Kasım ayının üçüncü gününde, Antalya İkinci Kadın Zirvesi AKM’nin Perge Salonu’nda gerçekleştirildi
. Geçen yıl “Kadın ve Şiddet” olan konu bu yıl; “Doğurganlık Hakları ve Politika” idi. Salon tam olarak doldurulamasa da, nicelik değil, nitelik önemliydi, dinleyiciler bütün gün ayrılmadan, dikkatle dinlediler. Sonunda da ilgiyle sorularını sordular, ya da katkı sundular.
İlk oturumun konuşmacıları; Yıldız Ecevit, Şenal Sarıhan, Özen Kulakaç, Pınar İlkkaracan’dı. Oturumu vali yardımcısı Halil Serdar Cevheroğlu açtı. “Avusturya’da kadınlar milli marşın sözlerini değiştirdiler” diyerek, kadın gücüne işaret etti.
Büyükşehir Belediye Başkanı Akaydın da konuklara ve dinleyicilere sevgi sözcükleriyle seslendi. Oturum kardeşliğe vurguyla ve hükümetin duyarsızlığına, halkına tepeden bakışına dikkat çekerek başladı. İlk konuşmacı Yıldız Ecevit, geçen yıl yapılan zirvenin sonuç bildirgesini ve gelinen durumu anlattı. Durum, halkın duyarlığı açısından iyiyiydi. Ancak bakanlık istenilen sonucu sağlayamamış, kadına değil, aileye yatırım yapacağını açıkça söylemişti.
Pınar İlkaracan, 1994 Kahire Anlaşması, doğurganlık hakları ve 2015 sonrası birleşmiş Milletler Kalkınma Ajandasını anlattı. Türkiye, Kahire Anlaşması’nda altına imza koyduğu halde, başbakanın ilk olarak uluslararası bir toplantıda kürtaj yasağını dile getirdiğini ve anlaşmaya ters düştüğünü vurguladı. Kahire’deki toplantıda bin kadının önünde, fikrini dayattığını anlattı. Oysa doğurganlık konusunda başkaları değil, kadının kendisinin karar vermesi gerektiğini söyledi. Kahire anlaşmasının bu anlamda bir devrim olduğunu söyledi. “Kürtaj, kadının insan hakkıdır. Türkiye cinsel eğitim konusunda çok kötü. Kırk sekiz ilde biz bunu kapatmaya çalışıyoruz. Türkiye, kahire Anlaşmasını ihlal ediyor. İnsan haklarından daha çok, ekonomik kalkınma önemseniyor. Ne pahasına olursa olsun, ekonomik büyüme ki bu çok tehlikeli” diyerek sözünü bağladı.
Şenal Sarıhan “kadın bedeni üzerinden gericilik uygulanmakta. Aile, kadının insan hakkının üstüne çıkıverdi. İleri demokrasi adına, tutucu uygulamalar yapılıyor. Başbakan, özel yaşama müdahale ediyor. Akla, bilime değil, hurafelere teslim ediyor. 4+4+4 ile kadın, çocuk gelin olmaya mahkum ediliyor. Yeni bir insan nesli yaratılmaya çalışılıyor. Atmış sekiz kuşağının yaşı doluyor, gidecek. İkinci kuşak, 12 Mart ve 12 Eylül’ün sersem ettiği bir kuşak. Üçüncü kuşak gerici olarak yaratılmaya çalışılıyor. Üreme baskısı yapılıyor, sorunlu bir kuşak yetişiyor. Ekonomik kalkınma gerçek kalkınma mıdır?” dedi.
Özen Kulakaç “İnsan olmak için, bedenimize sahip olmalıyız. Kadın, ataerkil sistemde var olamıyor. Okullar, medya, politika, kadına boyun eğmeyi öğretiyor. Düşük kadının damarlarını bozar. Kürtaj kadın için zordur. İktidar, sanki kadın bunu severek yapıyormuş gibi konuşuyor. Yasaklanınca kadınlar gebeliği kendileri sonlandırmaya çalışıyorlar, sağlıkları tehlikeye giriyor. Yasak kürtajın gizli dünyası, tehlikeli ve pahalıdır.Bu yollarla sekiz dakikada bir kadın ölüyor. 1983’te kürtaj serbest olunca, üç kat azalmıştır. Anne ölümü de altı kat azalmıştır. 1950 yıllarında yasaklanınca, anne ölümlerinin yarısı düşüktendir. Kürtaj, devlet eliyle ve parasız olmalı. Kadın vardır, oysa fetüs henüz insan değildir. Potansiyellerin üzerinden yola çıkarsak, spermin de insan olma şansı var. İnsan olarak var olan kadını yok sayma uygulamaları yapılıyor.Mahremiyet ortadan kalkıyor. Gebe kadın takip edilecekmiş. Kadını doğurmaya zorlamaya kimsenin hakkı yoktur” diyerek sözlerini bitirdi.
Öğleden sonra ikinci oturum başladı. Konuşmacılar, Hülya Gülbahar, Songül Sallangül, Aylin Nazlıaka, Ayşe Sucu idi. Aylin Nazlıaka, kadınların politikadan uzak olduklarını ve karar mekanizmalarında olamadıklarını vurguladı. “Cumhuriyetten beri 350 kadın vekil seçilmiş. Oysa erkek vekil sayısı şimdiye dek 9200 kişi. Şu anda sadece bir kadın bakan var” dedi. Temmuz ayında şiddetin arttığını, çünkü o ayda okulun bittiğini, kadının da şiddetini dile getirdiğini vurguladı. Üç çocuktan birinin 18 yaş altında evlendirildiğini söyledi.
Benim en çok merak ettiğim ise, ilahiyattan Ayşe Sucu’nun düşünceleriydi. Ayşe Sucu “Kadının başını örtmesi sevaptır, ancak açması günah değildir” dedi. Bana göre günün en çarpıcı tümcesi buydu. Çünkü söyleyen kişi dinin uzmanlarından olunca, önemliydi. Karşılığında söylenecek söz yoktu. Yani Ayşe Sucu “Kadının başıyla, saçıyla, doğurganlığıyla uğraşmayı bırakın. Sizin kadar bizler de dinden anlarız” mesajı vermişti. Başka bir yerde konuşmacı olmamdan kaynaklı, diğer konuşmacıları dinleyemedim, ama dinlediklerim bunlardı. Antalya İkinci Kadın Zirvesi oldukça verimli ve uyandırıcıydı.