması ise bizlere daha önce 12 eylül faşist cuntası generallerinin beyanatlarını hatırlatmaktadır. Buna benzer açıklamalar sonrasında geçmişte neler yaşandığını çok iyi hatırlıyoruz.
12 Eylül faşist cuntası döneminde; gizli gizli yiyorlar dendi: onlarca ölüm
1996 Şevket Kazan,kantinde yemek stoklamışlar,yiyorlar dedi :12 ölüm
2001 Saadettin Tantan,gizli gizli yiyorlarmış,hepsi sapasağlam dedi : 122 ölüm gerçekleşti, yüzlerce insan kalıcı şekilde sakat kaldı.
Bu acı tecrübelerimizden de biliyoruz; açlık grevlerine bu tür yaklaşımlar sorunu çözmez, tam tersine çözüm olasılıklarını da ortadan kaldırır.
Değerli Basın Emekçileri
Halen sürdürülen açlık grevi, biliniyor ki, özünde Kürt sorunu merkezlidir; talepler, anadilde eğitim, anadilde savunma hakkı, tecritin kaldırılması gibi bu sorunun alt başlıklarından bazılarını oluşturmaktadır. Sorun kendi demokratik mecrasında çözülmelidir. Kürt sorununun çözümü için kendisine rol düşen aktörler ise bellidir.
Son 30 yılda 50 bin insanımızın ölümüne yol açan çatışma ortamının sona erdirilmesi, barışın ve kardeşliğin tesisinin sağlanması, eşit, özgür, birarada kardeşçe yaşayabileceğimiz bir toplumsal hayatın inşa edilmesi doğrultusunda zaman kaybetmeden adımlar atılmalıdır.
Değerli Basın Emekçileri
Barışı hangi gerekçelerle istiyorsak, genç insanların ölümü hangi duygularla canımızı acıtıyorsa, cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine aynı hassasiyetle yaklaşıyoruz.
AKP sorumlu davranmalı, tutuklu ve hükümlülerin taleplerini değerlendirip sorunu diyalog ve müzakere yoluyla çözmelidir. Tutuklu ve hükümlülere zorla müdahale edilerek tek kişilik hücrelere atılmaları ve bilinçsizce yapılacak tıbbi müdahale, sonuçları daha da ağırlaştırmaktan başka bir şeye yaramayacaktır. Bu nedenle AKP iktidarı uluslararası bir anlaşma olan Malta Bildirgesi’ne uygun davranmalıdır.
Değerli Basın Emekçileri
Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri olarak hem çağrımız hem de görüşlerimiz açıktır: İnsanların ölmesini istemiyoruz, AKP iktidarının talepleri duymazdan gelmesini kabul etmiyoruz.
Açlık grevlerindeki tutsakların, tuz, şeker, temiz içme suyu, B1 vitamini gibi ihtiyaçları giderilmelidir. Aksi takdirde telafisi imkansız sakatlanmalar oluşabilecektir. Zorla müdahale ölüm ve sakatlanmalara yol açacaktır. Tutsaklara zorla müdahale edilmemelidir.
Bizzat Başbakan R.Tayyip Erdoğan’da ifadesini bulan sert, uzlaşmadan uzak, aşağılayıcı, diyalog kanallarını kapatan dil, bırakalım çözümü, sorunun daha da derinleşmesine yol açmaktadır. Bu uslup derhal terk edilerek tutsakların taleplerine kulak verilmelidir.
Tekrar uyarıyoruz, yaşanabilecek tüm olumsuzlukların sorumlusu AKP iktidarıdır. AKP iktidarı sorumlu davranmalı ve sorunun çözümü adına bir an önce adım atmalıdır.
ÖLÜMÜ DEĞİL YAŞAMI SAVUNUYORUZ
ANTALYA EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ