
G-AVRUPA BİRLİĞİ İNSAN HAKLARI BELGELERİNDE AYRIMCILIK
Avrupa Birliği çerçevesinde üçü bildiri biri karar olmak üzere 4 insan hakları belgesi ırkçılık ve yabancı düşmanlığı konuludur. BM Her Türlü Irk Ayrımcılığının ÖnlenmesiSözleşmesinde de belirtildiği gibi ırkçı düşünce ve eserler açıkça bir ayrımcılık olmasa da yani yasa karşısında bir ayrımcılık ifade etmese de hedefi ayrımcılıktır ve insanları ayrımcılık yapmaya yöneltmektedir. Onun için Avrupa Birliğinin bu ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı belgelerini ayrımcılığı önleme ve eşitliği sağlama amaçlı belgeler olarak anlamak doğru olur.
Birincisi 1986 yılında yayınlanan bildiridir. Bu bildiride Avrupa Birliğinde artan ırkçı ve yabancı düşmanlığı faaliyetlerine dikkat çekilerek ırk ayrımcılığına dayanan her türlü davranış ve faaliyetin ortadan kaldırılması yolundaki kararlılık vurgulanmış ve bu kararlılığın hayata geçirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
İkincisi 29 Mayıs 1990 tarihli karardır. Bu kararda ırkçılık temeline dayanan her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması amacı güden uluslar arası belgeleri henüz onaylamamış devletleri söz konusu belgeleri onaylamaya davet yapılmıştır. Yine insan hakları ve temel özgürlüklerin korunmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesinin 25. maddesi ve her türlü ırk ayrımcılığının ortadan kaldırılmasına ilişkin uluslar arası sözleşmenin 14. maddesine atıfta bulunulan bireysel başvuru haklarını henüz tanımamış olan üye devletlerin bu maddeleri onaylaması istenmiştir.
Üçüncüsü ise yine 1990 yılında Dublin Zirvesinde açıklanan bildiridir. Bu bildiride antisemitik davranışlar nefretle kınanmış ve ölülere karşı davranışların yabancı ve başka ırktan insanları, rencide etmeye yönelik davranışlar olduğu belirtilmiştir.
Dördüncüsü 10 Aralık 1991 tarihinde Maastricht Zirvesi sonrasında yayınlanan ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı bildiridir. Bu bildiri AB üyesi olan veya olmayan tüm dünya ülkelerine yönelik olarak yayınlanmıştır ve tüm dünyada ırkçı davranışlarda bir tırmanışın olduğu görüldüğüne dikkat çekilmiştir. Ayrıca AB ülkelerine yönelik olarak ırkçılığa karşı açık ve tereddütsüz bir şekilde tavır almaları istenmiştir.
Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı
Bu şart 8 Aralık 2000 Nice zirvesinde imzalandı. Bu şartın 3. bölümü eşitlik başlığı ile düzenlenmiştir. Şartın 20.maddesi yasa önünde eşitliği ifade etmekte, 21. maddesi ise ayrımcılık yasağını geniş bir şekilde 2 fıkra ile düzenlemektedir. Yasaklanan ayrımcılık nedenlerine maluliyet, yaş ve cinsel eğilim gibi yeni nedenler eklenmiştir. 23. maddesinde ise erkekler ve kadınlar arasında eşitlik ilkesinin istihdam, çalışma ve ücret dahil her alanda sağlanması ve eşitlik ilkesinin yeterli şekilde temsil edilmeyen cinsin lehine belirli avantajlar sağlamasını öngören önlemlerin sürdürülmesini veya benimsenmesini engellemez denilmektedir.[26] Bu da pozitif ayrımcılığın eşitlik ilkesine aykırı olmadığı ve ayrımcılık olarak anlaşılamayacağı anlamına gelmektedir.
H-AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNDE AYRIMCILIK YASAĞI
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Konseyi üye devletleri tarafından imzalanmış en önemli insan hakları belgelerinden biridir. Sözleşmenin giriş kısmında belirtildiği gibi Avrupa Konseyinin en önemli amaçlarından biri insan hakları ile ana hürriyetlerin korunması ve geliştirilmesidir. [27]
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 14. maddesinde ayrımcılık yasağı ilkesine yer vermektedir. Burada tanımlanan hak, aslında sözleşmenin düzenlediği haklardan herkesin eşit bir şekilde yararlanabileceğidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini 14. maddesi şöyledir;” Bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, özellikle cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal görüş veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, servet, doğum veya herhangi başka bir durum bakımından hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanır.”
Avrupa İnsan hakları Sözleşmesinin 14. maddesinde, hak ve özgürlüklerden yararlanmada, Devletlerin yetki alanlarındaki kişiler arasında bir ayrım yapmama yükümlülüğünü düzenlemiştir.
Sözleşmenin 14. maddesi metninden de anlaşılacağı üzere, devletlere, sadece sözleşmede öngörülen hak ve özgürlüklere ilişkin olarak kişiler arasında cins, dil, din, ırk, ve benzeri şeylere dayanan bir ayrım yapmama yükümlülüğünü getirmektedir. Devletlerin 14. maddeye aykırı davranmış sayılması için kişiler arasında 14. maddede öngörülen nedenlerle bir ayrım yaparak, Sözleşmede düzenlenmiş bulunan herhangi bir hak veya özgürlüğü çiğnemiş olması gerekmez. Sözleşmede yer alan hak ve özgürlüklerden yararlanmada kişiler arasında cins, dil, din, sosyal, köken vs’den kaynaklanan bir ayrım yapan devlet ayırıma konu hak ve özgürlüğü zedelememiş olsa dahi Sözleşmenin 14. maddesini çiğnemiş olur. Böylece Sözleşmenin 14. maddesi bir açıdan Sözleşmede öngörülen hak ve özgürlüklerle bağımlı diğer bir açıdan ise sözü geçen hak ve özgürlüklerin çiğnenmiş olması koşulundan bağımsız otonom bir yapıya sahiptir.[28]
Devletlerin Sözleşmede öngörülen hak ve özgürlüklerden yararlanmada kişiler arasında bir ayrım yapmama yükümlülüğü 14. maddede belirtilen nedenlerle sınırlı değildir. Madde metninde yer alan özellikle deyimi, ayrımın dayandığı, nedenler bakımından madde hükmünün sınırlayıcı olmadığını açıkça göstermektedir.
Sözleşmede öngörülen hak ve özgürlüklerden yararlanmaya ilişkin olarak kişiler arasında yapılan her ayrım, Sözleşmenin 14. maddesine aykırı bir nitelik taşımaz. Yapılan ayrım objektif ve haklı bir nedene dayanıyorsa, varılmak istene amaçla yararlanılan çözüm arasında makul bir denge mevcutsa, 14 maddede öngörülen ayrım yasağı çiğnenmiş olmaz. Devletler bu kapsamda belli bir takdir hakkına sahiptirler. Örneğin işçi haklarının etkili şekilde korunmasına yönelik olarak hangi sendikanın toplu sözleşme yapma yetkisine sahip olacağının objektif bir kuralla belirlenmesi, aynı alandaki diğer sendikalar bakımından Sözleşmenin 14. maddesine aykırılık sayılacak bir ayrım değildir.[29]
Sözleşmenin 14. maddesi için devlet gerekli gördüğü olumlu tedbirleri alması gerekir. Ancak bunu yaparken haklılığa dayanmayan farklılık yaratmamak zorundadır. Devlet ödev yükümlülüğünü, eşitlik ilkesini zedelemeden ya da farklılığa yol açmayacak şekilde yapmalıdır. Mahkeme 23.07.1968 tarihli bir kararında devletlerin karar özgürlüğünü kullanarak düzenlemelerde bulunurken 14. madde kapsamında kalmaları zorunluluğuna işaretle eşitliğe uyulmasını bir kritere dayandırmıştır. Bu kriter orantılılık ve demokratik toplum prensiplerine aykırı olmama kriteridir.[30]
Ek 12 Numaralı protokol
AİHS’NE ek 12 numaralı protokol genel olarak ayrımcılık yasağı ilkesini sözleşmenin 14. maddesine göre daha ayrıntılı düzenlemiştir. Ayrımcılık yasağı ilkesinin tam ve fiili olarak eşitliğin sağlanması için objektif ve makul sebeplerle gerekli tedbirlerin alınması gereğini vurgulanmıştır. Bu protokolün 1. maddesi 1.fıkrası yasalarda öngörülen bütün hakların kullanımı insanlar arsındaki farklara ve statülere bakılmaksızın güvencede olmasını, 2. fıkra ise hiç kimsenin bir kamu makamı tarafından 1. fıkrada belirtilen gerekçelerle ayrımcılığa tabi tutulamayacağını hüküm altına almaktadır. Bu protokolde ayrımcılığa neden olabilecek nedenler sayılmış ve “ve diğer statüler” ibaresine yer vererek ayrımcılık sayılacak nedenlerin sayılı sayıda olmadığı belirtilmiştir. Bu suretle ayrımcılık yasağının kapsamı oldukça genişlemiştir.[31] Türkiye bu protokolü henüz imzalamamıştır.
[26] ERGİL, Ergün., T.C. Anayasası ve İnsan Hakları,s.265
[27] BOZKURT, Enver., Türkiye’nin Uluslararası Hukuk Mevzuatı, s.40
[28] REİSOĞLU, Safa.,Uluslar arası Boyutlarıyla İnsan Hakları, s.126
[29]A.g.e. s.127
[30] YILDIZ, Ahmet., AİHM Yargısı, s. 69
[31] GEMALMAZ, Semih., İnsan Hakları Hukukunun Genel Teorisine Giriş,s.384