
Leman Dergisi kapağına, Cumhur Başkanı’nın, ağzında zeytin dalı olan bir güvercini adak
diye keserken resimlemiş. Şu anda ülkenin durumunu bundan daha güzel ne anlatabilir? Halka rağmen istediğini yapmak, kendi egosu için, gözünü kırpmadan halkını ateşe atmak, başka nasıl yorumlanır ki?
Aylardır Akkuyu Nükleer Santrali için reklam yapılıyordu. Bu konuda öyle ileri gittiler ki, çocukları bile reklamda kullanacak kadar hırsa büründüler. O çocuklar ki, geleceklerinin yok edildiğinin farkında olmayan masumlardı. Bu halk ki, Akkuyu Nükleer ile boynuna ilmek geçirildiğini anlayamayacak kadar, kafası bulandırılmıştı. Sonunda halkın karşısına geçip gerim gerim gerinerek, Akkuyu’nun kurdelesini kestiler. Nükleer ki, her hangi bir patlamada, yalnızca o ülkenin değil, dünyanın felaketi olmuyor mu? Çernobil’i anımsayın, sonunda Türkiye, kanser ormanı olmadı mı? Japonya, bize ne kadar uzak, yağmurlar tepemize radyasyon yağdırmadı mı?
Halkımız bunları elbette unutmadı. Sanırım “Her şeyin bir zamanı var” demekte. Öte yandan nükleerin yararına inananlar da yok değil. Ne yapsınlar, her gün ekranlardan söylenen yalanların tuzağına düşmemek mümkün mü? Bir orman mühendisi arkadaşım bile bana “Bizim nükleere ihtiyacımız var” diyebildi. Orman mühendisi, ülkede güneşin hiç eksik olmadığını, tepelerde rüzgarın her an şarkı söylediğini bilmiyor muydu?
“Dört iklim yaşıyoruz” diye övünürken, yavaş yavaş iki iklime düştüğünün farkında değil miyiz? Kurak yaz sıcakları, azgın yağışlı kış mevsimlerini yaşadığımızı hâlâ göremedik mi? Gözünü kırpmadan, dünyayı yok edecek kararlar alan Kapitalizm, Türkiye’yi mi yok etmeyecek?
Ayrıca bu tür felaketlerin sorumlularını dışarıda aramaya gerek bile yok. Çünkü onlar para kardeşi, doymayan hırs kardeşi değiller mi? Bizi sömüren, yok edenin adı ister “Ahmet” olsun, isterse “Hans” ne fark eder ki? Onlar için fark etmiyor, hedefte para varsa, hemen kol kola girip dünya emekçilerini ezip geçiyorlar. En büyük birlikteliklerini anımsarsınız “G 20” Orada ne konuşulduğunu sanıyoruz ki? Emekçilerin hakları mı? Sendikaların başarıları mı? Hayır, onlar bizim için hep bir ağızdan “Çekirgeler” diyebiliyorlar.
Van’da bir ayda 13 kadın intihar ediyor, buna “Kader” diyerek, geçiştiriyorlar. Bu intiharların derin bir araştırması bile yapılmıyor. Sonra televizyonlarda karşımıza çıkıp kadın haklarına önem verdiklerini, kadına yönelik şiddeti ortadan kaldıracaklarını söylüyorlar. Bu yalanlara hâlâ inanacak mıyız?
Bir belediye başkanı alay eder gibi kentin ortasına robot heykeli dikiyor. İnsanın fikri neyse, zikri de oymuş. Bu heykellerle “Gelecekte size ihtiyaç yok, her şeyi robot yapacak” mı demek istiyor? Kendisi sanattan anlamadığı için, halkın da anlamadığını sanıyor. Halk eleştirince, ya da kendisi robotlardan sıkılınca, onu alıp yerine dinozor heykeli dikiyor. Savuracak o kadar çok para var ki, asıl sahibi olan halka sorulmuyor. Her şey halka dayatılarak yapılıyor.
Bütün bu gerçeklerden sonra, yoksul halkımız, sadakaya layık görenlerin, onları yok sayanların dersini veremeyecek mi? Biz hep yetim, hep mağdur, hep haksız mı olacağız? Ellerimizle seçtiğimiz kişilere avuç mu açacağız? Yoksa “Biz sizi hizmet edesiniz diye seçtik, kendinize gelin, büyük olan halktır” mı diyeceğiz? Önce buna karar verelim, sonra da güvercinimize sahip çıkalım.