“Kurtulmak için bir başkasına bel bağlamak, yıkılmanın en güvenli yoludur.” Simon De Beauvoir.

Yine geldi 8 Mart, cemreler hızla düştü, kadınlar, her türlü baskıya karşın sokakta. Bir gece kararnamesiyle çıkıldığı belirtilen, İstanbul Sözleşmesini savunmaya devam ediyorlar. Yine alelacele çıkarılmak istenen nafaka yasasıyla kadınları ve çocukları zor durumda bırakmak, açlığa mahkum etmek istenirken, kadınlar ısrarla nafaka hakkını savunuyorlar. Tüm baskılara karşın; karamsarlığa karşı umudu, yılgınlığa karşı direnci savunuyorlar. Her türlü hiyerarşiye, dinle yönetilmeye, ırkçılığa, her çeşit emek sömürüsüne, şiddetin her türüne karşıyız diye sokaklarda haykırıyorlar. Kadınlar güçlü ve dayanışma içindeler. Hem de yüzlerce yıldır.

Her zaman örnek gösterdiğimiz Avrupa ülkeleri, 13 yy ile 17.yy arasında 6 milyon kadını yaktı. Nedeni de kadınların haklarına sahip çıkmak istemesiydi. Kedi, eniğini yiyeceğinde küle belermiş. Onlar da “Cadı” diye yaktı. Çünkü kadın başını ve onurunu dik tutmak istemişti. Köle gibi yaşamaya karşı çıkmıştı. İşte şu andaki Avrupa kadınları o zaman yakılan, öldürülen kadınlar sayesinde haklarına kavuştu.Dünyada hiç bir hak bedelsiz alınmamıştır. Pencereden bakarak, “Birileri alır nasılsa” demekle olmamıştır…

165 Yıl önce New – York’ta dokuma işçisi kadınlar da hak için ölmüşlerdir. 8 saatlik çalışma süresi, insanca koşullar ve emeklerinin karşılığını istemişlerdir. Her valizini kapanın ABD’ye gitmek istemesi de bu haklar yüzündendir. Öyleyse biz de hakkımızı söke söke alırız, kendi ülkemizi insanca yaşanır kılarız diyor kadınlar…

8 Mart, 1857’de hak için yanan kız kardeşlerimizin anıları için hakkıyla anılmalıdır. Bugün; bir hak arama, insan haklarının sosyal yaşamda eşitçe uygulanması, insanca yaşanan bir dünya özlemidir, kadınları sokaklara döken. Yoksa eline bir demet karanfil, bir tabak tencere, incik boncuk alanın kadınların kapısını çalsın diye değil. Hak arama ve bedel ödeyen kadınları anma gününde elbette uygun bir şiir okuyana hayır demeyiz. Ama bu önemli ve anlamı derin günün içini boşaltmanıza da izin veremeyiz. Özellikle önemli günlerde kadınlara mutfak eşyası hediye etmeniz, onlara “Haddini bil, senin yerin evin içidir,” demektir bunu da biliniz. Kadının yeri, herkes gibi sosyal yaşamın ortası, karar organlarının içidir.

Dünyanın bir çok bölgesinde savaş çığlıkları duyuluyor. İlkel bir karar olan savaş kararını alan kadınlar değildir. Ama acısını en çok kadınlar ve çocuklar çeker. Eğer karar organlarının yarısı kadın olsaydı, savaş kararı almak hiç de kolay olmazdı. Şundan oldu, bundan oldu, zorunda kaldı vb. sözler boşuna. Hiç bir savaşın haklı yanı yoktur, kazananı da. Boşuna ölür insanlar, boşuna yıkılır emekle yaratılan varlıklar. Savaşın sonu; ölüm, yoksulluktur, başka bir şey değil. Öyleyse neden bunca savaş çığlıkları? İnsan yanımıza neler oluyor?

Kadın, her zaman barış ister, insanca, kardeşçe yaşam ister. Ama koşullar zor olsa da savaş, pandemi gibi durumlarda yalnız bırakılsalar da başlarının çaresine bakmasını bilirler. Her ortamda başlarını dik tutmayı, her gün kendilerini yeniden üretmeyi başarırlar. Yeter ki dayanışma büyüsün, örgütlülük örülsün.

Kadın örgütleri, bizde ve dünyada 8 Martta sokaklarda. Antalya’da 6 Mart günü saat 14.00’te Aydın Kanza Parkı’ndan, Cumhuriyet Meydanı’na yürüyoruz. 8 Mart akşam saat 19.00’da Feminist Gece Yürüyüşü için de Üçkapılar’dan yine Cumhuriyet Meydanı’na yürüyoruz. Bütün kadınlar davetlidir. Haydi bakalım haklarımıza sahip çıkalım, sesimizi duyuralım, gücümüzü gösterelim. Dünya kadının omzundadır. YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI. YAŞASIN 8 MART.

 

 

1 Yorum

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here