
BİR ÖĞRETMEN BİR YAŞAM…
BAYRAM ÇITAK’IN UNUTULMAYACAK ANISI
1 Mayıs İşçi Bayramını kutlamak için otobüslerle yola düşen binlerce öğretmenden biriydi Bayram Çıtak…
Bayram Çıtak, 1940 yılında Sivas-Şarkışla Emlek Köyü’nde doğdu.
Üç kardeştiler. Bayram Çıtak, ilkokulu köyünde okudu.
Öğretmen olmak istiyordu: Hasanoğlan Öğretmen Okulu’na yatılı öğrenci oldu. 22 yaşında öğretmen çıktı. İlk görev yeri Sivas-Zara’ya bağlı Karacahisar Köyü’ydü.
Zaman içinde Anadolu’nun birçok yoksul köyünde öğretmenlik yaptı.
Son görev yeri Ankara Mamak Derbent İlkokulu oldu. Ataması bir hafta önce yapılmıştı. Eşi Selver ve üç oğlu, 13 yaşındaki Mete, 10 yaşındaki Metin ve 5 yaşındaki Mesut’la, Mamak’ta kiraladığı gecekonduda yeni hayatlarına başlamışlardı.
Ankara’dan kalkan otobüsler yolu yarılamıştı. Öğretmenlerin çoğu uykuya dalmıştı. Bayram Çıtak, sigaranın birini bitirip diğerini yakıyordu. Canı sıkkındı.
5 yaşındaki oğlu Mesut’u düşünüyordu. Küçük Mesut hastaydı. Böbrek yetmezliği teşhisi konmuştu. Haftada iki üç kez diyaliz makinesine bağlanacaktı. Bu nedenle tayinini Ankara’ya çıkarmıştı.
Hastalık acısı, oğul üzüntüsü ayrı; tek öğretmen maaşıyla bu ekonomik yükün altından nasıl kalkacağını düşünüyordu. Bu düşüncelerle ağırlaşan göz kapakları yavaşça kapandı. Uykuya daldı.
Çok zaman geçmedi, arkadaşlarının söylediği türkülere uyandı. Otobüsler İstanbul’a varmıştı…
MEYDANDA 100 BİN KİŞİ
Saat 07.30.
1 Mayıs Taksim mitingini organize eden DİSK’in buluşma noktalarından biri de Beşiktaş Barbaros Meydanı’ydı.
Bayram Çıtak’ın da aralarında bulunduğu Ankara’dan gelen öğretmenler burada korteje katıldı.
Saat 10.00.
Binlerce insan kol kola girip Taksim’e doğru yürüyüşe başladı. Önde DİSK’e mensup işçiler; arkada sırasıyla Türk Tabipler Birliği, TÖB-DER, Çağdaş Hukukçular gibi sivil toplum örgütleri ve en arkada Dev-Genç vardı.
Saat 14.30. Kortej Taksim’e ulaştı.
Meydanda 100 bini aşkın insan bulunuyordu. Ve hálá meydana, her yandan oluk oluk insan akıyordu. İstanbul, tarihi mitinglerinden birine tanıklık ediyordu.
KIRMIZI KAMYONET
Bayram Çıtak acıkmıştı. Bir simit aldı. Yorulmuştu. Meydandaki Intercontinental (bugünkü adıyla The Marmara) otelinin önüne gitti; yere çömelip simidini yemeye başladı.
Bu sırada DİSK Başkanı Kemal Türkler konuşma yapmak için kürsüye çıktı.
Saat 18.30
Başkan Türkler konuşmasını, meydandaki insanları, eski DİSK Sekreteri İbrahim Güzelce anısına bir dakikalık saygı duruşuna çağırarak bitirdi.
Saat 19.45.
Binlerce insan saygı duruşunda bulundu. Ortalıkta hiç ses yoktu. Birden nereden geldiği belli olmayan silahlar ardı ardına patlamaya başladı.
Ateş edenler sanki saygı duruşunu beklemişlerdi. Silah sesini duyan meydandaki binlerce insan panik halinde sağa sola koşmaya başladı.
Öğretmen Bayram Çıtak önce ne yapacağını kestiremedi. Arkadaşlarına bakındı, herkes bir yana koşuşuyordu.
O da otelin hemen yanındaki Kazancı Yokuşu’na doğru koştu. Dar sokağa ilk girenlerden biri oldu. Ama çıkamadı. Kimin getirip koyduğu bilinmeyen bir kırmızı kamyonet bu dar yolu tıkamıştı.
Ölümlerin çoğu, buradaki ezilmeler sonucu oldu. İlkokul öğretmeni Bayram Çıtak burada kaburgaları kırılmış halde bulundu. Ölmüştü…
30 YIL SONRA YIL 2007
DİSK, 1 Mayıs 1977 katliamının 30. yılını Taksim’de anmak istedi. İstanbul Valiliği izin vermedi. DİSK inat etti.
Polis, belli sayıda DİSK görevlisinin Taksim’e çıkıp anıta çiçek koymasına izin verdi. Ancak başka kimseyi Taksim’e sokmamaya kararlıydı.
1 Mayıs İşçi Bayramı’nı kutlamak ve 30 yıl önce ölenleri anmak için Ankara’dan gelen otobüsler, bu nedenle İstanbul’a sokulmadı.
Polis, otobüslerin Ankara’ya geri dönmesini istedi. Gelenler ısrarcıydı. Tartışma sürerken, otobüsten inen bir kişi, kimseye gözükmeden oradan uzaklaştı.
Ne yapıp edip Taksim’e ulaşmak istiyordu. Saatlerce yürüdü. Beşiktaş Dolmabahçe’de, polisin üzerine sıktığı biber gazı bile onu durduramadı.
Sonunda başardı; DİSK kortejine katıldı; Taksim’e ulaştı. Ve elindeki kırmızı karanfili Kazancı Yokuşu’nun bir köşesine bıraktı sessizce.
Sanki babasına kavuşmuş gibiydi. O kişi Mete Çıtak’tı… Öğretmen Bayram Çıtak’ın yaşayan iki oğlundan biri…
Bayram Çıtak’ın, İstanbul’a gelirken otobüste sabaha kadar düşündüğü küçük oğlu Mesut, babasının ölümünden bir yıl sonra böbrek yetmezliğinden vefat etmişti…